Yeni bir hayat. Murat Toktamışoğlu
eseridir.” diyor.
Hayatta takip eden mi, takip edilen mi olmayı tercih etme seçimi size kalmış.
Benim asıl mesleğim doktorluk. Ben bir tıp doktoruyum. Yedi yıl aktif doktorluk yaptım, polikliniklerde, sağlık ocaklarında, hastanelerde, acil servislerde çalıştım. Fakat bugün başka bir kulvarda hayat koşuma devam ediyorum. Kitabın girişinde yazmıştım.
Eskiden bu güne hayalimde çok da yeri olmayan doktorluk, eminim birçok kişinin hayallerini süslüyor. Birçok insanın hayali benim ellerimdeydi, onu elde etmiştim. Ancak benim hayalim değildi. Onu geri çevirdim. Biliyorum ki benim hayallerim de başkalarının geri çevirdiği şeyler. Ben hayatta bu değişim kararını alana kadar takip eden, taklit eden konumdaydım. Bilinçsizce bir takip ve taklit. Herkes doktorluğu iyi, kalıcı, yüce bir meslek olarak görüyordu. Gerçekten de öyledir. İnsanlarda ölüm ve hastalık korkusu oldukça doktorluk gücünü koruyacaktır. Fakat benim hayalim o değildi. Anlamıştım. Ben vasat düşüncenin içine düşmüştüm. Bu vasat, sıradan yaklaşım bana sıra dışı, bana özgü, gerçekten istediğim şeymiş gibi de geliyordu. Oysa ben başkalarının beklentilerini hayallerini gerçekleştirme yolunda hızla ilerliyordum. Ben de sıradan insanlardan biriydim. İçimde başka heyecanlar, tutkular yanıp tutuşurken sıradan yaşam sürüyordum. Değiştirdim. Ben yaşam kulvarımı değiştirdim. Hem de tek kulvar yerine birçok kulvarda yoluma devam ediyorum. Ben çevremi, dünyayı kendime adapte etmeye çalışıyorum. Kolay olmuyor, ancak müthiş keyif alıyor, heyecan duyuyorum.
Kendimi gerçekleştirme, kendimi bulma yolunda adım adım ilerliyorum. Beni başarı motive ediyor. Hayatımı başarı odaklı hale getirdim. Hayallerimi, isteklerimi, tutkularımı başarı ile gerçekleştirmeye odakladım kendimi. Yaşam, atletizim pistlerindeki bazı yarışlar gibi kesin çizgilerle ayrılmış kulvarlardan oluşmuyor. Hayat dediğimiz şey, istediğinizi elde etmek, düşlerin peşinden koşmak kısa mesafeli bir koşu değil. Kulvarınızın dışına çıkmanıza engel olacak kurallar yok. Mutlu ve mutsuz insanlar arasındaki en önemli fark koştukları kulvarların sayısıdır. Mutlu olanlar birden fazla kulvara sahiptirler. Hayattaki seçenekleri fark etmiş ve kendi seçeneklerini yaratmışlardır. Aslında kulvarın dışına çıkarak yol almak önemli. Kulvarın dışına bir kez çıkarsanız da başarının tanımının, mutluluğun ve hayatın tanımının değiştiğini görürsünüz.
Başarının temeli içsel başarıdır. Önce kendinizle barışık olmalı, kendinize karşı başarılı olmalısınız. Kendi yaşamının bilincinde olan insan hayata farklı bakar. Aynanın karşısına geçip kendinize baktığınızda ne düşünüyorsunuz? Gözlerinizin içine baktığınızda neler hissediyorsunuz? Kendi ile yüz yüze gelemeyen insan için başarının anlamı maddiyattır. Oysa başarmak bir sonuç değildir. Mutluluk bir sonuç değildir. Başarı ve mutluluk yaşam yolculuğunda hedeflerinize, vizyonunuza ilerlerken elde ettiğiniz bir yan üründür. Asıl ürün sizsiniz, sizin hedeflerinizdir.
Başarının ve mutluluğun sırrı, hayatta gerçekten istediğiniz şeyleri yapmak ve o yolda ilerlemektir. O yolda ilerlerken başarı da, mutluluk da sizin adresinize mutlaka uğrayacaktır. Başarı ve mutluluk için vasatlıktan kurtulmalısınız. Vasat düşünmekten, normal olmaktan, herkes gibi olmaktan sıyrılın.
Megolaman olun. Kendinize inanın. Hedeflerinize inanın.
Patolojik boyutta bir hastalık olarak değil, özgüven, kendine inanç, saygı ve kararlılık anlamında megolaman olun. Kendinize güvenin. Var olanı kenara bırakın, var olmayanı var etmeye çalışın. Başarı burada yatıyor…
Diğerlerine bakmayın, onları geçmeye, onlara ulaşmaya çalışmayın sadece ve sadece kendinizden daha iyi olmak, kendinizi aşmak için çaba gösterin. Çıtayı sürekli yükseltin. Sonuçta herkesin önünde olduğunuzu göreceksiniz.
Peki ya başarısız olmak? Başarısız olup da vazgeçmek?
Vazgeçmek demek, kapıları kapatmak, pes etmek demektir. Düşünün hayatta vazgeçmeyip devam ettiğiniz inatla üzerine gittiğiniz kaç işte başarılı oldunuz? Yüzmeyi düşünün, araba kullanmayı öğrendiğiniz günleri, bisiklete binmeye çalıştığınız günleri düşünün. İlk seferinde vazgeçseydiniz, bugün yapabiliyor olabilir miydiniz? Bugün yaptığınız, size çok kolay ve sıradan gelen birçok şeyi vazgeçmeyerek öğrendiniz.
İlk denemenizde vazgeçseydiniz şimdi ne durumda olurdunuz? Vazgeçmemenin değerini bilin, mücadale ruhunuzu kaybetmeyin.
Başarısızlık da başarı yolunda önemlidir. Vazgeçmeyin. Başarı için ilerlemek, risk almak demektir. Risk almadan ilerleyemezsiniz. Risk kültürünün, yaratıcılık kültürünün en önemli parçası başarısız olmaktır. Başarısızlıklarınızı sevin. Onlardan ders alın. Başarısızlıklarınızdan hızlı öğrenin.
Başarının standardı yoktur.
Başarının sonu yoktur.
Başarı taklit edilemez.
Başarı kopya edilemez.
Başarı sizsiniz. Başarı sizin yaptıklarınıza katmış olduğunu anlam ve değerdir.
Her attığınız yeni bir adım başarıdır.
Paranoyak olun.
Sürekli bulunduğunuz yerden, yaptıklarınızdan yeterlilik anlamında kuşku duyun. Daha iyisinin, daha yenisinin, yapılmamışının, bir adım ötesinin peşinde olun. Başarının çıtasını siz koyar ve ancak onu siz aşabilirsiniz. Birileri çıtayı yükseltir, fakat kendi çıtasını yükseltir. Siz de kendi çıtanızı sürekli yükseltmelisiniz.
Yaşamı, yaptıklarınızı sürekli sorgulayın.
Hayata doyumsuz bir merakla yaklaşın.
Hayatta birçok konuda yapmak istemediğimiz şeyleri yapmak durumunda kalmıyor muyuz?
Çoğumuz için önceden çizilmiş bazı sınırlar var ve biz o sınırlar içinde hareket edebiliyoruz.
Sanki maymunların hikayesini bize yaşatıyorlar.
“Bir kafese beş maymun koyarlar. Ortaya bir merdiven ve tepeye de büyük bir hevenk muz. Her bir maymun merdiveni çıkarak muzlara ulaşmak istediğinde dışarıdan üzerine basınçlı soğuk su sıkarlar… Her maymun aynı denemeye giriştiğinde soğuk su ile ıslatılır. Bütün maymunlar denemelerinin sonunda sırılsıklam olurlar. Bir süre sonra muzlara hareketlenen maymunlar diğerleri tarafından engellenmeye başlanır.
Bir süre sonra su kapatılır ve maymunlardan biri çıkarılarak yerine yeni bir maymun konur. Yeni maymunun yaptığı ilk işi merdivenlere tırmanmak olur, fakat diğer eski dört maymun yeni maymunu engeller ve döverler. Daha sonra ıslanmış eski maymunlardan biri daha yeni bir maymunla değiştirilir. Yeni maymun merdivene yaptığı ilk atakta dayağı da yer. Bu yeni maymunu en şiddetli ve istekli döven kafese ilk konan yeni maymundur. Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir. En yeni maymun ilk atağında diğerleri tarafından cezalandırılır. Kalan iki ıslak maymun hariç diğerlerinin en yeni maymunu neden dövdükleri konusunda bilgileri yoktur, fakat döverler. Son olarak dördüncü ve beşinci ıslak maymun da yenileri ile değiştirilir. Tepede bir hevenk muz olduğu halde artık hiçbir maymun merdivene yaklaşmamaktadır. Neden mi? Çünkü burada işler böyle gelmiş ve böyle gitmektedir…”
Bazen düşünüyorum da acaba biz ıslanmış maymunlardan mıyız, yoksa diğerlerinden mi?
Yaşamda “Böyle gelmiş böyle gitmektedir” diye düşünmeyelim. “Böyle gelmiş böyle gitmez” diye sorgulayalım.
Anlayışımızın değişmesi gerekiyor. Hiçbir şeyi oluruna bırakmayın. Kontrolü ele alın. Yeteneklerinizi, hayallerinizi, yüreğinizi küstürmeyin. İçinizde bir yerlerde sıkışıp kalmış