Ejderhaların Yükselişi . Морган Райс
ona idman teknikleri gösteriyor ve silah kullanmayı öğretiyordu. Hatta birçok kez eğitimlere katılmasına izin vermişti ve kız her seferinde de büyük keyif almıştı. Adamlar arasındaki en sertiydi ama aynı zamanda da sevdiklerine karşı en yumuşak kalplisiydi. Fakat sevmediklerine karşı ise Kyra onlar adına korku duyardı.
Anvin’in yalana karşı neredeyse hiç tahammülü yoktu. Olaylar ne kadar kötü olursa olsun her durumda gerçekleri bilmek isteyen bir yapısı vardı. Çok titiz gözleri vardı ve yabandomuzuna yaklaşıp iki ok yarasını incelerken Kyra da onu dikkatle izledi. Detayları gören bir göze sahipti ve eğer biri gerçeği fark edecekse bu da kendisiydi.
Anvin iki yarayı inceledi, iki küçük ok başı saplandığı yerde duruyor, okların, ağabeyleri tarafından kırılmış olan uçları kendini belli ediyordu. Okları uçlarına çok yakın bir noktadan kırmışlardı. Dolayısıyla bunu herhangi biri fark edemezdi. Fakat Anvin herhangi biri değildi.
Kyra Anvin’in yaraları inceleyişini izledi, gözlerini kısışını gördü ve gerçeği anladığını fark etti. Eğildi, eldivenini çıkarttı, elini gözün içine uzattı ve ok başlarından birini çıkarttı. Kanlı ucu havaya kaldırdı ve yüzünde şüpheci bir bakışla yavaşça oğlanlara döndü.
“Bir mızrak ucu muydu?” diye sordu onaylamaz bir tonla.
Brandon ve Braxton ilk kez endişeli bir hal alırken grupta gergin bir sessizlik oluştu. Yer değiştirdiler.
Anvin Kyra’ya döndü.
“Yoksa bir ok başı mıydı?” diye ekledi. Kyra adamın aklındaki çarkların dönüşünü ve kendi sonuçlarına varmak üzere olduğunu görebiliyordu.
Anvin Kyra’ya doğru yürüdü ve sadağından bir ok çekip elindeki ok başıyla yan yana tutu. Herkesin görebileceği gibi mükemmel bir benzerlik vardı. O zaman Kyra’ya gururlu ve anlamlı bir bakış attı ve tüm gözler Kyra’ya çevrildi..
“Senin atışındı, değil mi?” diye sordu. Bu sorudan çok bir hüküm gibiydi.
Kız onayladı.
“Öyleydi,” diye yanıtladı kısaca. Anvin’i, kendisine hak ettiği saygınlığı verdiği için seviyordu ve sonunda hakkının korunduğunu hissediyordu.
“Ve bu hayvanı öldüren atıştı,” diye cümlesini bitirdi Anvin. Bu bir gözlemdi, soru değil ve sesi yabandomuzunu inceledikten sonra, sert ve netti.
“Bu ikisinden başka yara göremiyorum,” diye ekledi. Elini hayvanın üzerinde gezdiriyordu. Kulağına gelince durdu. Kulağı dikkatlice inceledikten sonra Brandon ve Braxton’a hor görerek baktı. “Tabii buradaki mızrak ucu sıyrığını yaradan saymıyorsanız!”
Yabandomuzunun kulağını tutup kaldırdı. Savaşçı grubu onlara gülerken Brandon ve Braxton kızardılar.
Babasının ünlü savaşçılarından, Anvin’in yakın arkadaşı, otuz yaşlarında, cılız yüzlü, burnunun üzerinde bir yara izi olan, zayıf ve kısa bir adam olan Vidar öne çıktı. Ufak yapısıyla Vidar savaşçı olmaya uygun değilmiş gibi görünse de Kyra onun bir kaya kadar sağlam olduğunu ve yumruk yumruğa dövüşte ne kadar ünlü olduğunu biliyordu. Kyra’nın tanıdığı en sert adamlardan biriydi ve bir seferinde kendisinin iki katı iki kişiyle güreşip ikisini birden yere sermişti. Birçokları onun bu ufak tefek görüntüsü yüzünden onu kışkırtma hatasına düşmüş ve derslerini zor yoldan almışlardı. Ayrıca o da Kyra’yı kanatlarının altına almıştı ve onu her zaman koruyordu.
“Görünüşe göre ıskalamışlar” dedi Vidar “ve kız da onları kurtarmış. Siz ikinize atış yapmayı kim öğretti?”
Brandon ve Braxton son derece endişeli görünüyordu. Yalanları açığa çıkmıştı ve tek bir kelime dahi edememişlerdi.
“Bir av hakkında yalan söylemek çok rezil bir şeydir,” dedi Anvin karamsarca, iki ağabeye dönerek. “Şimdi dökülün. Babanız gerçeği söylemenizi isteyecektir.”
Brandon ve Braxton orada duruyor ve kıpırdanıyordu. Rahatsız oldukları belli oluyordu ve sanki ne söyleyeceklerini tartışır gibi birbirlerine bakıyorlardı. Kyra’nın hatırladığı kadarıyla ilk defa o ikisinin dili tutulmuştu.
Ağızlarını açıp bir şeyler söylemeye hazırlandıkları sırada aniden yabancı bir ses kalabalığı yarıp geçti.
“Onu kimin öldürdüğü hiç önemli değil,” dedi ses. “Artık bizimdir.”
Kyra bu kaba, yabancı sesten irkilip, diğerleriyle birlikte sesin geldiği yöne döndüğünde, kızıl zırhları içinde belirgin Lordun Adamlarını görünce karnı burkuldu. Adamlar kalabalığın içinde öne çıkmışlardı ve köylüler onlara yol açıyordu. Açgözlü bakışlarla yabandomuzuna yaklaştılar. Kyra onların bu ödülü, ihtiyaçları olduğu için değil, halkını aşağılamak ve bu gurur kaynağını ellerinden almak için istediklerini gördü. Hemen yanında durmakta olan Leo hırladı; kız elini teskin edici şekilde hayvanın ensesine koydu ve geride kalmasını sağladı.
“Lord Valinizin adıyla,” dedi Lordun Adamı, iri yarı, alçak alınlı, kalın kaşlı ve suratından aptallık akan bir askerdi, “bu yabandomuzuna el koyuyoruz. Tatil festivalinizden bu hediyeniz için size şimdiden teşekkür ediyor.”
Diğer adamlara bir işaret yaptı ve adamlar yabandomuzunu almak üzere hareketlendiler.
Aynı anda aniden Anvin öne çıktı. Vidar da yanındaydı ve adamların yollarını kapatıyorlardı.
Kalabalık afallamış şekilde sessizliğe gömüldü. Lordun Adamlarıyla bugüne kadar kimse bu şekilde yüzleşmemişti; bu yazılı olmayan bir kanundu. Hiç kimse Pandesia’nın gazabını çekmek istemezdi.
“Size kimsenin bir hediye sunduğunu hatırlamıyorum,” dedi, sesi çelik gibi sertti “veya Lord Valinize.”
Kalabalık arttı. Yüzlerce köylü bu gergin açmazı izlemek üzere toplanıyor ve bir çatışma olacağını hissediyorlardı. Aynı zamanda diğerleri geriye çekilmiş iki adamın etrafında yer açmışlardı ve havadaki gerilim daha da artmıştı.
Kyra kalbinin deli gibi çarptığını hissetti. Bilinçsiz bir şekilde yayının kabzasını sıktı, tansiyonun yükseleceğini biliyordu. Her ne kadar savaşmayı ve özgürlüğünü istiyor olsa da halkının Lord Valinin öfkesini çekmeyi göze alamayacağını biliyordu. Bir mucize eseri onları yenseler bile Pandesia İmparatorluğu arkalarında duracaktı. Bir deniz kadar çok bölüklerce askeri oraya getirebilirlerdi.
Fakat aynı zamanda Kyra Anvinle gurur duyuyordu. Bugüne kadar kimse onlara karşı çıkmamıştı; nihayet biri çıkıyordu.
Asker ters bir şekilde Anvin’e bakmaya başladı.
“Lord Valinize meydan okumaya cüret mi ediyorsun?” diye sordu.
Anvin yerini korudu.
“Bu yabandomuzu bize ait, kimse onu size vermiyor,” dedi Anvin.
“O sizindi,” diye düzeltti asker, “fakat artık bize ait.” Adamlarına döndü ve “Şu hayvanı alın,” diye emir verdi.
Lordun Adamları yaklaştığı sırada Kyra’nın babasının adamları da ileri çıkıp Anvin ve Vidar’a destek oldu. Elleri silahlarında Lordun Adamlarının yolunu kapatıyorlardı.
Tansiyon çok artmıştı. Kyra, parmak eklemleri beyazlaşana kadar yayını sıktı. Orada dururken korkunç hisseti; bütün bunların sorumlusu kendisiydi, yabandomuzunu öldürmüştü. Çok kötü bir şeyin olacağını hissetti ve bu kötüye işareti köye getirdikleri için ağabeylerine lanet etti, özellikle de Kış Ayında. Tuhaf şeyler hep tatil zamanları,