Yeminli . Морган Райс
salladı. Caitlin sanki uzun bir mesafe kat etmiş gibi hissetti, ama başını kaldırıp baktığında yalnızca birkaç metre gittiklerini gördü. İçgüdüsel olarak bunu asla başaramayacaklarını biliyordu.
Döndü ve Caleb’e baktı. Onun gözlerindeki bakışı görebiliyor ve onun da aynı şeyi düşündüğünü biliyordu. Hemen orada kanatlarını açıp havalanmayı her şeyden çok istiyordu ama kanatlarını hissettiği gibi havada bir şey olduğunu sezinledi. Caleb’in haklı olduğunu biliyordu: adanın etrafını saran bir tür görünmez enerji kalkanı vardı ve oraya davet edilmeden uçmak işe yaramıyordu.
Rüzgâr yeniden köprüyü havalandırdı. Caitlin umutsuzluğa kapılmaya başlıyordu ve geri dönemeyecek kadar uzaklaşmışlardı.
Hemen o anda bir karar verdi.
Birden Caleb’e “Üç dediğimde zıpla, yanındaki halatı tut ve bırak salladığı yere kadar sallasın!” diye bağırdı. “Tek çare bu!”
Caleb “Ya koparsa!” diye bağırarak cevap verdi.
“Başka seçeneğimiz yok! Böyle devam edersek, öleceğiz!”
Caleb tartışmaya girmedi.
Caitlin derin bir nefes alarak “BİR!” diye bağırdı. “İKİ! ÜÇ!”
Sağına doğru havaya sıçradı ve Caleb’in de soluna doğru sıçradığını gördü. Uca doğru düşerlerken Scarlet’in çığlık attığını ve Ruth’un da sızlandığını duyabiliyordu. Uzandı ve halatı daha sıkı kavradı, köprünün bu defa doğru durması için Tanrıya dua etti. Caleb’in de aynı şeyi yaptığını gördü.
Hemen sonra halata tutunmuş halde son hızla havada sallanıyorlardı. Tuzlu su dalgalarla yukarı doğru çıkıyor ve onlara çarpıyordu. Caitlin bir anlığına hala sallanıyorlar mı yoksa doğruca aşağı mı düşüyorlar anlayamadı.
Ama birkaç saniye sonra, elinde tuttuğu halatın gerginliğini hissedebildi ve aşağıya düşmediklerini anladı, tersine uzaktaki uçuruma doğru sallanıyorlardı. Halat onları tutuyordu.
Caitlin daha sıkı tutunarak kendini sağlama aldı. Halat tutuyordu ve bu iyi bir şeydi. Ama aynı zamanda da doğruca uçurumun kenarına doğru hızla sallanıyorlardı. Şiddetli bir şekilde oraya çarpmanın acı verici olacağını biliyordu.
Omzunu biraz ileriye verdi ve sırtına aldığı Scarlet’i belli bir konuma getirdi, böylece esintinin tüm gücünü kullanabilecekti. Omzunun üzerinden baktı ve Caleb’in de aynı şeyi yaptığını gördü; bir eli arkasında Ruth’u tutuyor ve omzunu aşağıya doğru vererek eğiliyordu. İkisi de çarpma için hazırlandılar.
Ardından büyük bir acıyla sert bir şekilde duvara çarptılar. Çarpmanın gücü Caitlin’i nefessiz bıraktı ve bir an için sersemledi. Ama hala halata tutunuyor ve Caleb’in de tutunduğunu görebiliyordu. Scarlet ve Caleb’in iyi olup olmadıklarını kontrol etmek için bir süre başı dönerek orada asılı durdu. İkisi de iyiydiler.
Ardından gözlerinin önünde uçuşan yıldızlar yavaşça kayboldu, nihayet yukarı uzandı ve dimdik uçurumun tepesine doğru kendini halattan yukarı çekmeye başladı. Yukarı baktı ve tepeye varmak için neredeyse otuz metre tırmanması gerektiğini gördü. Sonra dönüp aşağı bakma hatasına düştü: hemen altında tehlikeli bir iniş vardı ve halat koparsa dikine metrelerce aşağı, keskin kayalıkların arasına düşebileceklerini fark etti.
Caleb de kendine gelmiş, yukarı doğru kendi halatına tırmanıyordu. Yosunlu uçurum yüzeyinden ötürü kaymalarına rağmen ikisi de oldukça hızlı ilerliyordu.
Caitlin birden korkunç bir ses duydu. Bu halatın çatırdama sesiydi.
Caitlin bir an kendini dikine düşüp ölmeye hazırladı, ama ardından halatının kopmadığını fark etti. Hemen yan tarafına bir bakış attı ve sesin Caleb’inkinden geldiğini gördü.
Onun halatı çatırdıyordu.
Caitlin hemen harekete geçti. Önündeki kayaya bir tekme atıp ondan güç alarak kendi halatını Caleb’inkine yakınlaştırmaya çalıştı ve bir elini halattan çekerek Caleb’e uzattı. Tam Caleb dikine aşağı kayalıklara çakılacaktı ki Caitlin onun elini yakalamayı başardı. Boştaki eliyle onu sıkıca tuttu, o arada havada asılı dururken bütün gücünü onu tutmaya verdi. Ardından, olağanüstü bir çabayla onu birkaç metre yukarı, uçurumun kenarındaki derin yarığa doğru çekti. Hala Ruth’u tutan Caleb bir çıkıntılı kaya tabakasının üzerinde durabildi ve bu kayanın üzerindeki doğal kolu kavradı.
Kendini güvenceye alınca Caitlin onun suratındaki rahatlamayı gördü.
Fakat şimdi bunu düşünmenin sırası değildi. Caitlin hemen döndü ve hızla halata tırmandı. Kendi halatı da her an çatırdayıp kopabilirdi. Scarlet hala sırtındaydı.
Sonunda, uçurumun tepesine ulaştı. Hızla kendini çimenle kaplı platoya attı ve Scarlet’i sırtından indirdi. Yeniden karada olduğu için inanılmaz minnettardı, ama hiç oyalanmadı. Yana doğru yuvarlandı, halatı aldı ve hızla birkaç metre aşağıya salladı, böylece halat aşağıya Caleb’in durduğu yere doğru sallandı.
Caitlin aşağı baktı ve halat ona doğru yaklaşırken Caleb’in dikkatli bir şekilde onu izlediğini gördü. Ardından Caleb, bir eliyle Ruth’u tutarken diğer elini de halata uzatıp onu kavradı. O da hızla yukarı çıkmayı başardı. Caitlin, halatın kopmaması için dua ederken Caleb’in her adımını dikkatli bir şekilde izledi.
Caleb sonunda tepeye çıkmayı başardı, kendini tam Caitlin’in yanına çimenlere attı. O kaya tabakasından oldukça uzaklaştılar. Ardından Scarlet ve Ruth kucaklaştı ve Caitlin ve Caleb’de aynısını yaptı.
Caitlin de Caleb gibi rahatlamanın tüm bedenini sardığını hissedebiliyordu.
Caleb “Hayatımı kurtardın,” dedi. “Bir kez daha.”
Caitlin bir gülümsemeyle karşılık verdi.
“Sense benimkini pek çok defa kurtardın. Bu durumda en azından sana birkaç tane borçluyum.”
Caleb gülümsedi.
Hepsi dönüp yeni çevrelerini araştırdılar. Skye Adası. Aynı zamanda hem göz kamaştırıcı, nefes kesici ve gizemli hem de ıssız ve etkileyiciydi. Bu ada birçok dağ silsilesi, bir dizi vadi, tepe ve platolardan meydana geliyordu; bunlardan bir kısmı kayalık ve kıraçtı, bir kısmı ise yeşil yosunla kaplıydı. Şimdi bütün bir ada tamamen tanrısal bir sisle kaplanmış ve bu sis en küçük noktalara kadar yayılmıştı. Diğer yandan sabah güneşi turuncu, kırmızı ve sarı rengi ile yavaş yavaş kendini göstermeye başlıyordu. Bu ada rüya gibiydi ve hiçbir insanın yaşamasının mümkün olmadığı bir yere benziyordu.
Caitlin ufku seyrederken, aniden bir hayalet gibi bir düzine vampir oradaki tepenin üzerinden, sisin içinden çıkıp yavaş yavaş görünür hale gelerek doğruca onlara doğru gelmeye başladılar. Caitlin buna inanamıyordu. Hep beraber ayağa kalkarlarken kendini savaşa hazırladı, ama Caleb elini ona uzattı ve onu rahatlattı.
Caleb “Endişelenme,” dedi. “Bunu hissedebiliyorum. Dostlar.”
Onlar yaklaşırken, Caitlin yüz ifadelerini görebiliyor, Caleb’in haklı olduğunu seziyordu. Aslında Caitlin gördüğü karşısında şok olmuştu.
Orada, gözlerinin önünde pek çok eski arkadaşı duruyordu.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Sandalları şiddetli bir şekilde sallanıp onları kaçınılmaz şekilde kayalık kıyıya doğru sürüklerken Sam kendini hazırladı. Bir dizi vampir savaşçı dik uçurumlardan