Adanın Kızı Anne. Люси Мод Монтгомери
nasıl olduğunu soruyordu. Mektubun geri kalanında ise talipleriyle ilgili üzücü tecrübelerinden bahsediyordu. Şapşal ve zararsız bir mektuptu bu ve eğer sonundaki not olmasaydı muhtemelen gülüp geçerdi. “Mektuplarından anladığım kadarıyla Gilbert, Redmond’da iyi vakit geçiriyor.” yazmıştı. “Charlie’ninse koleje pek düşkün olduğunu zannetmiyorum.”
Demek Gilbert, Ruby’e yazıyordu! Pekâlâ. Tabii ki buna kesinlikle hakkı vardı. Ama! Anne, ilk mektubu yazanın Ruby olduğunu ve Gilbert’ın da sadece nezaket icabı cevap verdiğini bilmiyordu. Ruby’nin mektubunu iğrenerek kenara attı. Mektubun sonundaki notun delici sızısından kurtulmak için Diana’nın cıvıl cıvıl, haberlerle dolu, keyifli mektubunu hatmetmesi gerekti. Diana’nın mektubunda Fred’den biraz fazla bahsedilse de ilginç olacak bir sürü konu vardı. O kadar ki Anne, can dostunun mektubunu okurken neredeyse kendini bir kez daha Avonlea’de gibi hissetti. Marilla’nın resmî ve renksiz mektubu dedikodu ve histen fazlasıyla mahrum kalmıştı. Yine de Anne’e, o eski huzur tadı ve kendisini hep bekleyen ebedî sevgi ile beraber Green Gables’taki sade yaşama dair ufak ipuçları vermeyi ihmal etmiyordu. Bayan Lynde’in mektubu kilise haberleriyle doluydu. Ev işlerini bırakan Bayan Lynde’in kilise meselelerine ayıracak fazlasıyla vakti vardı artık ve bu işlere bütün kalbi ve ruhuyla dalmıştı. O an için papazsız Avonlea kilisesindeki kötü vaazlardan dert yanıyordu.
Bugünlerde aptallar dışında kimsenin papaz olmadığını düşünüyorum, yazmıştı mektubuna acıyla. Bize yolladıkları adayları ve vaaz ettiği şeyleri bir bilsen! Söylediklerinin yarısı bile doğru değil daha da kötüsü sağlam doktrinlere dayanmıyor. Şu anda görüştüğümüz aday içlerinde en kötüsü. Çoğu zaman eline bir metin alıyor ve başka bir şeyden bahsediyor. Bir de tüm kâfirlerin sonsuza kadar cehennemlik olacağına inanmıyormuş. Ne biçim bir fikir bu! Eğer dediği gibiyse yabancı misyonerliklere yolladığımız bütün para heba olmuş demektir, o kadar. Geçen pazar suda yüzen balta başıyla ilgili vaaz vereceğini söyledi ama bence sadece İncil’e bağlı kalıp sansasyonel konulardan uzak durması en iyisi. Eğer bir papaz kutsal kitapta vaaz edilecek bir şey bulamıyorsa işler iyi bir noktada değil demektir. Peki sen hangi kiliseye gidiyorsun Anne? Umarım düzenli katılıyorsundur. Evden uzakta olan insanlar kiliseye gitmeyi ihmal etme eğiliminde oluyorlar. Bu anlamda üniversite öğrencilerinin büyük günahkârlar olduğunu düşünüyorum. Duyduğuma göre pazar günü kiliseye gitmek yerine çoğu ders çalışıyormuş. Umarım sen bu kadar düşmezsin Anne. Nasıl yetiştirildiğini hatırla. Bir de arkadaşlarına dikkat et. O üniversitelerde ne tür yaratıklar olduğunu asla bilemezsin. Dışarıdan süt dökmüş kedi gibi görünseler de içlerinde av peşindeki kurt olabilir, o kadar. Adalı olmayan hiçbir genç erkeğe bir şey söylemesen iyi olur.
Papaz burayı ziyaret ettiği gün olanları sana anlatmayı unuttum. Hayatımda gördüğüm en komik şeydi. Marilla’ya şöyle dedim: “Anne burada olsaydı kahkaha atmaz mıydı sence?” Marilla bile güldü. Çarpık bacaklı, çok kısa şişman ve küçük bir adamdı papaz. O gün Bay Harrison’ın ihtiyar domuzu, koca ve uzun olan, buralara kadar gelmiş, bahçeye zorla girmiş ve haberimiz olmadan arka verandaya çıkmış meğer. Papaz kapıya geldiğinde de oradaydı. Dışarı çıkmak için vahşice atılsa da adamın yay gibi çarpık bacaklarının arası dışında geçebileceği hiçbir boşluk yoktu. O da oradan geçti. Hayvan çok büyük, papaz da çok küçük olduğundan adamın ayaklarını yerden kesip sırtlayıverdi ve o hâlde uzaklaştı. Marilla ve ben kapıya çıktığımızda papazın şapkası bir tarafa, asası diğer tarafa uçtu. Adamın yüzündeki ifadeyi asla unutamam. Zavallı domuz da korkudan ölecekti. Artık İncil’deki delice koşup dik yamaçtan denize fırlayan domuz kıssasını Bay Harrison’ın papazla birlikte yokuş aşağı koşan domuzu gözlerimin önüne gelmeden okuyamayacağım. Galiba domuz sırtında bir kurt var zannetti. İkizlerin bu olay sırasında civarlarda olmayışına sevindim. Bir papazı böylesine saygın olmayan bir vaziyette görmeleri iyi olmazdı. Dereye ulaştıkları sırada papaz ya atladı ya da düştü. Domuz ise dereden fırlayarak geçip koruda kayboldu. Marilla ve ben hemen aşağı koşup papazın kalkmasına ve üstünü silkelemesine yardım ettik. Yaralanmasa da çok sinirliydi. Bu olaydan Marilla ve beni sorumlu tutar gibi bir hâli vardı. Hâlbuki domuzun bize ait olmadığını ve bütün yaz başımıza bela olduğunu da söylemiştik. Hem neden arka kapıdan gelmişti ki? Bay Allan’ın böyle bir şey yaptığı görülmüş şey değil. Bay Allan gibi bir adam bulabilmemiz için çok zaman geçmesi gerek. Ama her işte bir hayır vardır ya hani. O günden beri o domuzun tek bir kılını görmedik ve bir daha da görmeyeceğimize inanıyorum.
Avonlea’de her şey sessiz sakin. Green Gables düşündüğüm kadar yalnız gelmiyor. Galiba bu kış bir başka pamuk yorgan işlemeye başlayacağım. Bayan Silas Sloane’da çok güzel bir elma yaprağı modeli gördüm.
Heyecan hissetmem gerektiğini düşündüğüm zamanlarda yeğenimin bana yolladığı Boston gazetesindeki cinayet davalarını okuyorum. Eskiden hiç okumazdım ama gerçekten çok ilginçler. Birleşik Devletler korkunç bir yer olmalı. Umarım hiç oraya gitmezsin Anne. Bugünlerde kızların aylak aylak gezme hâlleri çok korkunç. Bana Eyüp kitabındaki şeytanı düşündürüyorlar oraya buraya yürümeleriyle. Tanrı’nın dileğinin kesinlikle bu olmadığını düşünüyorum, o kadar.
Sen gittiğinden beri Davy çok uslandı. Yaramazlık yaptığı bir gün Marilla onu Dora’nın önlüğünü bütün gün giymekle cezalandırınca kızcağızın bütün önlüklerini kesti. Ben de bunun için poposuna şaplak atınca horozumu öldürünceye kadar kovaladı.
Benim evime MacPhersonlar taşındı. Bayan MacPherson çok iyi bir ev hanımı ve çok titiz. Bütün haziran zambaklarımı söküp çıkarmış ama. Neymiş, bahçenin düzensiz görünmesine sebep oluyorlarmış. Thomas evlendiğimizde dikmişti o zambakları. Kocası iyi bir adama benziyor ama kendisi yaşlı kız kurusu olmayı asla aşamayacak, o kadar.
Çok aşırı ders çalışma ve kış içliklerini hava soğumaya başlar başlamaz giymeyi unutma. Marilla senin için çok endişeleniyor ama ben ona senin bir zamanlar olabileceğini düşündüğümden çok daha aklı başında biri olduğunu ve iyi olacağını söyledim.
Davy’nin mektubu daha en başında dert yanıyordu.
Sevgili anne, lütfen marilla’ya balığa gittiğimde beni köprünün koykuluğuna bağlamamasını söyle mektubunda. Böyle yaptığında oğlanlar bana gülüyorlar. Sensiz burası çok yalnız olsa da okul çok eyyenceli. Jane andrews senden çok daha ters. Bayan lynde’i dün gece jack feneri ile korkuttum. Bana çok kızdı çünkü horozunu ölünceye kadar bahçede kovaladım. Peki neden öldü anne, bilmek istiyorum. bayan lynde de horozu domuz ağılına attı ama bay blair’e de satabilirdi. bay blair ölü horozlara temizinden elli sent veriyor artık. bayan lynde’in papazdan kendisi için dua etmesini istediğini duydum. Bu kadar kötü ne yaptı, bilmek istiyorum. Muhteşem kuyruğu olan bir uçurtmam var anne. Milty bolter dün okulda çok güzel bir hikâye anlattı. üstelik de doyyu. ihtiyar Joe Mosey ve Leon geçen hafta koruda kart oynuyorlarmış. Kartlar da bir ağaç kökünün üzerinde duruyormuş. Sonra ağaçlardan bile büyük kara bir adam gelmiş ve kartları alıp şiş-şek gibi bir gürültüyle kabolmuş. Koytuklarına eminim. Milty kara adamın ihtiyar harry olduğunu söylüyor. Öyle mi anne, bilmek istiyorum. spenservale’deki Bay kimball çok hasta ve hastaneye gitmek zorundaymış. doğru mu yazdım diye marilla’ya soracağım. Marilla tımayhaneye gideceğini söyledi. İçinde yılan olduğunu zannediyormuş. İçinde yılan olması nasıl bir şey anne, bilmek istiyorum. bayan lawrence bell de hastaymış. bayan lynde onun tek rahatsızlığının içindekileri fazla düşünmesi olduğunu söylüyor.
“Acaba…” dedi Anne mektuplarını katlarken. “Bayan Lynde, Philippa hakkında ne düşünürdü?”
BÖLÜM