Sherlock Holmes'un Vaka Kitabı Bütün Maceraları 9. Артур Конан Дойл
o da ev ile aynı yaştaydı. Sonra ondan da yaşlı görünen bir karısı vardı. Zamanında Godfrey’nin dadısıymış. Annesinden sonra en fazla şefkat gösteren kişinin o olduğunu söyler dururdu Godfrey. Bu yüzden tuhaf görünüşüne rağmen kendimi ona yakın hissetmiştim. Annesini de sevdim; nazik, ufak tefek, fareye benzeyen bir kadındı. Çekindiğim tek kişi albaydı.
Gider gitmez onunla münakaşa etmiştim, hatta neredeyse istasyona geri dönecektim. Ama onun da istediğinin bu olduğu geldi aklıma. Vazgeçtim ve kaldım. Beni hemen onun çalışma odasına buyur ettiler; karmakarışık masasının arkasında otururken buldum onu. İri yarı, kambur bir adamdı, soluk tenliydi ve birbirine karışmış kır rengi bir sakalı vardı. Bir akbabanın gagasını andıran kırmızı damarlı burnu çıkıntılık yapıyordu. İki tane zalim, gri göz, gür kaşlarının altından nefretle bana bakıyordu. Godfrey’nin, babasından neden pek söz etmediğini daha iyi anlamıştım.
‘Evet, efendim…’ dedi kulak tırmalayıcı bir ses tonuyla, ‘Ziyaretinizin gerçek sebebini öğrenmek için sabırsızlanıyorum.’
Eşine yazdığım mektupta her şeyi açıkladığımı söyledim.
‘Evet, evet… Godfrey ile Afrika’da tanıştığınızı yazmışsınız. Tabii, bu konuda bir tek sizin sözünüz var…’
‘Onun mektupları cebimde.’
‘Onları rica edebilir miyim?’
Ona uzattığım iki mektuba şöyle bir baktıktan sonra bana geri fırlatmıştı.
‘O hâlde şimdi ne olacak?’ diye sormuştu.
‘Oğlunuz Godfrey’yi çok severim. Bizi birbirimize bağlayan birçok anımız var. Onun aniden susmasını merak ederek nelerin döndüğünü öğrenmek istemem normal değil mi sizce?’
‘Yanlış hatırlamıyorsam bayım, onun şu an neler yaptığını daha önce size mektupla bildirmiştim. Dünya turuna çıktı. Afrika’da yaşadıklarından sonra sağlığı kötüye gitti ve hem annesi hem de ben, onun dinlenmesi gerektiğine ve bir hava değişikliğine ihtiyacı olduğuna karar verdik. Bu meseleyle ilgilenen diğer arkadaşlarına da bunu iletirseniz çok sevinirim, inanın.’
‘Elbette.’ diye cevap verdim, ‘Ama belki bana, seyahat ettiği geminin adıyla hangi rotayı izlediğini ve ne zaman yola çıktığını söyleme nezaketinde bulunursunuz. Hiç şüphem yok ki ona bu yolla bir mektup gönderebilirim.’
Ricam karşısında ev sahibim hem şaşırdı hem de sinirlendi. O kocaman gür kaşlarını çatarak, parmaklarını masanın üzerinde sabırsızca tıkırdatıp durdu. Satrançta tehlikeli bir hamle yapmak üzere olan rakibine nasıl karşılık vereceğini kestirmeye çalışan biri gibi aniden kafasını kaldırıp bana baktı.
‘Birçok insan, Bay Dodd…’ dedi, ‘Sizin bu bitmek bilmeyen ısrarlarınız karşısında incinebilir ve küstahlaştığınızı düşünebilir.’
‘Bunu oğlunuzu gerçekten sevdiğim için yaptığıma inanmalısınız efendim.’
‘Elbette… Ben de olayı böyle değerlendiriyorum. Ancak sizden bu araştırmalarınızı bırakmanızı isteyeceğim. Her ailenin kendine ait bir özel hayatı ve amaçları vardır ve her ne kadar iyi niyetli olsalar da yabancılara bunları yansıtmak zorunda değillerdir. Eşim Godfrey’nin geçmişiyle ilgili bir şeyler öğrenme hevesinde ve bunları ona ancak siz anlatabilirsiniz. Ama sizden rica ediyorum, günümüzü ve geleceği artık bir kenara bırakın. Bu şekilde araştırmanızın hiçbir yararı olmayacak bayım. Bizi hassas ve aynı zamanda zor bir duruma sokuyorsunuz.’
Böylece, çıkışı olmayan bir yola sapmış oldum Bay Holmes. Yapabileceğim bir şey kalmamıştı. Durumu kabullenmiş gibi yaptım. Ama arkadaşıma neler olduğunu öğrenmeden huzur bulamayacaktım. Sonuna kadar gitmeye yemin ettim. Çok sıkıcı bir gece geçirdik. Üçümüz kasvetli, donuk, eski bir odada sessizce yemek yedik. Kadıncağız oğlu hakkında hevesle bana bir sürü soru sordu; ama ihtiyarın morali bozuktu ve somurtarak oturmuştu. Yaşadıklarımdan o kadar sıkılmıştım ki en uygun zamanı kollayarak bir bahane buldum ve odama çekildim. İlk katta büyük, sade bir odaydı, en az evin geri kalanı kadar kasvetliydi; ama bir yıl boyunca bozkırlarda uyuyan biri olarak yattığım yerin pek önemi yoktu Bay Holmes. Perdeleri açarak bahçeye baktım, güzel bir geceydi ve ayın pırıl pırıl parladığını hatırlıyorum. Yanan şöminenin yanına oturdum, bir tarafımda üzerinde lambası olan bir masa vardı ve aklımı başka bir şeyle meşgul etmek amacıyla bir roman okumaya çabaladım. Ancak yaşlı uşak Ralph elinde bir kova kömürle çıkageldi.
‘Geceleyin yakıtınızın tükeneceğini düşündüm efendim. Hava çok keskin ve bu odalar soğuk oluyor.’
Odadan çıkmadan önce biraz duraksamıştı, ona dönüp baktığımda kırış kırış olmuş yüzünün hüzün dolu olduğunu fark ettim.
‘Affedersiniz efendim, ama akşam yemeğinde genç efendim Godfrey hakkında söylediklerinize ister istemez kulak misafiri oldum. Biliyorsunuz efendim, eşim ona dadılık yaptı. Ben de bir bakıma onun manevi babası sayılırım. O yüzden ilgilenmemiz çok doğal. İyi bir asker olduğunu söylediniz değil mi, efendim?’
‘Alayda ondan daha cesuru yoktu. Bir keresinde Boer’lerle savaşırken beni kurtarmıştı. Şu an hayatta olmayabilirdim.’
Yaşlı uşak ince ellerini ovuşturmuştu.
‘Evet efendim, evet, Bay Godfrey öyle biridir. O hep cesurdu. Bahçede tırmanmadığı ağaç kalmamıştı. Onu hiçbir şey durduramazdı. İyi bir çocuktu ve tabii ki çok iyi bir adamdı efendim.’
Hemen ayağa fırlamıştım.
‘Bana bak!’ diye haykırmıştım, ‘Hep olanlar geçmişte kalmış gibi konuşuyorsun. O ölmüş gibi davranıyorsun. Nedir bu gizem? Godfrey Emsworth’e ne oldu?’
Yaşlı adamı omzundan yakalamıştım. Ama hemen uzaklaştı.
‘Ne demek istediğinizi anlamıyorum efendim. Bay Godfrey’yi ancak efendimden öğrenebilirsiniz. O bilir. Bana karışmak düşmez.’
Odadan çıkmak üzereyken onu kolundan yakaladım.
‘Beni dinle!’ dedim, ‘Seni bütün gece burada tutmam gerekse bile bir soruma cevap istiyorum: Godfrey öldü mü?’
Gözlerimin içine bakamadı. Âdeta hipnotize edilmiş gibiydi. Zorla cevap almıştım ondan. Ama korkunç ve beklenmedik bir cevaptı bu.
‘Keşke ölmüş olsaydı!’ diye haykırarak kolunu benden kurtardı ve odadan fırladı.
Herhâlde o anki ruh hâlimin pek de iyi olmadığını tahmin edebilirsiniz Bay Holmes. Yaşlı adamın sözleri aklıma sadece bir tek açıklama getiriyordu: Belli ki zavallı arkadaşım bir suça karışmış ya da ailenin onurunu zedeleyecek çok rezil bir olaya sebep olmuştu. O yaşlı, sert adam oğlunu başka bir yere göndermiş ve ortaya çıkabilecek bir skandaldan dolayı onu saklamıştı. Godfrey çok umursamaz bir delikanlıydı. Etrafındaki insanlardan kolayca etkilenebilirdi. Şüphesiz kötü kişilerle tanışmış ve yıkımına sebep olabilecek yanlış bir yola sapmıştı. Yürekler acısı bir durumdu bu. Ama eğer düşündüklerim doğruysa onu kurtarmak ve yardımcı olmak benim görevimdi. Endişe içinde durumu aklımda ölçüp tartarken kafamı kaldırdım. Bir de ne göreyim? Karşımda Godfrey Emsworth’ün ta kendisi duruyordu.”
Meseleden çok etkilenen müşterim biraz duraksamıştı.
“Lütfen devam edin.” dedim, “Anlattıklarınız çok ilginç.”
“Pencerenin hemen dışındaydı Bay Holmes, yüzünü iyice cama yapıştırmıştı. O gece dışarıyı seyrettiğimi söylemiştim. Sonra da