Kardeş Sesler 2014. Анонимный автор
pty-line/>
Kardeş Sesler 2014 Hikâye, Şiir, Deneme
TAKDİM
Edebiyatımızın yeni yazarlarla, yeni eserlerle gelişeceğini; dilimiz, kültürümüz ve geleceğimiz açışından donanımlı bir yazarın, iyi bir eserin ne kadar önemli olduğunu biliyorduk. Edebiyat dünyamıza yeni yazarlar, yeni eserler kazandırmanın, milletimizin geleceğine yönelik büyük hizmetlerden biri olacağına inanıyorduk. Bu inanışla ulusal ve uluslararası bütün faaliyetlerimiz gibi yazar yetiştirmeyi de önemsedik. Avrasya Yazarlar Birliği Edebiyat Akademisi olarak yazar yetiştirmek üzere başlattığımız atölye çalışmalarında altıncı dönemi geride bıraktık. Dönem sayısı arttıkça, ona paralel olarak sevincimiz, mutluluğumuz da arttı.
Kuruluş olarak yeni olmamıza rağmen Türkiye’de pek çok ilki gerçekleştirdik. Bu ilklerden biri de gerçek atölye çalışmalarıyla edebî ürünler üretilen yazarlık okuludur.
Hiçbir zaman geniş maddi imkânlarımız olmadı ama her zaman bize destek sunan dostlarımız oldu. İki dönem dışında yazarlık okulu atölye çalışmalarımızı bize ait olmayan, geçici mekânlarda yaptık. Bu işe, herhangi bir çıkar gözetmeden, sadece emeğimizi değil yüreğimizi de koyduk. Sonuçta beklediğimizden daha yüksek bir başarıya ulaştık. Yöntem arayışlarıyla geçirdiğimiz, biraz da acemiliğimize gelen hazırlık dönemi bir tarafa bırakılırsa, son beş dönemde Türk Edebiyatına beşi ortak, on üçü müstakil olmak üzere toplam on sekiz kitap kazandırdık. Bu kitaplarda yer alan ürünlerle edebiyat dünyamıza kırk civarında yazarın adım atmasına vesile olduk.
Bugün, AYB Edebiyat Akademisinde yetişen arkadaşlarımızın çeşitli yayın organlarında boy göstermeleri, yeni yeni eserler ortaya koymaları bizleri mutlu kılıyor. Ortak kitaplarımızla edebiyat dünyasına adım atan arkadaşlarımızdan yazmaya ve kendini geliştirmeye devam ederek müstakil kitaplar çıkaranlar var. Daha da ileri bir çalışkanlıkla nerdeyse her yıl yeni bir kitap yayınlayan, estetik seviyesini her kitapta biraz daha yükselten arkadaşlarımız var. Bunlar bizim mutluluk kaynaklarımızdır. Giderek böyle başarılı arkadaşlarımızın çoğalacağına, Türk edebiyatında farklı bir ses, farklı bir renk olarak iz bırakacaklarına içtenlikle inanıyoruz.
“Kardeş Sesler” her dönem sonunda çıkardığımız ortak kitabımız…
Kardeş Sesler 2014’te Ahmet Turğut, Azize Kaya, Bünyamin Zile, Büşra Demir, Büşra Konaktaş, Ebabekir Cambolat, Nesrin Askeran Ünal, Rumeysa Atasay, Sacide Uslu, Sema Tanrıverdioğlu Ersöz, Ülkü Taşlıova olmak üzere on bir arkadaşımız hikâye, deneme ve şiirleriyle yer aldılar. Bu ürünlerin tamamı altıncı dönem süresi içinde üretildi. Şiir atölyesinde eğitimci, şair Ali Akbaş, deneme atölyesinde eğitimci, yazar Hüseyin Özbay, hikâye atölyesinde eğitimci, hikâyeci Ataman Kalebozan gönüllü olarak, büyük bir özveriyle çalıştılar ve sonuç aldılar. Her metin; defalarca ilgili hoca tarafından estetik, konu, kurgu, ifade, yazım ve hatta noktalamaya varıncaya kadar titizlikle değerlendirildi. Bu değerlendirmeler ışığında yazarları tarafından son şekli verilen eserler, tekrar hoca onayından sonra çeşitli internet sayfalarında, dergilerde ve bu kitapta yer almaya hak kazandı.
Atölye çalışmalarını içeren Kardeş Sesler 2014’ün ilgiyle okunacağından kuşkumuz yok. Özellikle, içinde yazma sevdası taşıyan, istedikleri halde çeşitli sebeplerle çalışmalarımıza katılamayan yazar adayları, bu kitabı yüksek ilgiyle ve inceleyerek okuyacaklardır. Çünkü ortak konuların farklı yazarlar tarafından, farklı bakış açılarıyla, nasıl kurgulanıp, hangi yönleriyle öne çıkarıldığını görürlerken yazarlığın sırlarını ve sınırlarını da keşfetmeye çalışacaklardır.
Kardeş Sesler 2014 ve önceki yıllarda çıkarılan ortak kitaplar (Kardeş Sesler 2013, 2012, 2011, Kardeş Hikâyeler Kardeş Şiirler) yine yazar yetiştirme programına bağlı olarak çıkarılan müstakil kitaplar (13 adet), Türkiye’de bir “ilk”in öncü kitaplarıdır. Bir yönden değil, pek çok yönden ilgiyle okunduğunu biliyoruz.
Ulaştığımız başarı seviyesinde en büyük pay, yazarlığın çilesini baştan kabullenmiş, eleştirileri dikkate alarak bıkmadan, usanmadan ve inanarak yazmaya devam etmiş katılımcı arkadaşlarımızındır. Ortak kitabımız Kardeş Sesler 2014’te hikâye, deneme ve şiirleriyle yer alan arkadaşlarımızı kutluyor, gelecekte her birinin nice müstakil eserlere imza atmasını diliyor ve bekliyoruz.
Ahmet TURĞUT
(Ahmet TURĞUT ’un isteği üzerine özgeçmişi ve fotoğrafı kitabımıza konulmamıştır.)
HİKÂYE:
Deli Eşref
Boş Koltuk
Turuncu Salıncak
Kuzey Yıldızı
Beyaz Melek
Gaip Âdem
DELİ EŞREF
Her sabah kalktığında evinin bahçesine diktiği yeni açmış umutlarını devşirirdi. Başkaları göremediği için devşirilen umutları, mahallede Eşref’e deli derlerdi. Bazen yazı kışa katar bazense baharı güze karıştırırdı. Fakat nasibini kendi bellediği yolda toplardı.
İnsanlar kalabalıklarda yalnız yaşarken o yalnızlığında kalabalıklara karışırdı. Ara sıra mekânları da karıştırırdı ama her gün hiç sektirmeden sahile inerdi. Elinde balık oltası ve takımları bir de fırından taze çıkmış ekmek sıcaklığındaki yüreğini taşırdı.
Ona hep aynı soruyu sorarlardı. “Nereye Eşref. ” Onunsa cevabı hep aynı olurdu. “Kısmetimi aramaya.” Hiç insanın kısmeti sahil kenarında olur muydu? Hele ucuna yem takılmadan atılan oltadan nasibini beklemek tam da deli Eşref’e göre bir işti. O kimseye aldırmadan ama kimsenin de kalbini kırmadan gelecek olan kısmetini beklerdi.
Bir gün Eşref her zaman ki gibi sahil kenarına inmişti. Elindeki takımların ucuna sevgisini takmış denizden gelecek nasibini beklemeye başlamıştı. Fakat her zamankinden farklı olarak bu sefer Eşref sahilden hiç ayrılmadı. Bir, iki, üç gün, bir hafta oturduğu yerden hiç kalkmadı.
Deniz sahile kadar gelip Eşref’e hatırını soruyor geçen kuşlarsa başka diyarlardan ona haberler getiriyordu. Gündüzleri güneş sıcağı ile Eşref’i sarıp sarmalıyor ona bir annenin bütün şefkatini gösteriyordu. Akşamları ise Eşref’e ay yarenlik ediyordu. Saf bir çiçeğin güzelliğine bürünmüş yüzüyle ortaya çıkıp onun yalnızlığına ortak oluyordu.
Bir hafta geçmişti. İnsanlar merak içinde Eşref’i görmek için sahile iniyorlardı. Kimi meraktan kimiyse sadece alay etmek için geliyordu. “Duydunuz mu? Deli Eşref iyice kafayı yemiş.” diyorlardı. Onlara benzemiyordu. Denizle, ayla konuşan, yıldızlardan kendine kolye yapan, sabahları bahçesinden umutlarını devşiren divanenin biriydi. Bundan daha güzel eğlence ne olabilirdi. Sahilde kalabalık giderek artıyordu. Artık akşamları da onu görmeye gelenlerden büyük bir topluluk oluşmuştu.
Yine bir akşam üzereydi. Meraklılar sahilde Eşref’i seyrediyordu. O ise hiç oralı olmadan denizyıldızlarını topluyor ve denize atıyordu. Sırf bu hareketi bile kalabalığın gözünde Eşref’in deliliğinin kanıtıydı. Kendi aralarında “Tipe bak şimdide denizyıldızlarını kurtaracak.” deyip gülüşüyorlardı. Denizyıldızlarını attıktan sonra tekrar yerine oturdu. Sanki bu sefer beklediği kısmetinin geleceğinden emindi.
İnsanlar birden denizin sularının yarıldığını ve bir şeyin Eşref’e doğru geldiğini gördüler. İyice yaklaştığında bunun bir balık olduğunu anladılar. Balığın değişik bir rengi vardı ve sırtı sırlı bir ışıkla parlıyordu. Ne mavi ne beyaz daha çok türkuazdı.
Eşref balığa yaklaştı,
“Sen kimsin.”
”Ben Yunus’um.”
“Hoş geldin.” Bu Eşref’in son sözleriydi. Eşref ve Yunus gecenin karanlığında, denizin derinliğinde kaybolurken mahalleli şaşkın arkalarından bakıyordu.
(Avrasya Yazarlar Birliği Edebiyat Akademisi Hikâye Atölyesi 31.03.2014)
BOŞ KOLTUK
Hava