Güncel İletişim Çalışmaları 1. Анонимный автор
çatmak için.
Açılır tatlı güller Arılar tatmak için.
Tanrı kızlar yaratmış
Erlere satmak için.
İnsan büyür beşikte
Mezarda yatmak için.
Ve………………………
Kahramanlar can verir
Yurdu yaşatmak için…
Hüseyin Nihal Atsız
Hüseyin Nihal Atsız’ın bu şiirini anlamak ve analiz etmek için önce Atsız’ın millî görüşüne ve edebiyat dünyasındaki yerine bakmamız gerekmektedir. Kısaca söylemek gerekirse Atsız özel hayatı ve edebi hayatı boyunca milliyetçilik ve Türkçülük duruşuna sahip olan ve edebiyat alanında da bu duruşu ve milliyetçilik duygusu ile pek çok çalışmalarda bulunmuş ve eser vermiştir. Kahramanların ölümü şiirinin de Dağ 2 filminde kullanılması ve şiirde geçen vatani söylemlerin bilinçli bir seçim olduğu açıkça görülmektedir.
Şiirde önemli söylemler, mesajlar ve Türk kimliğinde önemli yer tutan olguların izleri görülmektedir. Bu nedenle en az Türk sinemamızda olduğu kadar Türk edebiyatında da ulusal kimlik konusunun önemli bir yeri olduğu görülmektedir.
3.2.2. Sekans 2: Vatani Söylemler ve Eğitim Konuşmaları Sahnesi
Görsel 9. Vatani söylemler ve eğitim konuşmaları sahnesi
Veysel yarbay: Doğamız tüm benliği ile Türk milletine hizmet etmek. Bizler ölümün sevgilisiyiz ve yalnızca bizim sevgilimiz. Çünkü cefası da korkusu da halkımızdan uzakta olmalı.
Batur Başçavuş: Önemli olan iki şey var arkadaşlar. Vatan ve yanınızdaki adam! Bu iki şey için ölür ve öldürürsünüz.
İki eğitim sahnesinde de geçen söylemlerde vurgulanmak istenen tema; asıl önemli olanın vatan sevgisi olduğu ve bu uğurda olan diğer her şeyin teferruat olduğudur. Filmde geçen söylemlerde vatan için çekilen cefanın kutsal olduğu ve en önemli kavramın vatan sevgisi olduğu vurgulanmaktadır.
Sahneler daha derinlemesine incelendiğinde ve söylenen sözlerin analizi yapıldığında karşımıza çıkan sonucun; Türk askerinin ve askerlik görevinin ne kadar kutsal olduğu ve bu kutsallığın altında yatanın nedenin ise vatan sevgisi olduğu söylenebilmektedir.
3.2.3. Sekans 3: İŞİD’in Elinden Kurtarılan Türkmenler Sahnesi
Görsel 10. İŞİD’in elinden kurtarılan Türkmenler sahnesi
İŞİD’den (Irak ve Şam İslam Devleti) kurtarılan Türkmen genç kızın, Türk askerini görünce “Abi” diyerek sarılarak ağlaması ve diğer sahnede küçük kız ile Türk askeri arasında geçen diyalog
Kız: Siz Türük?
Oğuz üsteğmen: Evet, biz Türk’üz.
Kız: Bende Türük. Çardaklı köyünden. Orası da Türük.
Her iki sahnede de geçen söylemler ve diyaloglarda, ayrı coğrafi yerlerde yaşansa da Türklerin, Türk kökenli kişilerin kardeş olduğu ve Türk’ün Türk’ten başka dostunun olmadığı vurgusu yapılmıştır.
Küçük kız ile Türk askeri arasında geçen diyalogda ise ulusal kimliğimize ve kimliğimizin köklerine dikkat çekilmekte ve bu köklere sahip kişilerin hangi coğrafya da yaşasa bile Türk olduğu vurgusu yapılmaktadır. Bu vurgunun yapılmasındaki amaç ise Türklerin daima birbirini kardeş olarak gördüğü ve Türk halkının millî değerlerinde bu düşüncenin önemli bir yeri olduğudur.
3.2.4. Sekans 4: Karar Sahnesi
Görsel 11. Karar sahnesi
Veysel yarbay: Sen ne yapardın?
Oğuz üsteğmen: komutanım ben, aklım buradan çıkmamız lazım diyor ama kalbim komutanım, kalbim beni kandırmaya çalışıyor. Köylüleri infaza terk edemeyiz diyor. Bir ihtimal burayı savunup, hayatta kalıp, geriye dönüp baktığımızda… Türk askeri olarak, en az görevimiz kadar doğru olanı da yaptık deriz diyor.
IŞİD’in dinlenme noktaları olan son köye gelmek üzere olduğunu duyan Türk askerleri, görevleri ve vicdanları arasında bir karar verme noktasına geldikleri bu sahnede; en az görevleri kadar vicdanlarının da önemli olduğu ve bu durumda yardıma ihtiyacı olan kişileri yalnız bırakamayacakları kararın vermektedir askerler. Gerektiğinde kendi canlarını vatan için feda eden askerler aslında vatanın üstünde yaşayan insanlar ile önemli olduğu ve bu insanların vatan kavramını oluşturan en önemli varlıklar olduğu vicdani bilinci ile kendi canlarından vazgeçme pahasına, köyü savunmaya karar veriyorlar. Çünkü Türk askeri daima görev bilinci kadar vicdani bilinci ile hareket eder.
3.2.5 Sekans 5: Vatan Toprağı Sahnesi
Görsel 12. Vatan toprağı sahnesi
Veysel yarbay: 1950’de ırak türkü derdik sonra birden Türkmen diye ayırmak zorunda kaldık. Bizim için savunulacak toprak, halkımızın olduğu topraktır. Bu insanlarda halkımız. Eşref yanında mı?
Eşref başçavuş: Her zaman komutanım.
Veysel yarbay: Baybars, git köyün en yüksek yerine dik. Burası bugün vatan toprağı!
Bu sahnede anlatılmak istenen nokta; Türk halkının olduğu ve Türk bayrağının bulunduğu her yerin, Türk vatanı olarak adlandırıldığı ve bu doğrultuda Türk bayrağının en yüksek yerde dalgalanmaya devam etmesi için gerekirse savaşılacağıdır.
Kurtarılan gazeteci ile köyün yaşlıları ve çocuklarını tahliye eden askerlerimizin geride kalarak köyde kalan sakinleri korumaya kararı vermişlerdir. Köyü vatan toprağı olarak adlandırmaları ve en yüksek yere Türk bayrağını asmaları biz seyircilere filmdeki en güçlü mesajlardan birini vermekte olduğunu söyleyebiliriz. Bu sahnede bizlere yani izleyiciye verilmek istenen mesaj ise Türk bayrağının dalgalandığı her yerin vatan toprağı olduğu ve bunu savunmanın bir vatan borcu olduğudur.
Türk askerinin bu yaklaşımı, söylemleri ve davranışı ile verilmek istenen mesaj millî değerlerimizin ve tarihimizin ne kadar güçlü olduğu ve bu gücü yine kendi değerlerimizden aldığımızdır. Bu değerleri korumak için ise gerekenin yapılmasının bir borç olduğu vurgusu yapılmaktadır.
Türk askerinin yanında bayrak taşıması ve bayrağın en yüksek yerde göklere çekilmesi ise Türk askerinin bayrağa ve o bayrağın temsil ettiği değerlere ne kadar önem verdiğinin bir göstergesidir.
3.2.6. Sekans 6: Son Kale Sahnesi
Görsel 13. Son kale sahnesi
Veysel yarbay: Burası kömürlük. Altında mahsen var. Kalan sivilleri buraya getirin. Burası düşerse, köy düşer. Son kale.
Oğuz üsteğmen: Komutanım burası son kale değil. Son kale biziz!
Köy halkının korunması için yapılan çalışmalardaki en önemli noktanın bir bina olmadığı, köylülerin yerleştirildiği binan değil Türk askerlerinin son umut yani son kale olduğudur.
Buradaki kale söylemi ile es zamanlı olarak Türk askerleri