Karakalpak Halk Masalları. Анонимный автор
Ancak kardeşleri onları tanımış ve yanıana alıp saraya getirmiş. Önce güzelce karınlarını doyurtmuş. Sonra güzel elbiseler giydirmiş. Onlara kendisinin yıllar önce kovdukları kardeşi olduğunu söylemiş. Delikanlı yanında ezilen iki ağabeyini Gülhagiyha ve Gülzamze adındaki peri kızlarıyla evlendirmiş. Böylece muradına ermiş.
JANSAP
Çok eskiden padişahın Jansap adında bir oğlu varmış. Jansap on beş yaşına geldiğinde yanına altı yiğit almış gemiyle ava çıkmış. Denizde balık yakalayıp kuş vururken kıble taraftan sert bir fırtına kopmuş ve gemisi altı gün, altı gece fırtınalarla boğuşarak büyük bir dağın dibine kadar gelmiş. Denizin etrafı tamamen dağlarla çevriliymiş. Jansap yanıdakilere:
– Altı gündür açız, yiyecek bir şeyler bulup yemek yapalım demiş. Hep beraber dağa çıkmışlar. Dağın başında yemek pişirip yerlerken etraflarını yarım başlı, tek gözlü, yarım ayaklı kişiler sarmış. Yedi kişiye bu altı yarım kişi güçlerini göstermek istemişler. Yedisi yarım adamlarla kavga edip zar zor kurtulmuşlar. Dağın diğer ucuna doğru kaçmışlar. Bir gün sonra karınları acıkmış ve yiyecek bir şeyler bulmak için yine aynı yere varmışlar. Yemek pişirip tam yiyeceklerken bu sefer tek ayaklı, iki gözlü yedi kişi gelip tabaklarına el uzatmışlar. Yedisi tek ayaklı yedi kişiye de güç yetiremeyip kaçmışlar. Akşam olunca. Yedisi de “Akşam akşam burada kalmayalım, bu adamlar gece gelip bize rahat vermezler.” demişler. Gemilerine binip gece boyu uzaklara doğru gitmişler. Tan attığında önlerine büyük bir şehir çıkmış. Gemiyi kıyıya yanaştırmışlar ve şehre girmişler. Şehirde kimsecikleri görememişler. Ama insan için lazım olan her şey varmış. Şehri dolaşmaya başlamışlar. Bir yere geldiklerinde padişahın sarayı karşılarına çıkmış. Sarayın önünde hazırlanmış güzel bir sofra duruyormuş ama ortada ne padişah ne de başkaları varmış. Pişmiş yemekleri yemişler ve o gün orada yatmışlar. Ertesi sabah kalktıklarında her taraf maymunlarla doluymuş. Otlar, kumlar sayılır ama bu maymunlar saymak mümkün değilmiş. Bazı yaşlı maymunlar bunların yanına oturmuşlar. Hepsi birden maymunlara dik dik bakmaya başlamışlar.
Jansap şaşkınlık içinde ağzı dili lal olup maymunlarla hangi dilde konuşacağını bilememiş. Bir ara yaşlı bir maymun kapıyı işaret etmiş. Jansap yerinden doğrulmuş ve maymunu takip etmiş. Şehrin içinde bir minare varmış. Maymun Jansap’ı oraya götürmüş ve minareyi işaret etmiş. Jansap minarenin yanına varıp “Burada ne var acaba?” diyerek minareye bakmış. Minarenin duvarında bir yazı görmüş. Yazıda “Buraya insanoğlu gelir ve daha sonra doğuya doğru altı ay boyunca yol giderse karşısına karıncalar çıkar. Karıncalar insanı yerler, yoldan geçirmezler. Kıble tarafa doğru giderse altı ay boyunca yılanlardan geçemez. Yılanlar insanı sokup öldürürler. Batıya doğru altı ay yol giderse karşısına deniz çıkar. O denizi görünce nereden nereye gittiğini anlayamaz. Arkasına bakarak giderse “Demir Tırnak” adlı maymunların düşmanı var. İnsanoğlu maymunlara padişah olursa tüm işleri maymunlar halleder. Bundan dolayı peygamber “Buraya gelip gören insanlar bu şehirden gitmesin.” diye şart koymuştur yazıyormuş.
Jansap yazıyı okuyunca:
– Bu şehirden başka yere gitmenin iyi olmayacağı yazıyor. İyi bir rüzgâr çıkarsa o zaman buradan kaçalım. Ülkemize varırız, demiş Jansap yanındaki yiğitlere. Bunun üzerine geminin yanına varmışlar. Geminin yanına geldiklerinde maymunların gemiyi paramparça etmiş olduğunu görmüşler. Şehre geri dönmüşler.
Jansap yiğitlerine:
– Az önceki minaredeki yazıda bu şehre kim padişah olursa her konuda maymunların yardımcı olacağı her sorunu halledecekleri yazıyordu. Bize ne lazım olursa maymunlar bulup getirecektir. Yarın maymunlara at bulun diye emredelim. Sonra da ata binip buradan kaçalım, demiş. Yiğitler de:
– Tamam demişler. Jansap padişah olmuş. Ertesi gün maymunlara at getirin demiş, Jansap. Maymunlar atları getirmişler. Atlara binerek maymunlarla beraber o gece şehrin çıkışına kadar varmışlar.
Jansap maymunların liderine:
– Buradan sonrası neresi acaba, diye sormuş. Lider olan büyük maymun işaret diliyle:
– Buradan sonra karıncalar var, demiş. Şehrin dışına çıktıklarını anlayan Jansap, maymunlar sarhoş olana kadar şarap içirmiş. Maymunlar şarhoş olduktan sonra yedisi beraber atlara binip doğu tarafa doğru kaçmışlar. Maymunlar ayıktıklarında padişahın ve adamlarının yok olduğunu görüp yarı ayık halde peşlerine düşmüşler. Padişah ve adamlarının köpek büyüklüğünde karıncalarla karşılaştıklarını görmüşler. Karıncaların arasına girmeye cesaretleri yetmemiş ve oturup beklemeye başlamışlar, yedisi de.
Köpek büyüklüğündeki karıncalar Jansap’ı ve adamlarını çok uğraştırmışlar. Jansap kırk gün sonra altı yiğidi ve yedi atı köpek büyüklüğündeki karıncalara vererek kurtulmuş. Sonra da küçük karıncaların olduğu tarafa geçmiş. Birkaç gün yol gittikten sonra küçük karıncalardan da kurtulmuş. Önüne büyük bir şehir çıkmış. Şehri görünce şehre geldim, biraz dinleneyim diye düşünmüş ve Jansap uykuya dalmış. Ertesi akşam şehrin girişinde önüne bir nehir çıkmış. Nehrin kıyısındaki minarenin üstünde bir adamın bağırmakta olduğunu görmüş:
– Şimdi nehirden geçersen ölürsün, yarın geçersen sağ kalırsın, demiş. Jansap da nehrin kenarında durmuş ve ertesi günü beklemiş. Tan atıp sabah olduğunda Jansap nehrin çekildiğini görmüş. Jansap nehirden sağ salim geçip şehre girmiş
Bu şehir Jansap’ın önceden gördüğü şehirlere benzemiyormuş. Bu şehirdekiler de daha önce Jansap gibi bir insan görmemiş. Maymun oynatan maymuncu gelmiş gibi insanlar Jansap’ın etrafına toplanmışlar. Jansap çok şaşırmış. Daha sonra etrafındaki insanlar dağılmış. Jansap bir kenarda otururken ihtiyar birinin bağırarak geldiğini görmüş:
– Kırk gün beslerim. Bir gün iş yaptırırım. İş için bin altın veririm, diye bağırıyormuş.
Jansap düşünmeye başlamış. “Kırk gün beslese, taş değil çelik kırdırsa da işimi yapabilirim.” demiş kendi kendine. Ve yaşlı adamın peşinden gitmiş. Yaşlı adamla konuşmuş, yaşlı adam Jansap’ı yanına almış.
Yaşlı adam dediği gibi Jansap’ı kırk gün beslemiş. Bir gün yaşlı adam bir öküz getirmiş. Jansap’a koşturup bir dağa doğru yola koyulmuşlar. Yolda Jansap’ın bin altınını da eline vermiş. Epey bir gittikten sonra önlerine başı gökyüzüne değen bir dağ çıkmış. Dağın bir tarafından büyük bir nehir akıyormuş. Yaşlı adam nehir kenarında öküzü kesmiş ve derisini tulum şeklinde yüzmüş. Tüylü tarafını içine, deri kısmını da dışına çevirmiş ve Jansap’a:
– Bunun içini iyice kontrol et, bir yeri delik olmasın, demiş.
Jansap tulumun içine bakarken yaşlı adam diziyle Jansap’ı tulumun içine itmiş. Yaşlı adam sonra tulumun ağzını bağlamış. Jansap bir iki çabalasa da çıkamayacağını anlamış ve pes etmiş. İhtiyar tulumu yere bırakıp kendisi geri çekilmiş. İhtiyarın geri çekilmesiyle birlikte hemen büyük bir kara kuş gelmiş. Kara kuş tulumu alıp dağın başına konmuş ve deriyi yırtmış. Jansap korkarak ayağa kalkmış. Kuş da uçup az ileriye konmuş. Yaşlı adam:
– Korkma evladım, Dağın üstünde mücevherler var. Sen onları aşağı at. Ben tutacağım, demiş.
– Jansap mücevherleri alıp ihtiyara doğru atmaya başlamış. İhtiyar heybesini, çuvalını doldurup, eşeğine yüklemiş. Jansap’ı orada bırakmış ve arkasına