Kardeş Sesler 2020. Анонимный автор

Kardeş Sesler 2020 - Анонимный автор


Скачать книгу
burası, buralar hep benim. Bazen burada bazen karşıda kalıyorum. Sözüyle irkildim.

      Sesli mi düşündüm diye kendimi yoklarken

      – hayır, sesli düşünmedin, dedi.

      – Senden çok var, çok gelirler buralara. Her gün gelirler neredeyse, dedi ve ekledi:

      – Hepiniz aynısınız. Hepimiz aynıyız aslında…

      Şaşkınlığım daha da arttı. Tanrı’m beni neyle sınıyorsun, bir an önce bu meczup kılıklıdan kurtulmalıyım.

      – Konuşmak istersen buralardayım, kolayca bulursun, dedi dalga geçer gibi.

      Dayanamaz, bir yanlışlık yaparım diye çekindim. Oldum olası insanlara zarar vermekten korkmuşumdur. Ben kimseye kötülük edemem. Kötülüğüm yalnız kendime. Evet, kendime çok kötülük ettim. Çok eziyet ettim, ediyorum da ama nafile. Çıkamıyorum artık işin içinden. Kalkmıştım, ayaktaydım, hızla ayrıldım oradan

      Yolda yürürken aklıma Franz Kafka’nın sözü geldi. “Sabırsızlığımızdan cennetten kovulduk, tembelliğimizden dönemiyoruz.” diyordu.

      Sabırsız mıyım, tembel miyim? Kovuldum mu cennetimden, mutluğumdan? Umutlarım mı beni terk etti yoksa ben mi unuttum umutlarımın olduğunu? Dün neler düşlerken bugün neredeyim? Nerde çocukluğumdaki cıvıltılar? O günlerin büyük büyük adamları nerde? Ben ne kadar büyük adam oldum? Adam olabildim mi? Mutlu olabildim mi? Mutlu bir adam olabildim mi? Tanrı’m bu meczup sinirimi bozdu. Şurada oturmuş kendimce kendime bahaneler bularak eve gidecek, yarın işime dönecektim. Neymiş benden çok varmış, kim bu benden olanlar? Ben kendimi özel sanırken ne kadar sıradanmışım. Yok bu böyle olmayacak, dönüp bunu kafamda bitirmeliyim. Uyuyamam. Zaten sık sık terler içinde uyanıyorum. Geri döndüğümde yarım kalmış sohbetine devam edecek, ima ile kim bilir neler diyecekti.

      – Ooo hoş geldin, bekliyordum, dedi sinir şey. Bununla benim başım belaya kalacak ama az sabır… Sabırsızlığımız yüzünden cennetten kovulduk. Tamam ama bu kez ben sohbeti yönlendirmeliyim.

      – Sen pişman mısın, dedim. Senden de çok var mı? Biz aynı mıyız?

      – Benden çok yok, dedi. Ben yardan atladım. Düşmekten korkmuyorum. Kaybetmekten korkmuyorum. Ben bıraktım geride bırakacaklarımı, ağır yüklerimi. Kendimi taşımakla meşgulüm. Ama senden çok var. Kendine yabancı, kendine iki yüzlü. Kendini bulamadan kaybeden. Nerden gelip nereye gittiğini öğrenemeyen. Öğrenmeyi unutan, yolunu unutan.

      – Yardan atlamak da ne?

      – Yardan atlamak yar olmaktır. Önce kendine, gelmişine, geçmişine… Varlığına, umutlarına… Sonra yok oluşuna, ölümden ölümsüzlüğe…

      – Varlığa yar olmak, her şeyi terk ederek mi olur, bu nasıl bir mantık?

      – Sabırsızlıktan kaybettik, tembellik yaptığımızdan kazanamıyoruz.

      – Aklımı okuyorsun, cin misin, şeytan mısın?

      – Çoğumuz geçtik bu yollardan. Ben senden bir adım öndeyim, hepsi bu?

      – Ben buraya gelmeyeceğim. Beni buralarda göremeyeceksin.

      – Gelme, tembellik yapma kazan kaybettiklerini. Önce kendini bul. Unuttuklarını hatırla. Yaşama sevincini, cıvıltıları…

      – Yardan atlamak demiştin?

      – Yardan atlamak varlık içinde de olur. Her şeyi terk etmek gerekmez ki… Eşine, işine sahip çık. Yardan atlamak, dünya yükünü sırtından atıp eşyaya karşı özgür olmaktır. İnsan olmaktır. Yaratılanlar canlıdır ama insan olma şerefini kazanan yalnızca insandır. Eşyanın sırrını bul, kulu olma. Eşya ile savaş.

      – Don Kişot gibi mi?

      – O kendine düşman edindiklerine saldırdı. Sen sana düşmanlık edenlerle savaş. Eşya seni kul etmişse savaşacaksın. Eşya Tanrı değil, seni eşya yaratmadı. Tanrı seni yarattı, senden önce aşkı yarattı. Öyleyse yardan atlamak aşkı aramak. Aşka koşmak, aşka uçmak…

      – Aşk mı, bu yaşta?!..

      – Aşka âşık ol. Aşkın kendisine. Aşkı bul. Tanrı aşkın kendisi…

      Tanrım… Başardığım her zorun başka bir zorun eteğine denk geldiğini, yeni zorluklarla sınavlarımın süreceğini biliyorum. Çileyi, zor yükün altına girmek sanırdım. Oysa çileye talip olmak arınma isteğinin efkarıymış. Arınma ise derinin yüzülmesi gibi yüklerden kurtulmakmış. Kurtuldukça özgür olacağım. Tanrım, beni dünya yükünden kurtar.

      (Avrasya Akademi Online Kuray Hikâye Atölyesi Ocak 2020)

      BETÜL ALPASLAN

Avusturya

      Yozgat’tan Avusturya’ya isçi olarak göç eden anne babanın çocuğu olarak Viyana’da 20 Şubat 1993 tarihinde dünyaya geldi. Avusturya Linz’de Ticaret Meslek Lisesini bitirdikten sonra üniversiteye başladı. Halen Linz Johannes Kepler Üniversitesi’nde hukuk okumaktadır.

      HİKÂYE:

      Korona Virüsü

      Zirve

      Ekrana Doğru

      KORONA VİRÜSÜ

      Öylece tek başına duruyordu Kâbe. Etrafında karınca gibi dönen insanlar yoktu. Sanki duran, kendi yörüngesinde dönmeyi bırakan dünyaydı. Bu manzarayı görünce Melis ne hissetmişti acaba? Beraber umreye gittiğimiz için onunla konuşmak istedim. Melis, Mekke’de son tavafımızı yapıp oradan ayrılırken dönüp tekrar tekrar Kabe’ye bakmış, ayrılacak olmanın verdiği hüzünle gözyaşı dökmüştü.

      Ben ona “Daha hac görevimizi yerine getirmek için geleceğiz Melis. O zaman doya doya bakarsın. Önüne dön de hızlıca varalım, daha fazla bekletmeyelim aracı.” demiştim. Bunun üzerine Melis bir şey söylemeden adımlarını hızlandırmıştı.

      Defalarca aradım telefonlarıma cevap vermedi.

      Korona ile boğuştuğunu bilmiyordum, annesinden öğrendim. Yanına gitmek istedim ama yasaktı. Korona virüsü yüzünden insanlar hayatlarında hiç alışkın olmadıkları biçimde değişiklikler yapmak zorunda kalmışlardı. Devlet bile panik halindeydi. Önce üniversiteleri, sonra ilk ve orta dereceli okulları daha sonra da iş yerlerini tatil etmişlerdi. Bazı belediyelerde sokağa çıkma yasağı bile uygulanmıştı. Bunların hiç biri Melis’in hayatını kurtarmaya yetmemişti.

      Melis`in cenazesi dün kaldırıldı.

      Melis daha yirmi yedi yaşında bir genç kızdı. Bir takım kronik rahatsızlıkları vardı ve onlarla yaşamayı biliyordu. O korkunç virüsle başa çıkamadı. Vuhan’dan çıkan virüsü kimler üzerinde taşıyarak buralara kadar getirmişti? Kim bilir kimlerin dikkatsizliği sonucu virüs Melis’i bulmuştu.

      Istırap dolu dört yoğun bakım günü ve ardından sevgili arkadaşımın emaneti teslim ederek Hakka yürüyüşü… Avusturya`da korona virüsüne karşı alınan yeni tedbirler kapsamında beş kişinin bir araya gelmesi yasaklandığı için, dört kişiyle cenaze namazı kılındı. Annesi ve kız kardeşi karantina altında olduklarından Melis’in son kez yüzünü bile göremediler. Melis, garip, kimsesiz biri gibi sessizce toprağa verildi. Kimse yanlarına gidip teselli edemedi, taziyede bulunamadı. Aile evlat acısını bütün şiddetiyle yaşadı.

      Haber kanalları, “son dakika” başlığıyla ülkeye ve dünyaya Viyana’da virüsten bir kişinin daha hayatını kaybettiğini, toplam kayıp sayısının


Скачать книгу