Mansfield Park. Джейн Остин
ise çocuğun bakımı için tek kuruş harcamaya niyeti yoktu. Koşuşturma, konuşup durma, iş bitiricilik gibi konularda kimse Mrs. Norris’in eline su dökemezdi. İnsanlara cömert davranmaları gerektiği konusunda nutuklar atmakta üstüne yoktu. Öte yandan paraya merakı da insanları yönetmeye merakı kadar büyüktü. Bir yandan kendi parasını biriktirirken bir yandan da çevresindekilerin parasını harcamayı çok iyi becerirdi. Umduğundan daha düşük gelirli bir erkekle evlendiği için tutumluluk konusunda katı kurallar benimsemiş ve mecburiyetten kaynaklanan bu önlemler, bakması gereken bir çocuğunun da olmaması nedeniyle zamanla alışkanlığa dönüşmüştü. Eğer çocuğu olsaydı, belki de Mrs. Norris bu kadar cimrilik etmeyebilirdi. Ancak böyle bir derdi yoktu ve tutumlu davranmasının önünde bir engel bulunmuyordu. Böylece hiç harcamadıkları paraları yıldan yıla artıyordu. Takıntı hâline getirdiği böyle bir ilkesi varken, kız kardeşine de içten bir sevgi duymazken, bu pahalı iyiliği organize etmiş olmaktan kendisine paye çıkarmak dışında bir amacı olamazdı. Bununla birlikte o kadar kendini bilmez bir kadındı ki bu konuşmaların ardından papaz evine dönerken dünyanın en cömert ablası ve teyzesi olmanın sevincini hissedebiliyordu.
Konu tekrar açıldığında, düşünceleri de iyiden iyiye ortaya çıktı. Leydi Bertram’ın öylesine sorduğu, “Çocuk geldiğinde nerede kalacak? Sizde mi yoksa bizde mi?” sorusu üzerine kızın sorumluluğunu üstlenmenin kendisini aşacağını söyledi. Sör Thomas şaşırmıştı. Şimdiye dek kızın papaz evinde kalmasının daha uygun olduğunu, böylece çocuğu olmayan teyzesine de yârenlik edebileceğini düşünüyordu. Meğerse tamamen yanılıyormuş. Mrs. Norris çok üzgün olduğunu ancak bu koşullarda kızın kendi yanlarında kalmasının mümkün olmadığını söylüyordu. Zavallı Mr. Norris’in giderek kötüleşen sağlığı bunu imkânsız kılıyordu. Mr. Norris’in bir çocuğun gürültüsüne katlanabilme ihtimali, ancak ve ancak kanatlanıp uçma ihtimali kadardı. Şu gut hastalığından kurtulabilse işler değişirdi. O zaman memnuniyetle sorumluluğu üstlenir, imkânsızlıkları da hiç dert etmezdi. Oysa şu an zavallı Mr. Norris tüm zamanını alıyordu ve başka bir şeyle ilgilenmesine fırsat kalmıyordu.
Leydi Bertram her zamanki sakinliğiyle, “O hâlde bize gelsin.” dedi. Kısa bir sessizliğin ardından Sör Thomas da sakin bir edayla, “Evet, yuvası burası olsun. Ona karşı tüm sorumluluklarımızı yerine getirmeye gayret edeceğiz. Hem bu sayede en azından akranları ve öğretmeni de her zaman yanında olur.”
Mrs. Norris, “Çok doğru!” diye haykırdı, “Bu çok önemli bir konu… Miss Lee açısından iki kıza ders vermekle üç kıza ders vermek arasında bir fark olmaz. Keşke daha fazla yararım dokunabilseydi ama gücüm bu kadarına yetiyor. Ben o sorumluluktan kaçan tiplerden değilimdir. Öyle olmasa, bu kadar zorlanacak olmama rağmen, en büyük yardımcım olan dadının üç günlüğüne gitmesine razı olmazdım. Kardeşim, sanırım çocuğu tavan arasındaki küçük, beyaz odaya, kızların eski odalarının yanına yerleştirirsin. Onun için en iyi yer orası olur. Hem Miss Lee’ye yakın, hem de kızlardan çok uzakta değil. Hizmetçilere de yakın olur. Giyinmesine, bakımına falan hizmetçiler yardımcı olur. Ellis’in hem bu kızla hem de diğer kızlarla ilgilenmesini beklemek haksızlık olur zira. İşin aslı, kızı yerleştirebileceğin başka bir yer de yok gibi.”
Leydi Bertram itiraz etmedi.
Mrs. Norris, “Umarım iyi huylu biri çıkar.” diye devam etti, “Ne kadar talihli olduğunun farkına varır ve çevresindeki iyi insanların değerini bilir.”
Sör Thomas, “Eğer kötü huylu çıkarsa…” dedi, “Çocuklarımızın iyiliği açısından, bu kızı ailemizde barındıramayız. Ancak korkuya kapılmanın da âlemi yok. Bu kızda hoşumuza gitmeyecek pek çok şey göreceğiz. Cehaletine, anlamsız fikirlerine, kaba davranışlarına hazırlıklı olmalıyız. Ancak bunların düzeltilemeyecek kusurlar olacağını, çevresindekilere bir zararı dokunacağını sanmıyorum. Kızlarım yaşça ondan küçük olsaydı, belki bir araya getirmeden önce uzun uzadıya düşünürdüm. Ancak şu an için yapabileceğimiz tek şey, bu birlikteliğin bizimkiler açısından kaygılanmayı gerektirecek bir yanının olmamasını ve kıza da bir faydasının dokunmasını ummak.”
Mrs. Norris, “Ben de aynen böyle düşünüyordum!” diye haykırdı, “Hatta bu sabah kocama da anlatıyordum. Kuzenleriyle birlikte kalmasının bile çocuk açısından iyi bir eğitim olacağını söylüyordum. Miss Lee çocuğa hiçbir şey öğretmese dahi kuzenlerinden öğrenecekleri ona yeter.”
“Umarım zavallı köpeğime kötü davranmaz.” dedi Leydi Bertram, “Julia’yı, köpeği rahat bırakmaya daha yeni ikna edebildim.”
Sör Thomas, “Mrs. Norris, süreç içerisinde bazı sıkıntılar olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu, “Kızların büyüme sürecinde aralarındaki ayrımı çok iyi gözetmemiz şart. Hem kim olduklarını unutmamalarını hem de kuzenlerini hor görmemelerini sağlamak zorundayız. Kızın duygularını incitmemek, ancak kendisinin bir Miss Bertram olmadığını da hatırlatmak gerekiyor. Çok iyi arkadaş olmalarını umarım. Kızı hakir görmelerine kesinlikle izin vermem. Ama asla eşit olamazlar. Cemiyetteki konumları, maddi durumları, hakları ve beklentileri birbirlerinden farklı olacak. Bu çok hassas mevzuda nasıl bir yol izlememiz gerektiği konusunda bize yardımcı olmalısınız.”
Mrs. Norris elinden geleni yapacaktı. Bunun çok zor bir iş olduğu konusunda kendisiyle hemfikir olduğunu, konuyu kolaylıkla idare edebileceklerini umut etmeleri gerektiğini söyledi.
Mrs. Norris’in kız kardeşine yazdığı mektubun boşa gitmediğini tahmin edebilirsiniz. Mrs. Price, bir sürü erkek çocuk dururken bir kızı seçmelerine anlam verememişti ama yine de teklifi minnettarlıkla kabul etmişti. Kızının çok iyi huylu, güler yüzlü bir çocuk olduğu konusunda teminat veriyor, kızı başlarından atmalarını gerektirecek bir şey yaşanmayacağına inandığını belirtiyor, kızının narin ve çelimsiz olduğunu anlatarak, hava değişiminin iyi geleceğini umduğunu söylüyordu. Zavallı kadın! Büyük ihtimalle hava değişiminin diğer çocuklarına da iyi geleceğini düşünüyordu.
2
Uzun yolculuğu güven içinde tamamlayan küçük kız, Northampton’da Mrs. Norris tarafından karşılandı. Mrs. Norris, kızı diğerleriyle tanıştıracak, ne kadar şefkatli insanlar olduklarını anlatacak kişi olmanın gururunu yaşıyordu.
Fanny Price o sıralar henüz on yaşındaydı. İlk bakışta insanı cezbeden bir görünümü olmasa da en azından karşısındakine rahatsızlık verecek bir hâli de yoktu. Yaşından küçük gösteriyordu. Parlak bir cildi, çarpıcı bir güzelliği yoktu. Aşırı derecede ürkek ve utangaç, dikkat çekmeyen bir kızdı. Biraz yabansı bir havası vardı ama kaba olduğu söylenemezdi. Tatlı bir ses tonuna sahipti. Konuşmaya başladığında yüzü sevimli bir hâl alıyordu. Sör Thomas ve Leydi Bertram, kızı sevgiyle karşıladı. Kızın desteğe ihtiyacı olduğunu fark eden Sör Thomas elinden geleni yapmasına rağmen kızın direncini kıramadı. Leydi Bertram’ın ise eşinin yarısı kadar bile zahmete girmesine, onda biri kadar bile dil dökmesine gerek kalmamıştı. Neşeli gülümsemesi sayesinde, kızın gözünde hemencecik daha az korkutucu kişi hâline gelmişti.
Çocukların hepsi evdeydi. Tanışma merasimi sırasında gayet güler yüzlü ve rahattılar. En azından, yaşları on altı ve on yedi olan, yaşlarından büyük göstermeleri sayesinde küçük kuzenlerinin gözünde koca koca adamlar gibi görünen erkekler öyleydi. Kızlar ise yaşça küçük olmalarından ve nasıl davranmaları gerektiği konusunda kendilerini sıkı sıkı tembihleyen babalarından duydukları korkudan dolayı biraz daha şaşkınlardı. Bununla birlikte, insan içine çıkmaya ve övgüler duymaya alışkın olan kızlarda utangaçlıktan eser yoktu. Karşılarındaki kızın güvensizliğini