İbrani Masalları. Gertrude Landa

İbrani Masalları - Gertrude Landa


Скачать книгу
Şalmon bunu denedi ve ayaklarını yerden kaldırdığı anda kendini balkonda buldu.

      “Aferin,” dedi Kral. “Hızlı öğreniyorsun anlaşılan.”

      “Öğretmenlerim de hep öyle söylerdi,” diye cevap verdi Bar Şalmon.

      “Yerinde bir cevap,” dedi Kral. “Demek bir bilginsin.”

      “Kendi ülkemde, okumuş insanlar arasında önde geldiğimi söylerlerdi,” diye karşılık verdi Bar Şalmon.

      “O halde, insanların ve onların dünyasının bilgeliğini açıklayabilir misin?” diye sordu Kral.

      “Evet, açıklayabilirim,” dedi Bar Şalmon.

      “Göreceğiz,” dedi Kral. “Böylesi bilgiye erişmeyi arzulayan bir oğlum var. Eğer onu kendi bilgi hazinene aşina kılabilirsen canın bağışlanacak. Mahkeme kurulması isteğin de kabul edildi.”

      Kral asasını sallayınca iki köle gelip Bar Şalmon’u kollarından kavradı. Balkondan kaldırılıp süratle havada taşındığını hissediyordu. Köleler kocaman meydan boyunca onunla birlikte uçtular. Çeşmelerden en büyüğünün tepesine geldiklerinde onu bıraktılar. Bar Şalmon çeşmeye düşeceğini sanmıştı ama bir binanın çatısında durduğunu görünce çok şaşırdı. Haham ise hemen yanındaydı.

      “Neredeyiz?” diye sordu Bar Şalmon. “Sersem gibi hissediyorum kendimi.”

      “Saraydan yüz elli kilometre uzaktaki Adalet Sarayı’ndayız,” diye cevap verdi haham.

      Karşılarında bir kapı belirdi. İçeri adım atınca güzel bir salonda buldular kendilerini. Kırmızı cübbeli ve mor peruklu üç hâkim bir platformda oturmaktaydı. Tıpkı sinagogda olduğu gibi büyük bir kalabalık tuhaf bir biçimde üst balkonları doldurdu. Bar Şalmon hâkimlerin önündeki küçük bir platforma yerleştirildi. Sadece on beş santimetre kadar minicik bir cin, Bar Şalmon’un sağındaki bir başka küçük platformda durup sonu yokmuş gibi gözüken bir belgeyi okumaya başladı. Bar Şalmon’un bütün hayat hikâyesini okudu. Önemsiz olayları bile atlamamıştı.

      “Bar Şalmon, yani bu fani adam, ölüm döşeğindeki babasına ettiği yemini çiğnemekle suçlanmaktadır,” diye sözlerini tamamladı cin.

      Ardından haham onun adına konuşarak yeminin bağlayıcı olmadığını beyan etti. Zira Bar Şalmon’un babası ona yurtdışındaki hazinelerinden bahsetmemişti ve dolayısıyla, aklı başında olamazdı. Ayrıca Bar Şalmon bir bilgindi ve kral ondan tüm bilgeliğini veliaht prense öğretmesini istiyordu.

      Baş hâkim cezayı açıklamak üzere ayağa kalktı.

      “Bar Şalmon, yemininizi bozduğunuz için ölmeniz gerek. Bu çok büyük bir günahtır. Fakat şöyle bir şüphe söz konusu: Babanızın aklı başında olmamış olabilir. Bu yüzden, canınız bağışlanacak,” dedi.

      Bar Şalmon teşekkür etti.

      “Ne zaman evime dönebilirim?” diye sordu.

      “Asla,” diye cevap verdi baş hâkim.

      Bar Şalmon morali çok bozuk bir halde mahkemeden ayrıldı. Artık güvendeydi. İfritler ona musallat olmaya cüret edemiyordu ama Bar Şalmon kendi evine dönmek istiyordu.

      “Saraya nasıl geri dönebilirim?” diye sordu hahama. “Belki Kral, sahip olduğum bilgiyi Veliaht Prens’e aktardıktan sonra kendi memleketime dönmeme izin verir.”

      “Buna cevap veremem. Haydi, uç benimle,” dedi haham.

      “Uçmak mı?”

      “Evet! Baksana, kanatların var.”

      Bar Şalmon tıpkı ifritlerinki gibi bir kıyafet giydiğini fark etti. Kollarını açınca uçabildiğini gördü. Süratle havada süzülüp saraya doğru ilerledi. Bu kanatlarla kendi ülkesine uçabileceğini düşünüyordu.

      “Bunu aklından bile geçirme,” dedi haham, sanki Bar Şalmon’un düşüncelerini okuyabiliyordu. “Çünkü kanatların bu ülke dışında bir işe yaramaz.”

      Bar Şalmon, o an için kendisine verilen talimatları yerine getirmenin en iyisi olacağını anladı. Bu yüzden, büyük bir gayretle Veliaht Prens’e ders vermeye koyuldu. Prens zeki bir öğrenciydi. İkisi çok iyi arkadaş oldular. Kral Aşmeday bu durumdan çok memnundu ve Bar Şalmon’u en makbul hizmetkârlarının arasına aldı.

      Günlerden bir gün kral ona şöyle dedi: “Binlerce kilometre uzaktaki isyancı bir ifrit kabilesine karşı sefere çıkmak üzere şehirden ayrılacağım. Veliaht Prensi de yanıma almam gerek. Saraydan sorumlu olarak seni bırakıyorum.”

      Kral ona bir sürü anahtar verdi.

      “Bunlar saraydaki bin odanın anahtarı ama aralarında bir odanınki yok. O odanın anahtarı yoktur. Oraya girmen yasak. Bundan sakın,” dedi.

      Bar Şalmon birkaç günü kocaman saraydaki yüzlerce odayı inceleyerek geçirdi ta ki sonunda anahtarı olmayan odanın kapısına gelene dek. Kral’ın uyarısını ve buna uyacağına dair verdiği sözü unutmuştu.

      “Bu kapıyı açın bana,” dedi hizmetçilerine. Fakat hizmetçiler bunu yapamayacaklarını söylediler.

      “Emrediyorum,” dedi Bar Şalmon öfkeyle. “Kırıp açın kapıyı.”

      “Biz bir kapı nasıl kırılarak açılır bilmeyiz ki,” dedi hizmetçileri. “Ölümlü değiliz biz. Eğer bu odaya girmemize izin verilmişse duvarlardan geçip girebiliriz.”

      Bar Şalmon bunu denedi ama başaramadı. Bunun üzerinde omzunu kapıya dayayıp zorladı. Kapı kolayca açıldı.

      Tuhaf bir manzarayla karşılaştı. Güzel bir kadın, daha doğrusu o güne dek gördüğü en güzel kadın, altın bir tahtta oturmaktaydı. Etrafı peri hizmetçileriyle çevriliydi ama Bar Şalmon girer girmez periler gözden kayboldu.

      “Sen de kimsin?” diye sordu Bar Şalmon büyük bir şaşkınlık içinde.

      “Kral’ın kızıyım,” diye cevap verdi Prenses. “Ve senin müstakbel karınım.”

      “Gerçekten mi? Ama bunu nereden biliyorsun?” diye sordu.

      “Bu odaya girmeyeceğine dair babama söz vermiştin ama sözünü tutmadın,” dedi prenses. “Bu yüzden ölmen gerek, tabii şöyle yapmazsan…”

      “Hemen söyle, canımı nasıl kurtarabilirim?” diye kızın sözünü kesti Bar Şalmon. Bir anda yüzü kireç gibi ağarmıştı.

      “Beni babamdan istemelisin,” diye cevap verdi Prenses. “Yalnızca benim kocam olarak canını kurtarabilirsin.”

      “İyi ama benim kendi ülkemde bir karım ve çocuğum var,” dedi Bar Şalmon büyük bir iç sıkıntısıyla.

      “Artık geri dönme şansını yitirdin,” dedi Prenses usulca. “Bir kez daha verdiğin sözü tutmadın. Yeminlerini bozmak, senin için çok kolay bir şey sanırım.”

      Bar Şalmon ölmek istemiyordu. Korkudan titreyerek Kral’ın dönüşünü bekledi. Kral Aşmeday’ın yaklaştığını duyar durmaz onu karşılamak için koşturdu ve majestelerinin ayakları dibinde yere kapandı.

      “Ey yüce Kral!” diye haykırdı. “Kızınızı gördüm ve onunla evlenmek istiyorum.”

      “Bunu reddedemem. Ülkemizin kanunlarına göre, prensesi ilk gören adam ya onunla evlenir ya da ölür. Ama dikkat et, Bar Şalmon. Kızımı seveceğine ve sonsuza kadar ona sadık kalacağına yemin etmelisin,” diye cevap verdi kral.

      “Yemin ederim,” dedi Bar Şalmon.

      Şaşaalı bir düğün töreni yapıldı. Prenses’e binlerce peri nedime eşlik


Скачать книгу