Zamanın Kalbi. Amy Blankenship

Zamanın Kalbi - Amy Blankenship


Скачать книгу
herhangi bir üniversiteye kabul edilmesini engelleyebileceğini biliyordu ve şimdi bölgedeki diğer tüm okullardan üstün olan yere gidiyordu.

      Düşünceli bir biçimde kaşlarını çattı… başvuran hiçkimsenin başarılı olamadığını bildiği için, bu girilecek en zor okullardan biriydi. Ayrıca sadece üye olmanın son derece yüksek gereksinimleri bulunduğundan çok az öğrencisi olduğu söyleniyordu. Başvuru bile yapmadığı bir yere nasıl kabul edilmişti?

      Aklı son iki yıla döndü. Kyoko tapınak evinden aklı çok karışık olarak döndükten sonra kendine gelmesi zaman almıştı.

      Aniden geri döndüğünde hepsinin kafası karışmıştı, çünkü uzakta olduğu zamanlar neler olup bittiğiyle ilgili çok şey hatırlamıyordu.

      Hogo ailesi, zaman kapısından birçok kez ileri ve geri geçtiği için nereye gittiğini biliyordu… Bununla ilgili ani bir hafıza kaybına uğrayan Kyoko idi.

      Toya’yı bile hatırlamıyordu. Ama büyükbaba için bu sorun değildi, çünkü zaman geçişi yapan koruyucuyu unutması en iyisiydi. Diğer taraf ve getirdiği tehlikeyle ilgili her şeyi unutması en iyisiydi.

      Gözlerine bir an için üzüntü hakim oldu. Evet, Kyoko dünyalar arasında gidip geldiği ve bu taraftayken onlara en yeni hadiseleri aktardığı için aile gerçekleşen her şeyi biliyordu. Ve bilmelerini istemediği birçok şeyi sakladığını da söyleyebilirdi. Bu sırları unuttuğu için artık onların da asla bilemeyeceği şeyler.

      Genç erkek kardeşi Tama, kendisine bildiği her şeyi aktardıktan sonra bile; yalnızca başını salladı ve gözlerini indirdi. Sadece diğer dünyada yalnız olduğunu hatırlıyordu. Canavarlarla dolu bir dünya.

       Büyükbaba derin düşüncelere dalarken dudakları inceldi. Kyoko, Koruyucu Kalp Kristali’nin içine geri döndüğü ve her şeyin bittiğiyle ilgili bir şey hatırladığını söylediği için, büyükbaba işlerin yolunda gittiğini biliyordu. Birkaç hafta sonra okul çalışmalarına geri dönmüştü ve mükemmel notlar alıyordu, ve artık hesap kapanmıştı. Büyükbaba, ön kapının açıldığını duydu ve gülüşü genişledi.

      Sanki kutsal bir iyi şans muskasıymış gibi mektubu öperek, torununun mutfağa yürümesini izledi… Kyoko bunu sevecekti.

      ÃœÃ§ hafta sonra…

      Geçmişteki kız üniversiteye yaklaşırken, altın sarısı gözler izledi. Onu bulmuştu ve ne yapıp edip işleri bir kez daha düzeltecekti. Gözlerinin altın rengindeki saydamlığı, o uğursuz günde, ölümcül bir savaşın ortasında olanların anılarıyla parlarken, bir an için insan kalkanının kaydığını hissetti.

      Pencereden gelen sabah güneşinin ışıkları, arkasında kanat biçiminde tuhaf bir gölge oluşturuyordu. Pençeleşmiş elini kaldırdı ve gözlerini kısarak pençelerin tekrar insan örtüsüne bürünüşünü izledi.

      Tekinsiz gözlerini tekrar rahibeye döndürerek içindeki güçleri bastırdı. Kyoko’nun saflığıyla, etrafındaki kötülüğün uyanışını hissettiği bir andı. Bu sefer… aynı hatayı yapmayacaktı.

      Kyoko başını kaldırıp devasa binaya baktı. Burası ona, bilinmeyen bir geçmişteki büyük bir şato gibi görünüyordu. Kendi kendine sırıttı. Buna engel olamıyordu. Bursu ve aslında burada yaşayacağını öğrendiğinden beri hala mutluydu.

      Arkasındaki Tama’ya baktı. Çantaları taşımak ve yerleşmesine yardım etmek için onunla gelmesinin büyük desteği olmuştu. Kyoko, annesi ve büyükbabasının evde kalıp orada vedalaşmalarına dair konuştuğu için memnundu. Şimdi bu büyük özgürlükle neredeyse sersemlemiş hissediyordu ve tadına vararak derin bir nefes aldı.

       “Kyoko, bütün gün orada dikilecek misin, yoksa gidip yatacağın odayı bulacak mıyız?” Manzara onu da etkilese de Tama homurdandı. Başını kaldırıp, ana kapıya yönelen devasa kemere şaşkınlıkla baktı.

      Kyoko haritayı elinde tuttu ve üniversitenin sağ tarafına bağlanan heybetli binayı işaret etti. “Bu doğru bina olmalı.” Döndü ve Tama’ya göz kırptı. “Bu sabah bana yardım ettiğin için teşekkür ederim.”

      Tama biraz utanmış hissederek sırıttı. “Elbette Kyoko, nihayet senden bir süreliğine kurtuluyorum, bu yeterli karşılık olur.” Başını eğerek savuştu ve gülmekten ölerek bir süre ondan kaçmaya çalıştı.

      Kyoko onu kovalamaya başladı, ama üzerinde bazı gözler hissederek yolun ortasında durdu.

      Rüzgar, kestane rengi saçlarını yüzünden uzaklaştırırken, kimin gözlerinin üzerinde olduğunu merak ederek binaya baktı ama daha fazlasını göremedi. Son birkaç yıldır tuhaf şeyleri hissedebiliyordu ve orada birinin olduğunu… onu izlediğini, şüphe götürmez biçimde biliyordu. Neredeyse ona dokunduklarını hissediyordu.

      Yukarıdaki pencerede bir hareket gördüğünü düşündü, ama daha yakından inceleyince boş olduğuna karar verdi. Kyoko bu garip hissin yok olduğunu fark ederek iç geçirdi. Hayal kırıklığının kaybolmasını beklerken yumuşak bir şekilde alt dudağını ısırdı. Boş vererek en sonunda kapıdan içeri giren Tama’ya yetişti. Ä°kisi de etrafa bakınırken donup kaldı.

      Yukarıya doğru bakarken "bu yer bir harika,” diye fısıldadı Tama, ardından ciddi bir sesle ekledi. “Bu haritayı saklamak isteyebilirsin… eğer seni tanıyorsam burada kaybolacaksın.”

      Kyoko’nun gözleri ana salonun içinde dolaşırken, onu duymuyormuş gibiydi. İçinde bulundukları oda, diğer katlara doğru spiral bir biçimde kıvrılan merdivenleriyle en az üç katlı bir bina uzunluğundaydı. Bir tarafta büyük bir kütüphane varken diğer taraf dinlenme alanına benziyor ve ortasındaki yüksek tonozlu tavanda asılı devasa bir avize bulunuyordu.

      â€œBunun düştüğünü görmek gerçekten hiç hoşuma gitmezdi” diye havayı işaret ederek başıyla onayladı.

      Konforlu mobilyaları olan oturma alanları aşağıdaydı. Sabahın çok erken bir saati olsa da şimdiden kalkmış olan öğrenciler oradaydı ve bir takım işlerle


Скачать книгу