Kahramanlık Saldırısı . Морган Райс
nefeslerini tutmuştu ve hiç biri yaklaşmaya cesaret edemiyordu. Korkmuşlardı ya da Argon onları güçsüz kılmak için bir çeşit büyü yapmıştı.
“DURDUR!” diye bağırdı Andronicus ellerini kulaklarına götürerek. “SANA YALVARIYORUM!”
“Kıza daha fazla zarar vermeyeceksin,” dedi Argon yavaşça.
“Kıza daha fazla zarar vermeyeceğim!” diye tekrar etti Andronicus, transa girmiş gibi.
“Onu şimdi serbest bırakacaksın ve halkına dönmesine izin vereceksin.”
“Onu şimdi serbest bırakacağım ve halkına dönmesine izin vereceğim.”
“Halkının teslim olması için onlara bir şans vereceksin.”
“Halkının teslim olması için onlara bir şans vereceğim!” diye haykırdı. “Lütfen! Ne istersen yaparım!”
Argon derin bir nefes aldı ve sonunda durdu. Kolunu yavaşça indirirken elindeki ışık yok oldu.
Gwen ona sarsılarak baktı; Argon’u eylem halinde hiç görmemişti ve sahip olduğu kudreti anlamakta güçlük çekiyordu. Gökyüzünün ortadan ikiye ayrılmasını izlemek gibi bir şeydi bu.
“Eğer tekrar karşılaşırsak yüce Andronicus” dedi Argon yavaşça, yerde yatarak sızlanan Andronicus’a “bu sefer ölümün en karanlık krallığına yapacağın yolculuk için görüşeceğiz.
İKİNCİ BÖLÜM
Thor İmparatorluk askerlerinden kendini kurtarmak için mücadele ediyordu, bir zamanlar kardeşi olarak gördüğü Durs’ün kılıcının onu öldürmek için kalktığını çaresizce izledi.
Thor gözlerini kapadı ve artık zamanın geldiğini bilerek kendini hazırladı. Bu kadar aptal olduğu ve bu kadar güvendiği için kendini hırpaladı. Başından beri ona tuzak kurmuşlar kurbanlık koyun muamelesi yapmışlardı. Daha da fenası, lider olarak diğer çocuklar Thor’un rehberliğine güveniyorlardı. Sadece kendini hayal kırıklığına uğratmakla kalmamış diğerlerini de kendisiyle birlikte bela içine sürüklemişti. Saflığı, fazla güven duyması hepsinin hayatını tehlikeye atmıştı.
Thorgin mücadele ederken, gücü çağırmak için varını yoğunu ortaya koydu ve içinde derinlerde bir yerlerde bunu bulmak için uğraştı. Sadece ipleri kopartsa ve karşı koysa bu bile ona yeterdi.
Ancak ne kadar çabalarsa çabalasın güç gelmiyordu. Kendi dirayeti de onu tutan tüm askerlerden kurtulmak için kâfi değildi.
Thor rüzgarın suratını okşadığını hissetti. Durs kılıcını indirirken, çeliğin o apansız darbesi için kendini hazırlamaya çalıştı. Ölmeye hazır değildi. Zihninde Gwendolyn’i gördü, Halka’da onu bekliyordu. Onu yüz üstü bıraktığını hissediyordu.
Thor aniden etin etle buluşma sesini duydu gözlerini açtığında hala hayatta olduğuna şaşırdı. Durs’ün kolu havada donmuş kalmıştı, heyhüla gibi bir İmparatorluk askeri Durs’a tepeden bakıyor ve bileğini tutuyordu. Durs’ün boyutlarına bakınca bunun olmasının çok da kolay olmadığı söylenebilirdi. Thor’un kafasına kılıcı sokmasına sadece santimetre kala Durs’ün bileğini sıkıca kavramış tutuyordu.
Durs İmparatorluk askerine şaşkınlıkla dönüp baktı.
“Liderimiz ölmelerini istemiyor,” dedi asker belirsiz bir mırıldanmayla. “Onları canlı olarak tutsak etmemizi istiyor.”
Durs karşı çıkarak “Bize kimse böyle söylemedi,” dedi.
Dross “Onları öldürmek için anlaşmıştık!” diyerek arka çıktı.
“Anlaşma şartları değişti,” diye karşılık verdi asker.
Drake haykırarak “Bunu yapamazsınız!” dedi.
Gürleyen sesle ona dönerek “Yapamaz mıyız?” diye sordu. “İstediğimizi yaparız. Hatta artık sizler de bizim esirimizsiniz.” dedi. Gülümsüyordu. “Fidye için ne kadar çok Lejyon alırsak o kadar iyi.”
Durs askere baktı, yüzü kızgınlıktan kıpkırmızıydı ve bir an sonra düzinelerce İmparatorluk askeri üç erkek kardeşin üstüne çullanınca kargaşa çıktı. Askerler kardeşleri yere yatırdı ve bileklerinden bağladılar.
Thor bu kaostan yararlanarak döndü ve Krohn’u aramaya başladı. Bir kaç adım ötede sadık biçimde onu gölgelerin içinde pusuda beklerken buldu.
“Khron yardım et bana!” diye bağırdı Thor. “ŞİMDİ!’”
Khron hırıldayarak eyleme geçti, havada döndü ve Thor’un bileğini tutan İmparatorluk askerinin boğazına dişlerini geçirdi. Thor askerin elinden kurtuldu, özgür kalana ve kılıcını alana dek Krohn bir askerden diğerine geçti onları ısırdı ve pençeledi. Tek bir hareketle dönerek üçünün kafasını kopardı.
Thor en yakınında olan Reece’e okunu fırlattı ve onu esir tutan askeri kalbinden vurarak özgür kalmasını ve kılıcını çekerek dövüşe katılmasını sağladı. İkisi aceleyle Lejyon kardeşlerine koşup onları tutsak eden askerlere saldırarak Elden, O’Connor, Conval ve Conven’in serbest kalmasını sağladılar.
Diğer askerler Drake, Durs ve Dross’u zapt etmekle meşguldü ve ancak arkalarını döndüklerinde geç de olsa olan biteni gördüler. Thor, Reece, O’Connor, Elden, Conval ve Conven serbestti ve hepsinin elinde silahları vardı. Ancak askerler sayıca üstündü ve Thor bunun kolay bir dövüş olmayacağının farkındaydı. En azından artık dövüşme şansları vardı. Hepsi cesurca ve hiç düşünmeden düşmana saldırdı.
Yüz İmparatorluk askeri karşı ataktaydı ve Thor tepesinde tiz bir çığlık duydu, kafasını kaldırdığında karşısında Estopheles’i gördü. Şahin aşağı dalarak lider İmparatorluk askerinin gözlerini tırmaladı. Asker yalpalayarak yere yığıldı. Estopheles diğer askerleri de pençeleyerek tek tek yere serdi.
Saldırı sırasında Thor sapanına taş yerleştirip savurarak bir askerin şakağına isabet ettirdi. Asker, onlara yetişemeden yere serildi. O’Connor ölümcül bir doğrulukla iki okunu ateşledi, Elden iki askerin etini delip geçen mızrağını attı, askerler ayaklarının dibine yığıldı. İyi bir başlangıç yapmışlardı ancak öldürmeleri gereken yüz asker daha vardı.
Savaş çığlıklarıyla alanın ortasında iki grup buluştu. Thor, ona öğretildiği gibi belirli tek bir askere odaklandı, bulabildiği en iri ve en acımasız olanını seçerek kılıcını yukarı kaldırdı. Thor’un kılıcı askerin zırhına çarparak darbeyi engellediğinde metallerin çarpışmasından dolayı yüksek bir ses duyuldu ve adam anında Thor’un kafasına savaş baltasını indirdi.
Thor yalpaladı ve balta yere doğru düşerken belinden hançerini çıkararak askere sapladı. Adam yere yığıldı, ölmüştü.
Thor iki saldırganın kılıçlarından korunmak için kalkanını zamanında kaldırdı, askerlerden birini kalkanını kullanarak öldürdü. Diğerine vurmak üzereyken arkadan sırtını yaracak kılıcı göz ucuyla fark etti, hemen arkasını dönerek kalkanıyla saldırıyı engelledi.
Thor’a her taraftan saldırılıyordu, sayıca üstünlerdi ve tek yapabileceği bu vuruşlardan kendini koruyabilmekti. Saldıracak kadar zamanı ve enerjisi kalmamıştı sadece kendini savunabiliyordu. Sayıları artan askerler ona saldırmak için akın akın geliyordu.
Thor şöyle bir baktığında Lejyon kardeşlerinin de aynı açmazda olduklarını gördü: hepsi bir veya iki askeri öldürmüştü ancak sayıca azdılar ve bunun bedelini her taraflarına aldıkları küçük