Yetişkinler İçin Ergen Rehberi. Josh Shipp
değil değerlerden edinilen disiplin
İyi koçları şöyle bir düşündüğünüzde aklınıza muhtemelen çabuk öfkelenenler gelir. Belki onları, hakeme ya da yardımcı hakemlere bağırırken gözünüzde canlandırabiliyorsunuz. Veya oyuncularına. Veya skor panosunu dizlerinde kırarken. Veya eğer Indianalıysanız bir sandalye fırlatırken.
Ama olumsuz duygusal patlamalar her ne kadar insan olmanın bir parçasıysa da oyuncular için dikkat dağıtıcı ve tehlikeli olma potansiyeli taşır.
Bir ergen yanlış bir şey yaptığında, isyankâr ya da zıtlaşan bir davranış sergilediğinde, genellikle içimizde öfkeyle tepki verme isteği uyandıran bir şey açığa çıkar. Ama kendimde de fark ettiğim üzere, bunun hiçbir faydası dokunmaz.
Bazı yetişkinlerin agresif, duygusal patlamalar halinde şalterleri atar. Tuhaf olan, yetişkinlerin bunu genellikle durumun kontrolünü yeniden ele geçirmek için yapmasıdır, ancak olumsuz duygusal patlamalar çoğu kez insanların size karşı saygısını kaybetmesine neden olur.
Buna karşılık, bazı yetişkinler bunun tersini yapar. Şalterleri attırmaktansa “sigortaları kapatır.” Duygular çok güçlü olduğunda bazı yetişkinler duygusal bakımdan kendisini kapatır. Bazıları buna “birine sırt çevirmek” ya da “savunma” veya “sessiz muamele” der. İsmi her ne olursa olsun sonuç aynıdır: Bir geri çekilmedir. Bazı bakımlardan bu daha tehlikeli olabilir çünkü tamamen içseldir. Arkadaşlara ya da aileye bir şeylerin ters gittiği ve yardıma ihtiyacınız olduğu konusunda hiçbir açık, görülebilir ipucu verilmez.
Eğiliminiz ne yönde olursa olsun sonuçlar aynıdır: Sizi yöneten duygularınızdır. Ama ergenlerle birlikteyken yetişkinin kim olduğunu ve hangi tarafın daha olgun davranması gerektiğini mutlaka hatırlamalısınız. Duygusal bir tepki vermektense, değer ilkelerine dayanarak karşılık verin.
Disiplinle ilgili esas mesele, üstünde hemfikir olunan beklentiler geliştirmek ve ardından net haklar ve sonuçlar taslağı oluşturmaktır. Olumsuz duygusal patlamalar (şalterlerin atması ya da sigortaların kapatılması) neredeyse hiçbir zaman haklı sonuçlar sağlamaz. Eğer belli ödüller ve bedellerin yanı sıra herkesin hemfikir olduğu net değerler oluşturmak21 için işin zor kısmını önceden yaparsanız, o zaman onlara bağlı kalacak cesaretiniz olur, bu da sükûnetinizi korumanızı sağlar. Ve duygularınızın kontrolünü elde tutmak, durumu kontrol altında tutmanıza yardımcı olabilir.
1972’de NCAA erkek basketbol sezonu sona erdiğinde UCLA’nın yıldız pivotu Bill Walton –gelmiş geçmiş en iyi üniversiteli basketbol oyuncularından biri– kendini keşfetmeye karar verdi. Grateful Dead rock grubuyla turneye çıkıp, Sierra dağlarındaki John Muir yolunu sırt çantasıyla yürüdüğü eğlenceli bir yaz geçirdikten sonra, Walton bir oduncuyu (veya Gimli’yi22) gururlandırabilecek gür kızıl Afro saçlar ve sakalla antrenmana döndü. Bunda hiçbir sorun yok gibi görünse de koç John Wooden’ın sporcuları için katı bir bıyıksakal-yok kuralı vardı, beş santimden uzun saça izin vermiyordu.
Wooden kaşlarını çattı. Walton’ın sakalını çekiştirip, “Ne bu şimdi?” dedi. “Böyle bir şey olamaz.” Walton buna inanamadı. Koç Wooden’ın ofisine gidip durumunu anlattı. Walton hiç mağlubiyet almadıkları ve ulusal ün kazandıkları bir sezonda UCLA’ya daha yeni kaptanlık yapmış ve yılın oyuncusu unvanını kazanmıştı. Koç Wooden mantıksız davranıyordu. Oyunculara kendilerini kişisel olarak nasıl ifade edeceklerini söyleme hakkı yoktu.
“Bu senin için çok önemli galiba, şu kendini saçınla ifade etme işi,” dedi Wooden.
“Öyle,” dedi Walton.
“Ve haklısın. Oyunculara saçlarını daha kısa kestirmelerini ya da kestirmemelerini söyleme hakkına sahip değilim.”
“Doğru,” dedi Walton.
“Ama kimin oynayacağına karar verme hakkım var,” dedi Wooden. “Ve seni kesinlikle özleyeceğiz.”
Walton, Wooden’ın espri yapmadığını fark ettikten sonra bisikletine atladı ve mahalledeki en yakın berbere gitti; orada tüm saçının kazınmasını istedi ve oturduğu sandalyede, tek kullanımlık plastik bir jiletle kendi sakalını tıraş etti. Antrenmana beş dakika kadar geç kaldı ama Wooden ona ceza vermedi. UCLA o sezonu da yine 30-0 namağlup bitirdi ama Wooden’ın öğrettiği şeyi –yani tüm disiplinin net, oturmuş değerlerden çıktığını– Walton hiç unutmadı.
Hadi pratik olalım. Bir koçun kim olduğundan ve iyi koçların hangi özellikleri taşıdığından bahsettik ama şimdi büyük koçların ne yaptığından bahsetmeliyiz. Bir ergenin yaşamında koç işlevi gören etkili bir ebeveyn olmak ne demektir?
Anahtar soru: Ergenlerin hangi potansiyel zorluklarla yüzleşmeye hazırlanması gerekir?
Bir koçun sorumluluklarından biri, gerçek dünyayı stres ve korkudan azade biçimde canlandırmaya yardım etmektir. İdman yapmak budur. Bir ergene etkili bir koç olabilmek için de bazı idmanlar yaptırmanız gerekir. Temel kural, ergeninizin karşı karşıya kalabileceği belli durumların neler olabileceğini ve bu durumlarla baş edebilmesi için yapabileceğiniz bir şey olup olmadığını kendinize sormaktır.
Kendime şu soruyu sormam iyi olur: “Bu durumda ergen çocuğumun karşılaşacağı (gerçekçi) en kötü senaryo nedir?” Ardından şu mantrayı benimserim: “En iyisini umut et ama en kötüsüne hazırlan.”
Örneğin, arkadaşımın on iki yaşındaki oğlu kısa süre önce sınıfla yakındaki bir lunaparka gitti ve arkadaşım oğluyla oturup tüm (gerçekçi) en kötü senaryoların üstünden geçerek hazırlık yaptı.
Bunu bir oyuna dönüştürdüler. Oğlunu odasına gönderdi ve o gün lunaparkta ihtiyacı olabileceğini düşündüğü her şeyle oturma odasına gelmesini istedi. Her şey. Oğlu odasından çıktı, her şeyi hatırladığı konusunda kendine güveniyordu. Ardından her bir (gerçekçi) en kötü senaryonun üstünden geçtiler:
BABA: Cüzdanını kaybettin, ne yaparsın?
OĞUL: Grup başkanına söylerim ve ondan yardım isterim. Ona senin parayı geri ödeyeceğini anlatırım.
BABA: Akıllıca.
OĞUL: Ya da Josiah’tan borç alırım. Annesiyle babası ona hep fazladan para veriyor.
BABA: Gruptan ayrı düştün ve kimseyi bulamıyorsun, ne yaparsın?
OĞUL: Hımm, grup başkanımı ararım.
BABA: Peki grup liderinin cep telefonu numarasını biliyor musun?
OĞUL: Hayır ama giriş kapısında ona sorup cep telefonuma kaydederim.
BABA: Dışarısı aşırı sıcak ve sen de çok susadın. Suya ihtiyacın var. Ne yaparsın?
OĞUL: Çeşmeler var. Yiyecek satan büfeler de.
BABA: Yiyecek satan büfelerin sana ne yardımı olur?
OĞUL: Su sebilinden şişemi suyla doldururum, BİR DE bedava buz alırım.
BABA: Saatin kaç olduğunu bilmiyorsun ve grubunla saat üçte buluşman gerek. Ne yaparsın?
OĞUL: Baba, herkesin cep telefonu var. Gider birine saati sorarım.
BABA: Deodorant sıkmayı unuttun. Çürük kokarca gibi kokuyorsun. Sırada Ashley’nin yanında durman gerek ve onu tatlı buluyorsun. Planın ne olur?
OĞUL: Baba! İğrenç.
BABA:
21
Bunu size 3. Kısım’da daha net açıklayacağım.
22
J.R.R. Tolkien’in yarattığı Orta Dünya evreninden bir karakter. Durin halkından, uzun, gür, kızıl sakalı olan bir cüce. (ç.n.)