Kerem ile Aslı. Неизвестный автор

Kerem ile Aslı - Неизвестный автор


Скачать книгу
Bahçe melül ve mahzun duruyor. Bahçenin sessizliğini görüp:

      “Ah efendim senin bahçen bile mahzun olmuş.” deyip aldı sazı eline, bakalım ne dedi.

      Aldı Kerem:

      Keşiş bahçesine geldim

      Gördüm ki ben, nazlım gitmiş

      Bağ gözüme hor göründü

      Salınıp gezenim gitmiş

      Baktım kaşına gözüne

      Can mı dayanır sözüne

      Siyah zülfün mah yüzüne

      Tarayıp dökenim gitmiş

      Yâr boyu benzer fidana

      Yanar ateş saldı cana

      Ben arayım yana yana

      Ol benim cananım gitmiş

      Varayım ben de varayım

      Nazlı cemalin göreyim

      Sineme hançer vurayım

      Sevgili yâranım gitmiş

      Ne yerde olduğun bilmem

      Bulam seni sonra gülem

      Baktım kaşına gözüne

      Ko ecelim gelsin ölem

      Madem Aslı Hanım gitmiş

      Kerem der böyle kalırsam

      Düşmandan öcüm alırsam

      Vadem yeter ben ölürsem

      deyip kesti…

      Kerem, Keşiş’in bahçesinde söyleyedursun, biz gelelim babasına… Kerem’in arkasından birçok asker gelmişti. Askerler de İsfahan’dan Zengi’ye doğru geliyorlardı. Keşiş’in konağına gelip içeri girdiler. Baktılar ki, Keşiş yok! Şah, Zengi’nin içinden birkaç ihtiyar çağırıp Keşiş’i sordu. Onlar da bütün durumu haber verdiler:

      “Efendim bilmeyiz. Beş günden beridir Keşiş burda yok. Bir gece, karısı ve kızıyla birlikte ortadan kayboldu. Ne tarafa gittiğini bilmeyiz.” dediler.

      Şah bu işi bildi. Eyvah evladım duyarsa kendini helak eder diye başladı Kerem’i aramaya. Her bir tarafa gitti. Sofu ile babası da bir bahçeye geldiler. Gördüler ki Kerem’in elinde saz, “Ah” dedikçe dumanı göklere çıkar.

      Babası:

      “Niçin ağlıyorsun?” dedi.

      Kerem:

      “Baba derdimi sana söyleyim.” deyip aldı sazı eline, bakalım ne dedi.

      Aldı Kerem:

      Felek beni bağıbandan eyledi

      Dost bağrına giremedim ağlarım

      Elim ile diktim bağ ve bostanın

      Güllerini deremedim ağlarım

      Ne çok olur bu civarın ceylanı

      Kovalar avcılar ararlar anı

      Ben de sevmiştim o Aslı Hanı

      Yâr boynunu saramadım ağlarım

      Kani benim dudu dilli meralim

      Yitirdim yârim yanar ağlarım

      Kesildi takatim, bitti kararım

      Dost hâlimden bilemedi ağlarım

      Kerem eder dostlar bu ne, kim imiş

      Ele düğün bayram, bana gam imiş

      Hercainin edeceği var imiş

      İkrarında duramadı ağlarım

      deyip kesti…

      Lakin babası bunun söylediğinden bir şey anlamadı. Oradan Kerem’i alıp Keşiş’in konağına geldiler. Birkaç gün geçtikten sonra Zengi’den ayrılarak İsfahan’a geldiler. Kerem, kızın aşkıyla bütün gün inleyip sızlamaya devam etti.

      Kerem’in derdinden âlem tedirgin oldu. Sonra babasına haber verdiler ki, buna bir çare eyleye. Babası derhal akıllı adamları çağırıp dedi ki:

      “Varın şu benim oğlumun derdini anlayın, sonra da bana haber verin.

      Akıllı adamlar gelip Kerem’e:

      “Beyim derdin nedir? Niçin ağlarsın?” dediler.

      Kerem:

      “Benim derdimi bileyim derseniz, size derdimi söyleyim.” deyip aldı sazı eline, akıllı adamların ricalarına karşı bakalım ne dedi.

      Aldı Kerem:

      Yeşil başlı telli turnam

      Şimdi bizim gölden uçtu

      Aklımı başımdan aldı

      Vardı gayrı göle düştü

      Seher yeli gül dağıtır

      Gönül aşkın budağıdır

      Yel eser zülfün dağıtır

      Şimdi fırsat ele düştü

      Dünya kadar olsun malın

      Mevla’m artırsın kemalin

      Güneş yüzün, mah cemalin

      Yazık dilden dile düştü

      Bir zaman çekerim yası

      Yüreğimden gitmez pası

      Onulmaz aşkın yarası

      Altın kemer bele düştü

      Yoluna koymuşum canı

      Seversen İncil, Furkan’ı

      Kerem sevdi Aslı Han’ı

      O da gurbet ele düştü

      deyip kesti…

      Akıllı adamlar baktılar ki söz kabul etmez. Babasına bu kadar nasihat ettik, kızın gittiğini haber almış. Bize türkü söyledi ve dedi ki;

      Kerem sevdi Aslı Han’ı

      O da gurbet ele düştü

      Böylece babasına söylediler. Babası da kalkıp:

      “Bir de ben varayım.” dedi.

      Sofu gelip Kerem’e haber verdi. Kerem ayağa kalkıp saygı gösterdi. O vakit babası:

      “Oğlum niçin öyle feryat edersin, bir derdin mi var?” diye sordu.

      Kerem de aldı sazı eline, bakalım ne dedi.

      Aldı Kerem:

      Aslı’m göçtü vatanından, ilinden

      Yürü rakip hatırcığın hoş olsun

      Bu ayrılık bize gelir Mevla’dan

      Ağlasın da eli gözler yaş olsun

      Yüzüme gülerdin bilmezdin fendin

      Var gayriye çözdür göğsünün bendin

      Aziz dostum iken azil mi ettin

      Kadrimi bilmeyen varsın düş olsun

      Sevda ile ateş düştü yerimden

      Yoluna koymuşum canı serimden

      O yâr bulmuş bize Mevla kerimden

      Başın yansın ayakların yaş olsun

      Biz de gider olduk bu düz ovadan

      Yâran, yoldaş unutmayın duadan

      Yavru şahin uçurmuşum yuvadan

      Ben


Скачать книгу