Elçine Armağan. Анонимный автор
buraya mezara gömdüğü servetini kontrol etmeye değil, çocuğunu ziyaret etmeye geldiğini kendini inandırmaya çalışıyor.
“Ama böyle anlarda sanki bu adamın içine bir şeytan giriyordu ve nefesi kesile kesile nabız gibi aralıksız atıyordu: ‘Hayır, sadece oğlun için gelmiyorsun buraya!’”
Bu korkunç! Bu sahne son derece psikolojik bir buluş ve biz o anda bir kıvılcım gibi yanıp sönünce de Abdül’ün vahşi tabiatına baş kaldıran insanı görüyor ve onun kadar sarsılıyoruz. Elbette ki bu, yarattığı karakteri bütün derinliği ile anlayan, psikolojik durumlardan geçiren kalemin gücüdür.
Şaşırtıcı olan, zamanın ortaya çıkardığı bu insanların yaptıklarına ve iğrençliklerine o kadar alışmışız ki onların alçaklığını, en mukaddes duygulara ihanetini, kısaca, insanlığa yakışmayan çirkinliklerini doğal kabul ediyoruz ve buna şaşırmıyoruz. Niye? Çünkü biz bu çirkinliklerin esas sebebini onların özlerinde değil, çevrede, zamanda görüyoruz. Bu yüzden de biz onlar için değil, onları bu hâle getiren zaman, çevre ve şartlar için ölüm hükmünü arzu ediyoruz.
Böylece, eser bu şekilde adının hakkını veriyor. “Eğer bu ortam, bu şartlar toplumdan kendi ölüm hükmünü almasa bu dönemde yaşayan insanların vay hâline!” diye düşünüyoruz.
Sevgili Elçin, ben romanı tamamıyla tahlil etmeyi amaç edinmedim. Amacım bu romanın üzerimdeki etkisini ve romanın esas başarılarını sana aktarmak ve yazar olarak teşekkürümü bildirmektir.
Derin hürmetle.
ELEŞTİRİ VE DÜZYAZI HAKKINDA
Mir Celal Türkiye Türkesine Aktaran: Muhammet Güntay3
Elçin’in edebî hayatı Azerbaycan edebiyatında ilginç ve karmaşık bir dönemdi. Aynı zamanda, özellikle sanatsal nesirimiz, “Abşeron”, “Siyah Taşlar”, “Şamo”, “Uzak Sahillerde”, “Köprü Kuranlar”, “Dostluk Kulesi”, “Gölge”, “Söğütlü Ark “Gülşen”, vs. gibi önemli romanlar olarak, bir dizi anlatı ve hikâye yaratılır. Eserlerin bazı sanatsal kusurları olmasına rağmen, modern tema ve halk yaşamları, literatürümüzün hiçbir döneminde böyle bir ayrıntıyı kapsamamıştır.
O zaman, Azerbaycan edebiyat eleştirisi sanatsal nesir gelişimine ayak uyduramadı ve bazen zayıf ve donuk çalışmalar için zemin hazırladı. Ayrıca “eleştirmenler” yazarları zayıf eserleri övme, iyi işleri görmezden gelme ve literatürümüze zarar verme girişimiyle suçladılar. Bedii yaratıcılığı ve bu sanat literatürünü yaratanları karalamakla uğraştılar. Bazı eleştirmenlerin bilimsel-teorik seviyesi, genel dünya görüşü, sosyolojinin kısıtlanmasına olanak vermiyordu ki, bu yazarlar çağın gereksinimlerini karşılayacak makale ve tezlerle edebî eleştiriyi zenginleştirsinler.
Binden fazla dergi, makale ve bir dizi ders kitabını incelendi ve analiz etti. Savaş sonrası dönem, Azerbaycan nesrinde tüm eserleri inceledi. Şimdiye kadar çalışılmamış önemli noktalara dikkat etti ve önemli kararlar verdi, sonuç olarak Elçin önemli bir çalışma oluşturdu.
Elçin’in eserlerinde aynı zamanda bir dizi önemli sorun da çözüldü: Millî gelenek ve edebî geleneğin birbirine karıştırılması, müspet kahraman ve genellikle karakterlerin edebî eserlerde ortaya çıkması, modernliğin aciliyet, aciliyetinin ise ekonomik yenilik olarak görülmesi, edebî eleştiri konusuna karşı yanlış tutum sergilemesi vs. bu tür önemli konulardır.
Bana öyle geliyor ki… Elçin edebî eser tahlillerini gerçek hayattan kopya tahliller gibi gösteriyor. Açıkçası, sanatsal çalışmanın analizinde sadece tamamen kamuya açık içerikten yararlanmak olmaz. Sanatkârlık konularının analizi kendi hususiyetini korumalıdır. Ne yazık ki bazı kaba sosyoloji makalelerinde Kolhoz başkanının raporlaması ile edebî eser tahlili birbirinden ayırt edilmiyor.
Elçin’in edebî hadiselere objektif yaklaşması, yeri geldikçe keskin tartışmalara girişmesi, işin ağırlığından korkmaması, önemli ilmi problemlere teorik gerçeklerle yaklaşması, eserin kalitesini hayli artırmış, bu eseri iyi bir araştırmaya çevirmiştir.
Elçin henüz üniversitedeyken benim öğrencim olmuş, geniş dünya görüşü ile dikkatimi çekmiştir.
Sonra lisansüstü eğitime devam ederken onun bu özellikleri daha da belirginleşmiş ve o iyi bir edebiyatçı ve yazar olarak yetişmiştir.
Söylemeliyim ki, Elçin bu eseri kesin lisansüstü eğitim zamanında tamamlamıştır. O, konusuyla alakalı Moskova ve Leningrad şehirlerinde tahsil görüp beş makale yazarak yayınlatmıştır. Bu makaleler onun konusunu kapsamakla beraber Elçin’in olanaklarını da göstermektedir. Tesadüf değildir ki onun edebî eserlerinin yanı sıra diğer konulardaki makaleleri de profesyonelliği ile dikkat çekmektedir. Belirtmeliyim ki genellikle Elçin’in eseri yazarın araştırma başarısını, ilmi çalışmadaki hünerini göstermekle dönemin eleştiri ortamına bakışı açısından son derece önemli ve kıymetlidir. Şüphem yok ki genç âlimin bu eseri ilmi şuramızda hak ettiği değeri bulacak ve yayınlanırsa okuyucularımıza, edebiyat meraklılarına önemli bir araç olacak.
ELÇİN’İN EN BÜYÜK MÜTTEFİKİ
Prof. Dr. Abid Tahirli Türkiye Türkçesine Aktaran: Serdar Acar4
Azerbaycan edebiyatının yaşayan bir klasiği, seçkin bir devlet adamı olan Elçin ile şahsi olarak tanışıklığım neredeyse 30 yıldır. Açıkça ve samimi bir şekilde söylemem gerekirse Elçin’in yaratıcılığı ve toplumsal faaliyeti hakkında yazmak şimdi olduğundan çok daha rahat idi. Ancak o dönemde, 60’lar edebiyatının temsilcilerinden ve parlak şahsiyetlerinden biri olarak kabul edilen Elçin’in yaratıcılığı çok yönlü ve zengin, faaliyetlerinde de aktif ve dikkat çekiciydi. Yıllar geçtikçe Elçin’in mirasını ve kişiliğini daha sorumlu bir şekilde ele almayı gerekli kılan önemli bir faktör var: Elçin zamanın ilerisindedir, erişilemezdir, toplumun ve edebî çevrenin ön saflarında yer almaktadır. Elçin’in yaratıcılık teknolojisi o kadar cezbedici, renkli hâle gelmiş, aynı zamanda yaratıcılığın hızı o kadar artmıştır ki bazen insana, edebî bir muhitin içinde kendisi bir edebi muhitmiş gibi gelir. Bazen edebî mirası -romanları, povestleri, piyesleri, hikâyeleri, edebî eleştirisel bakış açısı, çevirileri, senaryoları ve gazetecilik örnekleri- bir kişinin değil, bir neslin mirası gibi görülür. Ama bunlarla iş bitmiyor, bu meselenin bir yönüdür. Elçin, aynı zamanda ülkemizde kültür politikasının şekillenmesinde ve yönünün belirlenmesinde önemli rol oynayan şahsiyetlerden biri olarak edebî ve kültürel bir muhitin gelişmesini teşvik eder.
Bu arada, Elçin’in çalışma hayatının, idarecilikte ve teşkilatçılıkta kazandığı zengin deneyiminin onu çalıştığı alandaki en güçlü ve seçkin temsilcilerden biri hâline getirdiğini belirtmek gerekir.
Azerbaycan Milli İlimler Akademisi’nin Edebiyat Enstitüsü’nden başlayarak bu yol Yazarlar Birliği ve “Vatan” Cemiyeti’nde daha da genişler, kollara ayrılır. Azerbaycan sınırlarını aşar. Elçin’in sanatsal, eleştirel ve gazetecilik faaliyetleri, yalnızca onun büyük bir yetenek ve zekaya sahip olduğunu doğrulamakla kalmıyor, aynı zamanda karakterinin ve portresinin ana çizgisini ve göze çarpan özelliklerini tanımlamamıza da olanak tanıyor: ilkeli, kararlı, samimi, sadık, sorumlu, insancıldır. Yalana, kötülüğe, iftiraya karşı, yüzsüzlüğe
3
4