Batı Trakya'da Türk Edebiyatı'na Gönül Verenler. Анонимный автор
ile. Bir gün deh çüş, deh çüş diye yürürken karşısına çıkmış leylek. Demiş ona isterim senden şimdi don gömlek. Taş baba elini kaldırmış. Akan suya daldırmış. Sudan çıkarmış don gömlek. Leylek demiş lâzım seni övmek.
Yürümüş yine ihtiyar yolunda. Bir saat varmış kolunda. Az gitmiş uz gitmiş. Oturmuş yine suyun kenarında bir taşa. Kalmış kendi ile baş başa. O an bir tilki görünmüş. Üzerine bir hayvan postu bürünmüş. Demiş tilki: Leyleğe almışsın don gömlek. Öyle lâzım ki seni övmek. Gelen geçene anlatmak. Bir üstüne bin katmak. Bana da papuç al. Elini suya sal. İhtiyar elini suya salmış. Tilkiye de papuç almış.
Ama kurnaz tilki durur mu. Boş saat kurur mu. Daha fazla kopartsın diye ihtiyarı şikâyet etmiş aslana. Demiş sen ihtiyara bir çukur kazsana. Hem ormanda gezer. Hem seni ezer. Bak bana papuç, leyleğe don gömlek verdi. Zannetti ki bunlarla bitecek derdi. Tilki kaypaklığını yaptı. Aslanın önünden bir pay kaptı.
Aslan kükredi dedi: nasıl ihtiyarmış bu adam görelim. Sonra başına çorap örelim. O an ihtiyar erdi eşeği ile aslanın yanına. Eşeğini bağladı aslanın yanına. Aslana dedi: Size getirdim bir post. Sizinle olmak istiyorum dost.
Aslan ne diyeceğini şaşırdı. Tilki başını kaşıdı. Salan tilkiye, defol git yalancı. Sen benim için oldun bir yabancı. Tilki çabucak çıktı dışarı. Şimdiden sonra olamazdı haşarı.
Taş baba ile aslan dost oldular. Tilkiye yalancı diye ad koydular.
HÜSEYİN SALİHOĞLU
Hüseyin Salihoğlu, 1936 yılında Gümülcine’nin (Komotini) Koyundere (Poa) köyünde doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra Hayriye Medresesi’ne girdi. Buradan 1953 – 54 yılında mezun oldu. Sonraki yıl Koyundere Türk İlkokulu’na öğretmen oldu. Koyundere köyünde 9 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra Kozlardere Türk İlkokulunda göreve başladı. 42 yıllık öğretmenlik hizmetinden sonra 60 yaşını doldurduğu gerekçesiyle 1997 tarihinde yönetim tarafından görevine son verildi. Halen aynı köyde din görevlisi olarak çalışmaktadır.
Şiirlerinde yeni bir söyleyiş biçimi görülmeyen Salihoğlu, şiirlerini geleneksel kalıplar içinde işledi; şiirlerinin çoğunda hece veznini ve kafiyeyi kullandı. Kendisini bir şair olarak değil de azınlığın yaşamış olduğu olayları manzumeleştiren bir tanık olarak değerlendirmek daha gerçekçi bir yaklaşım olur. Mustafa Tahsinoğlu, onun şiirlerini değerlendirirken, yazılanları bir kaynak olarak görür ve salt bu yönüyle Hüseyin Salihoğlu’nun kalıcılığını vurgular. Yazdığı şiirlerini Akın, Gerçek, İleri ve Güven gazeteleriyle Hakka Davet, Arkadaş Çocuk, Yuvamız ve Şafak dergilerinde yayımladı. Hüseyin Salihoğlu’nun, “İstikbal Sizleri Bekliyor- 1996” ve “Buz Dağları Eriyecek- 2000” adlı yayımlanmış iki kitabı var.
1.İstikbal Sizleri Bekliyor-çocuklara şiirler- 1996 Komotini
2.İlkokul Çocukları İçin Dindersi – yardımcı ders kitabı- 1997 Komotini
3.Buz Dağları Eriyecek-şiirler- 2000 Komotini
(Sona Ersin Bu Soğuklar-şiir- Şafak dergisi, sayı: 4, Mart 1990)
(Bizi Hakka Götürüyor-şiir- Şafak dergisi, sayı:16, Haziran 1991)
(Külfeti Kendimiz Yaratmayalım-şiir- Şafak dergisi, sayı:29, Kasım 1992)
(Ebeveynler İş Başına-şiir- Şafak dergisi, sayı:46, Nisan 1995)
(Gemiyi Kaçırmayalım-şiir- Şafak dergisi, sayı:47, Mayıs-Haziran 1995)
(Çökmeyecek-şiir- Şafak dergisi, sayı:70, Haziran-Temmuz 1997)
(Notunu Sıfırlıyoruz-şiir- Şafak dergisi, sayı:84, Ekim 1998)
(Buzdağı Eriyor-şiir- Şafak dergisi, sayı:99, Şubat 2000)
(Batı Trakyam-şiir- Şafak dergisi, sayı:100, Mart 2000)
(Düşmanlığa Karşıyız-şiir- Şafak dergisi, sayı:101, Nisan 2000)
(Buzdağı Eriyor-şiir- Şafak dergisi, sayı:106, Ekim 2000-Ara not: Aynı şiir 99. sayıda da yayınlanmış)
(Kavgasız Yaşamak Ne Güzel-şiir- Şafak dergisi, sayı:142, Ocak 2004)
(Şükürler Olsun-şiir- İleri, sayı:66, Şubat 1977) (Atatürk-şiir- Yuvamız, sayı:27, Kasım 1988)
(Atatürk-şiir- Yuvamız, sayı:40, Aralık 1989)
(Yolunu Benimsiyorum-şiir- Yuvamız, sayı:51, Kasım 1990) (Elveda-şiir- Yuvamız, sayı:115, Mart 1996)
Bütün toplumun fertleri,
Endişeli can derdinden.
Gülle ve silâh sesleri,
Duyulunca çevremizden.
Tanrının verdiği canı,
İnsan eliyle yok etmek,
Dökülen sel gibi kanı,
Dünyaca durdurmak gerek.
Kin, nefret, cana kıymalar,
Kimseye fayda getirmez.
Ortaya çıkan yaralar,
Kolay tedavi edilmez.
Bütün arzumuz hürriyet,
Hüküm sürmeli cihanda.
Savaş büyük bir cinayet,
Gerçekleşmesin dünyada.
Dostluk içinde milletler,
Karşılıklı sevinecek,
Barışa uzanan eller,
Her asırda öpülecek.
İstimlâkler çökertti,
Ali’nin yuvasını.
Buldozerler yok etti,
Mehmet’in tarlasını.
Kara günler göründü,
Hasanların evinde.
Genç fidanlar söküldü,
Gasp edilen yerlerde.
Işık yoksa aşılmaz,
Yollardaki karanlık.
Yükler ağır, taşınmaz,
Çökmektedir azınlık.
“Ceviz içi” yerleri,
Yitiriyor elinden,
Batı Trakya Türkleri,
Yaralandı kalbinden.
Güzel şirin yurdumuzda,
Öz Türk doğduk anamızdan.
Bozukluk yok kanımızda,
Vazgeçmeyiz yolumuzdan.
Kimliğimiz cebimizde,
İsteyene gösterelim.
İslâmiyet kalbimizde,
Şehâdet de getirelim.
Meşaleli yolumuzdan,
Geri adım atmıyoruz.
Türklük çıkmaz kanımızdan,
Bundan