Batı Trakya'da Türk Edebiyatı'na Gönül Verenler. Анонимный автор
yazısı- Akın, sayı:616, Mart 1975)
(Gençlerimize Güvenelim-köşe yazısı- Akın, sayı:617, Mart 1975)
(Huzur-köşe yazısı- Akın, sayı:618, Mart 1975) (Korku-köşe yazısı- Akın, sayı:622, Nisan 1975)
(Eleştiri-köşe yazısı- Akın, sayı:623, Mayıs 1975)
(Aşırılılık-köşe yazısı- Akın, sayı:627, Haziran 1975)
(Gençler-köşe yazısı- Akın, sayı:628, Haziran 1975)
(Üzeyir Ağa-tefrika roman, “Kemal Şevket Batıbey” takma adıyla- Akın, sayı: 791, 792, 794, 795, 796, 797, 798, 799, 800, 802, 805, 807, 808, 809, 810, 811, 812, 813, 814, 815, 816, 817, 818, 820, 821, 823, 824, 825, 831, 832, 833, 834, 835, 836, 837, 838, 839, 840, 841, 842, 843, 844, 845, 846, 848, 849, 851, 852, 854, 855, 856, 857, 861, 862, 863, 864, 866, 868, 869, 872, 873, 874)
(Mehmet Arif’in Azınlık Postası gazetesinde toplam 23 yazısı yayımlanmıştır. Bu sayıya, Mehmet Arif’in, aynı gazetenin 22.10.1973 tarihinde başlayıp 26.6.1975 tarihine kadar süren “Avrupa Gezisinden İzlenimler” adlı 30 bölümlük gezi izlenimleri yazısı dahil değildir.)
(İnsan Kalbi-deneme- Azınlık Postası, sayı:5, Ekim 1967)
(İhtiras ve Aşırı İstekler-deneme- Azınlık Postası, sayı:6, Ekim 1967)
(Değer Ölçüsü-deneme- Azınlık Postası, sayı:7, Ekim 1967)
(Birleşmiş Milletler Teşkilâtı’nın Kuruluş Gününü Kutlarken Neler Hatırladık-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:8, Kasım 1967)
(İyi İnsan mıyız-deneme- Azınlık Postası, sayı:10, Kasım 1967)
(Ne Zaman-deneme- Azınlık Postası, sayı:11, Kasım 1967)
(Kızılhaç-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:12, Aralık 1967)
(“Mükemmel İnsan, Başkalarına En çok Faydası Dokunan İnsandır”-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:14, Ocak 1968)
(Minnettarlık Meselesi-deneme- Azınlık Postası, sayı:15, Şubat 1968)
(Şüphe-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:16, Şubat 1968)
(Zenginlerimiz Okusun-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:17, Şubat 1968)
(Büyük Görünmek Hastalığı “Megalomani”-deneme- Azınlık Postası, sayı:18, Mart 1968)
(Azınlığımızın Unutamıyacağı Müstesna Değerler-köşe yazısı-Azınlık Postası, sayı:19, Mart 1968)
(Unutulmaması Lâzım Gelen Değerler:1 “Kırmahalleli Müderris Mehmet Efendi”-biyografi- Azınlık Postası, sayı:20, Nisan 1968)
(İnsanları Yaşatan “Ümit”tir-deneme- Azınlık Postası, sayı:34, Eylül 1968)
(Köy Gençleri Okusunlar-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:35, Ekim 1968)
(Müktesep Haklar-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:41, Aralık 1968)
(Fikir Ayrılıkları-deneme-Emekli Öğretmen Akpınarlı Arif Hoca
Vefat Etti-haber/biyografi- Azınlık Postası, sayı:42, Ocak 1969)
(Ağlama Duvarı-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:44, Şubat 1969)
(Kanun Hâkimiyeti-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:45, Mart 1969)
(NATO 20 Yaşında-köşe yazısı- Azınlık Postası, sayı:48, Nisan 1969)
(Merhum Öğretmen Kadir Efendi-anma/biyografi- Azınlık Postası, sayı:49, Nisan 1969)
(Şehrimiz Türk Gençler Birliği Yöneticilerine-köşe yazısı-Azınlık Postası, sayı:50, Mayıs 1969)
Köşe yazılarından iki örnek:
Acı da olsa itiraf etmek lazım… Biz az gelişmiş bir azınlık hüviyetimizi daha çok seneler muhafaza edeceğiz galiba… Vakıa Azınlığımızı cehaletten kurtarmak için çalışmalarımız var. Bu hususu temin edecek elemanlarımız hazır. Fakat ne edelim ki çalışma imkanı bulunamıyor. Daha doğrusu, at var meydan yok.
Bu halin böyle devam etmesi, bizi şimdi bulunduğumuz seviyeden daha aşağıya düşürecektir. Yaşadığımız şu Avrupa kıtası içinde, bizden daha geri kalmış bir topluluk yok zaten. Şaşılacak şey bu, değil mi? Medeni insanların arasında, her cihetten geri kalmış, az gelişmiş bir topluluk… Elbet böyle oluşuşumuzun çok esaslı nedenleri olacaktır. Bunları birer birer saymağa hacet yoktur. Herkesin bildiği şeyler bunlar…
Toplu halde geri kalmamızın sebepleri aşikar ve ortada. Bunlar saklanmaz şeyler. Biz geri kalmış bir topluluk olarak hiç kimsenin ilgisini de çekemiyoruz; halimize bakıp üzülmekten başka elimizden bir şey gelmiyor.
Şimdi bu halimize bakıp mazideki durumumuzu bir hükme bağlamak isteyecekler bulunacaktır elbet. Onlara tarih okumalarını, bizim nasıl bir millete mensup olduğumuzu, bu suretle öğrenmelerini tavsiye edeceğiz. Şimdi yüz yılların ötesinde kalmış bu medeni ve insani meziyetlerimiz unutuldu artık. Hepsi nisyan oldular, hatırlanmıyorlar. Fakat tarih sahifeleri buna şahittir. Böyle, insanların şeref ve haysiyetlerine, milli anane ve benliklerine sahip olarak yaşamalarını sağlamış bir milletin soyundan olan bizlere karşı, daha müsamahalı davranmak bir kadirşinaslık olurdu. Bunlar yapılmadı. Yanlış kanatlarla geri bırakılmamıza sebep olundu.
Milletlerin tarihe geçmiş vasıflarını, şaşaalı ve çok kuvvetli devirlerini ve o zaman içindeki davranışlarını, idarecilerimizin çok iyi bilmeleri lazımdır. Ancak hakkımızda edinecekleri bu temel bilgiler; değerimizin anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Ve kalkınmamız için alacakları kararların mahiyetine müspet tesirini icra edecektir.
Yukarıya yazdıklarım, iyi niyetli, insan hak ve hürriyetlerine saygı gösteren kişiler içindir. Bizim geri kalışımıza, bizimle beraber üzülen insanlar içindir. Yoksa, Azınlığımızı sevmiyen, onu, mahiyeti bizce çok iyi bilinen kararlarla gelişmesini önlemeye çalışan insanlara söyliyecek tek sözümüz yoktur. Hakkımızda alacakları kararlar; bugün için bunlara bir mesuliyet yüklemese bile, tarihin acı bir şekilde ithamından kendilerini kurtaramıyacaklardır.
Ne yapalım, ne edelim bu az gelişmişlik durumumuzdan kimlere şikâyet edelim? Her alakalı kulağın politika icabı, duvar gibi sağır olduğu bu zamanda derdimizi kimlere anlatalım? Geri kalmışlığımızdan insan olarak, üzülecek, acı duyacak makam sahibi, fikir sahibi, medeniyet savunucusu insanları nerede bulalım? Neden susuyorlar bunlar?
Hemen ifade edelim ki, şikâyetlerimizin hakka dayandığını kabul edecek ve bize yardım elini uzatacak vatandaşlarımız vardır. Biz onları arıyoruz işte. Geri kalmışlığın hüzün veren utancından kurtulabilmek için şimdi de biz onların yardımını istiyoruz.
Bu bir lutuf dileği değildir. Beş buçuk asır devem eden bir zaman içinde, bizim de, şimdi alakalanmalarını istediğimiz vatandaşlarımızın gelişmelerine yardımcı olduğumuz, tarihten bilinmektedir. Şimdi biz işte bu borcun edasını istiyoruz. Ve istiyeceğiz.
İnsanların değeri, terazi ile tartılamaz, metre ile ölçülemez. Onlar için mihenk taşı hizmetlerdir.
Hiçbir zaman toplumun ana davaları olan işlere karışmamış kişilerin, ahlâki meziyetleri, şahsiyetleri ve içtimâi noksanlıklara olan vukufları, tecrübe edilmeden anlaşılamaz. Kanaatimizce, toplumun bir insana vereceği kıymet ve ehemmiyeti, aldığı vazifeyi, ekseriyetin ihtiyacına ve isteğine