.

 -


Скачать книгу
anlatı yapılarında mekân, varoluş kaygısıyla ilgili bir duraksamadır; zamanın sonsuz akışında yitip gitmek istemeyen insanın tutunduğu “dışarıdaki içerdelik” niteliğinde bir yer”27 olarak tanımlar.

      İnsanoğlu edimsel bir hareketle mekânın önemini kavradığında kendi oluşunu ya da kopuşunu mekânla bütünlük içinde gerçekleştirir. Edebi anlatıda mekân çevresel ve algısal mekân olarak iki başlık altında değerlendirilebilinir. Çevresel mekân anlatının olay örgüsünün geçtiği yer imleridir. Örneğin bir şehir, çiftlik, ev gibi yerler çevresel mekân olarak yer alır. Edebi metinlerde algısal mekân ise, bireyin ruhsal durumuyla yakından ilgilidir. Anlatı kahramanının kendini huzurlu hissettiği, dünyayla barışık olduğu ya da kendilik değerlerini bulduğu mekân tasvirleri Açık/geniş mekân olarak tanımlanırken; kahramanın kendini huzursuz hissettiği ontolojik bir boşluğa düştüğü mekân kapalı/dar ya da labirentleşen mekân olarak tanımlanabilinir. Anlatılarda önemli yer tutan mekân tasvirleri anlatı kahramanının ruhsal durumuyla yakından ilgilidir. Bu perspektifte Tölögön kasımbekov’un hikâye ve romanları, çevresel ve algısal mekanlar (Açık/geniş, kapalı/dar ya da labirentleşen mekanlar) ekseninde incelenecektir.

      Tölögön Kasımbekov’un hikâye ve romanlarında mekân algısı farklı düzlemde değerlendirilecektir. Çünkü yazar hikayelerini aşk, eğitim, aile, farkındalık, memleket hasreti vb. gibi konular üzerine yoğunlaştırırken, Olgun Nesil romanı hariç romanlarını tarihi konular üzerine yoğunlaştırır. Buradaki mekân algısı savaşın, gözyaşının daha çok işlendiği kapalı/dar mekân özelliği taşımaktadır. Hikayelerinde yoğun olarak işlenen olumlu tarihi gerçekler üzerine odaklandığı romanlarında daha karamsar bir atmosfere dönüşür.

C. Hikayelerinde Mekân Algısı

      Tölögön Kasımbekov’un

      İnsan Olmak İstiyorum”, “Memleket”, “Yetim”, “Bozkurt” hikayeleri diğer hikayelerine göre daha hacimlidir. Bu hikayelerdeki mekanlar değişkenlik gösterir. Bu hikayelerin dışında kalan, hikayeleri yazarın gençliğinde kaleme aldığı kısa hikayelerdir. Bu hikayelerinde yazarın rejimin etkisinde kaldığı kolaylıkla anlaşılır. Hikayelerinde mekân algısı daha çok bireyin ruhsal durumuna göre değişkenlik gösteren algısal mekanlar bağlamında incelenecektir.

      Tölögön Kasımbekov’un Üniversitede okurken memleketini özleyip yazdığı

      Memleket” hikayesinin başkişisi Satıkul adlı çocuktur. Yıllardır memleket hasreti duyan Satıkul, Tilegen adlı uzaktan akrabası sayesinde bu arzusunu gerçekleştirir. Satıkul’un doğduğu yerden uzak olması, onun kötü günler yaşamasına sebep olur. Bu noktada ev onun için kapalı bir mekân özelliği taşır; “ben yola çıkacaktım Satıkul da ‘ben de gideceğim’ diye peşimi bırakmadı ‘Ya sen nereye gideceksin’ diye anneannesi bağırdı. Evin burada, oraya gidip ne yapacaksın”28 Anneannenin bu serzenişi çocuğun evine olan yabancılaşmasını engellemeye yöneliktir. Satıkul’un mekân algısı, doğduğu memlekete yönelik olarak değişir. Memleketinden üç yıldır ayrı olan Satıkul için mekân darlaşmış, labirentleşmiştir; “Seyde teyze Akcol köyünden göç edeli üç sene olmuştu. Nedeni de Mamırbaydın ölümünden sonra Ak Suu’daki akrabalarının istemesi idi.” (s. 4) Düşleminde doğduğu evin özlemi olan Satıkul için açık mekân, yolculuğun sonunda doğum yeri Akcol’a yaklaştığında gördüğü manzaradır; “Aaa… Akcol… Baksana Tilegen ağabey, Akcol! Satıkul büyük bir sevinç içinde ben burayı ilk defa görmüşüm gibi, eliyle işaret ederek kendinden geçercesine konuşmaya devam etti. İşte, aaa bizim ev. Minbay amcanın evi… Nurkulların evi… Aaa… Hala yerinde duruyor. Nurkul ve ben, işte şurada oynar, olgun-ham demeden meyve yerdik.” (s. 4) Doğduğu topraklarla kavuştuğunda Satıkul’un hissettikleri aidiyet duygusunun dışa vurumudur.29

      Tölögön Kasımbekov’un “Yetim” hikayesi de kendi hayatından izler taşır. 14 yaşında depremde babasını kaybederek Yetim kalan Kasımbekov annesiyle zor günler geçirir. “Yetim” hikayesi de bu zor günlerin belleksel dışa vurumdur. Baş kişi Kökö adlı bir çocuktur. Anne ve babasını kaybeden Kökö teyzesi Şeker (Şeki) ile birlikte yaşamak zorunda kalır. Ailesini kaybetmesinin yarattığı travma yetmezmiş gibi teyzesinin evinde yaşadığı günler cehenneme dönüşür. Ev bu anlamda dar/kapalı mekân özelliği taşır. Hikâyenin Kart karakterleri Şeki ve dostu Çora Kökö’nün varoluşunu gerçekleştirmesinde en büyük engellerdir. Geleceğini şekillendirmek için okula gitmesi gereken yetim Kökö, Şeki tarafından evinde kurduğu meyhanede çalıştırılır; “bozoyu hazırlayıp hemen evdekilere yöneldi. (Kökö), yamalı, dizleri delik pantolonunu yukarı çekti ve sürünerek eve girdi” (s. 8). Kökö’nün çiğnenen değerleri yanında eğitim hayatı da elinden (ç)alınır. İnsanmekân ilişkisi perspektifinde bakıldığında ev Kökö’nün kendi ol(a)mama durumunu hızlandırarak dar mekân özelliği gösterir. Hikâyede Açık/geniş mekanlara örnek olarak Kökö’nün arkadaşı Rasul’un babası Rayımcan’ın ve ailesinin sıcak yuvasıdır. Kökö’yü evlat edinmeden önce onu yemeğe davet eden ailenin evinde bulduğu sıcak ortam yetim çocuğun öz teyzesinin evindeki kötü muameleyi bir an olsun unutturur; “Kökö evdeki eşyalara yavaşça baktı. Sonra morali yükseldi de konuşmaya başladı; Şey o zaman annem vardı, pilav, mantı, çüçbara (yemek türü) yapıyordu, çok çok lezzetliydi.” (s. 20) Anılarına giden yetim Kökö, annesinin sıcaklığını bu ailede yeniden duyumsar.

      Yazarın “Bozkurt” hikayesi diğer hikayelerden farklı olarak kahramanı dişi bir kurttur. Hikâye Yavrularını korumak ve beslenmek için avlanan bir kurt ile sürüsüne zarar veren kurttan intikam almak isteyen çoban arasındaki mücadele üzerine kurgulanır. Yazar anlatıcı, öyküde mekânın kurt ve yavruları için nasıl dar/kapalı mekâna dönüştüğünü şu şekilde ifade eder; “analarının karnı ardından yaşadıkları in bile kendilerine dar gelen yavrular karanlık çuvalın içinde boğulacak hale geliyorlar, çuvaldan kurtulabilmek için çırpınıyorlar, keskin bir sesle bağrışıyorlardı.”30 Varlık alanları tecavüze uğrayan ve hayatları ellerinden (ç)alınan kurt yavruları, yaradılış gereği özgür olma deneyimini yaşayamazlar. Yaşadıkları in”in darlığından sıkılan ruhları, çuvala kapatılmayla daha da sıkılır. Adler’e göre, “özgürlüktür ki, güçlü insanlar çıkarır bağrından; baskı ise öldürür, yıkıma sürükler insanı”31 ve aynı şekilde kurtların da özgür yaşamları ellerinden alınarak, yıkıma sürüklenirler. Hikâyede açık/geniş mekâna örnek olarak bozkurtun doğum yaptığı ini verilebilir; “aradan günler geçti. Dişi kurdun karnı iyice sarkmaya, memeleri kabarmaya başladı. Hareketleri ağırlaşmış, eskisi gibi koşamaz olmuştu. Son günlerde ise neredeyse hiç çıkmıyordu ininden. Ve güzel bir günde dört sevimli kurt yavruladı”32 Bozkurt, yavrularının doğumuyla kendini huzurlu hisseder ve mekân birden genişler.

      Kasımbekov’un “İnsan Olmak İstiyorum” hikayesi ise onun yazar olarak tanınmasından önemli bir etkendir. Hikâyenin başkişi Asıl adlı gençtir. Üniversiteyi okumak için arkadaşı Mıktı ile şehre giden ancak Mıktı’nın da olumsuz etkisiyle sınavı geçemeyerek köyüne dönen Asıl’ın köyünde yaşadıkları ve yaşadığı farkındalık hikâyenin konusunu oluşturur. Başkişi Asılbek’in dönüşünde karşılaştığı ruhsal çalkantılı


Скачать книгу

<p>27</p>

Ramazan Korkmaz. “Romanda Mekânın Poetigi”, Edebiyat ve Dil Yazıları-Mustafa İsen’e Armağan. (Editörler; Aysenur Külahlıoglu İslam, Süer Eker), Ankara, 2007, s. 401.

<p>28</p>

“Memleket”, “İnsan Olmak İstiyorum”, “Yetim” ve “Kavganın Başlaması” hikayelerinden yapılan alıntılar ve sayfa numaraları bu baskıya aittir. (Kasımbek, Tölögön. Povestter, Angemeler, Sekiz Tomdon Turgan Çıgarmalarının Cıynagı, I. Tom, Bişkek: Biyiktik Yayınları, 2012, s. 4)

<p>29</p>

Azap, a.g.e., s. 19-20.

<p>30</p>

Orhan Söylemez-Halit Aşlar. Çağdaş Kırgız Hikâyeleri Antolojisi. Erzurum: Salkımsöğüt Yayınları, 2009, s.99.

<p>31</p>

Alfred Adler. Sosyal Duygunun Gelişiminde Bireysel Psikoloji. Çev. Halis Özgü, İstanbul: Hayat Yayınları, 2002, s. 34.

<p>32</p>

Söylemez-Aşlar, a.g.e., s. 104.