Karakalpak Halk Masalları. Анонимный автор

Karakalpak Halk Masalları - Анонимный автор


Скачать книгу
şekilde bağıran bir kaplan çıkmış. O kaplanın yanında başka bir kaplan da sesli bir şekilde ağlıyormuş. Asan Genje bunlara ne oldu acaba demiş ve kaplanların yanına gitmiş. Kaplanın ayağına diken batmış ve kaplan da onun acısına dayanamayarak bağırıyormuş. Yanındaki kaplan ise o dikeni çıkarmakta zorlanıyormuş. Asan Genje atından inmiş ve kaplanın ayağındaki dikeni çıkararak ona iyilik yapmış. Kaplan da Asan Genje’ye:

      – Ne zaman başın sıkışırsa biz sana yardım etmeye hazırız, diyerek bir kılını koparıp vermiş.

      Oradan ayrılmış ve Asan Genje bir bozkırda giderken yolun kenarında, karıncaların yuvalarına giremediklerini görmüş. Asan Genje karıncaların yuvasının ağzını kapatan taşı alarak karıncalara bir iyilik yapmış. İçerideki karıncalar dışarıya, dışarıdaki karıncalar da içeriye girerek sevinmişler. Sonra karıncalar da Asan Genje’ye bir işaret vererek vedalaşmışlar.

      Aradan üç ay geçmiş. Asan Genje’nin yol için aldığı azık bitmiş ve atını kesip yemiş. Atın eyerini sırtına almış ve yaya olarak bir ay daha yol gitmiş. Sonra yolun sağ tarafında büyük bir şehir görmüş. Asan Genje, bu şehre nasıl girerim, üstüm başım berbat, insana benzer yanım kalmadı diye düşünmüş. Sonra en iyisi dışarıda öleceğime bu şehirde öleyim demiş. Asan Genje, bu arada padişahın kızını getirmek için yola çıktığını unutmuş. Şehir büyük ve kalabalıkmış. Asan Genje’nin durumuyla aynı olan çok insan varmış.

      Asan Genje şehre girip oğlu olmayana oğul, kızı olmayana kız olurum diye düşünmüş. Biraz şehri dolaşmış. Akşam olmak üzereyken Asan Genje ekmek satan yaşlı bir kadına yaklaşarak:

      – Oğlu olmayana oğul olurum, demiş. Yaşlı kadın Asan Genje’nin yakışıklılığına bakarak:

      – Benim oğlum da kızım da yok. Benim oğlum olur musun, diye sormuş.

      – Olurum, demiş Asan Genje. Bunun üzerine yaşlı kadın Asan Genje’yi yanına alarak evine götürmüş. Asan Genje yaşlı kadının öz çocuğu gibi ona hizmet etmiş.

      Günlerden bir gün yaşlı kadın sabah kalktığında Asan Genje’nin yastığının yanında birkaç altın görmüş. Yaşlı kadın uyuyan Asan Genje’ye farkettirmeden altınları almış. Asan Genje’nin perçeminden her zaman altın damlarmış. Bunu kendisi de bilmezmiş. Yaşlı kadın bu şekilde yavaş yavaş zengin olmuş. Asan Genje’ye de ayrı bir otağ kurmuş.

      Asan Genje bir gün erkenden uyanıp dışarı baktığında doğudan bir güneş, batıdan da bir güneş çıktığını görmüş. Hayretler içinde koşarak yaşlı kadının yanına gelmiş ve:

      – Doğudan doğan bildiğimiz güneş, pekiyi batıdan doğan güneş, neyin nesidir, diye sormuş. Yaşlı kadın uzun bir süre cevap vermemiş. Asan Genje tekrar tekrar sorunca:

      – Batıdan doğan güneş, padişahımızın Miskal Peri adında bir kızı var. Padişah onu saraya kapatmış ve kapısına nöbetçiler koymuş. Miskal Peri her sabah bir kere dışarıya çıkarılıyor. Onun güzelliği güneşe yansıyıp batı taraftan da güneş doğuyormuş diye cevap vermiş, yaşlı kadın. Asan Genje bunu duyunca ülkesinden niçin çıktığını hatırlamış. Miskal Peri’ye ulaşıp konuşmanın yollarını düşünmüş. O gün akşam olmuş ve şehirdeki tüm insanlar uyumuş. Sokaklarda ara sıra havlayan köpeklerden başka hiçbir şey yokmuş. Asan Genje oturup düşünürken yolda farelerin padişahının verdiği kıl aklına gelmiş. Hemen kılı yakmış. O an farelerin padişahı Asan Genje’nin yanında hazır olmuş:

      – Dostum, başın niye sıkıştı, diye sormuş, farelerin padişahı. Asan Genje olan biteni anlatmış ve:

      – Siz, benim evimden başlayarak Miskal Peri’nin yattığı yere kadar yerin altından tünel kazın. Kimse farketmesin. Çıkan toprağı da şehrin dışına dökün. Kazdığınız tünelin tepesine insanın başı değmesin. Eğer dostumsan bu işi iki saatte bitirirsin demiş Asan Genje. Farelerin padişahı bütün farelere yarın bu vakitte burayda olmalarını emretmiş.

      Ertesi gün iki saat içinde Asan Genje’nin isteğini fareler yerine getirmiş. Asan Genje yeraltındaki tünelle Miskal Peri’nin kaldığı yere doğru gitmiş. Fareler tünelin ucuna Miskal Peri’nin yattığı odanın köşesinden bir delik açmışlar. Asan Genje bu delikten odaya girmiş. Odanın içi gündüz gibi aydınlıkmış. Hiçbir yerde yanan bir ateş olmamasına rağmen kızın güzelliği odayı gündüz gibi aydınlatıyormuş. Miskal Peri yüzüne tülbent kapatmış uyuyormuş. Asan Genje tülbenti açmış ve kızın yüzüne bakınca Miskal Peri’nin güzelliğinden kendinden geçip bayılmış. Bir süre sonra Miskal Peri uyanmış. Uyandığında bir delikanlının yerde yatmakta olduğunu görmüş. Delikanlının yüzüne bakıp ona âşık olmuş ve kız da bayılmış.

      Bir süre sonra, Asan Genje kendine gelmiş. Yerde baygın halde yatan kıza hiçbir şey söylemeden geldiği yolla evine geri dönmüş.

      Padişah her sabah Miskal Peri’yi kontrol ediyormuş. Bu kız doğduğundan beri ağırlığı bir miskal olsun artmazmış. Eğer kızın yüzünü bir erkek görürse ağırlığı bir miskal kadar artarmış.

      Her sabah olduğu gibi padişah Miskal Peri’nin kilosunu kontrol etmiş. Kızın eskisinden daha ağır olduğunu gören padişah bu duruma sinirlenmiş. Kızın korumalığını yapan kırk nöbetçiyi darağacında astırmış. Ertesi gün kızın kapısına güvendiği kişilerden yüz adamını nöbetçi olarak koymuş. O gece Asan Genje kızın kaldığı yere tekrar gelmiş. O gün Miskal Peri uyumamış ve eline bir hançer almış bekliyormuş. Odaya giren Asan Genje’yi görünce Miskal Peri yine bayılmış. Asan Genje de bayılmış. Çok geçmeden ikisi de kendine gelmiş. Miskal Peri delikanlıyı hançerle öldürmeye çalışmış. O an Asan Genje:

      – Size bir şey söyleyeceğim. Ondan sonra beni öldürseniz de razıyım, demiş.

      – Söyle öyleyse, demiş kız biraz sakinleşerek. Asan Genje niçin buralara geldiğini, yolda nasıl zorluklar çektiğini, buraya nasıl geldiğini eksiksiz bir şekilde anlatmış. Miskal Peri hançerini geri çekerek:

      – Sen bana âşıksan, ben de sana aşığım ama babamın, üç kötü şartı var. O şartları yerine getiremeyen nice kahramanlar, nice şehzadeler, ölüyor. Sen de boş yere ölme. O şartları yerine getirmen imkânsız. Bundan sonra buraya gelme, seni bir kere ölümden kurtardım, demiş. Ancak Asan Genje:

      – Babanın her türlü şartını yerine getiririm. Benim başım senin yolunda kurban olsun, deyince Miskal Peri elindeki altın yüzüğü Asan Genje’ye vermiş:

      – Sen yarın adam gönderip beni istet. Babam onlara üç şartını söyleyecektir. O üç şarttan birincisi: Meydanda iki çukur var. O çukurları sana gösterip çukurun birinde altın, birinde ise gümüş kaynatmanı ister babam. Çukurlarda altın ve gümüşü kaynatabilmen için sana yüzük vereceğim. Orada küçük bir delik var. O yüzüğü kimseye farkettirmeden deliğin içine at. O zaman altın ile gümüş kaynayamaya başlar. Kaynadıktan sonra kıble tarafa dönüp delikten yüzüğü al ve çık. Bçylelikle birinci şartı yerine getitmiş olacaksın. Dediklerimi unutma. İkinci ve üçüncü şartı da babam sana söyler. Onları yerine getirmek senin elinde. Şartları yerine getirmeni diliyorum, demiş ve Miskal Peri Asan Genje ile vedalaşmış.

      Sabah Asan Genje yaşlı kadına padişaha gidip kızını istemesini söylemiş. Ancak yaşlı kadın:

      – Evladım padişahın üç şartı var. O şartları yerine getiremedikleri için çok adam öldü. Sen o kızı istetmekten vazgeç, demiş. Asan Genje rica etmiş, yalvarmış. Sonunda oğlunun bu işten vazgeçmeyeceğini anlayan yaşlı kadın padişahın


Скачать книгу