İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar. Стефан Цвейг

İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar - Стефан Цвейг


Скачать книгу
bu terk edilmiş koloninin korkunç iklimli bataklığına gitmek ve yerlilerin zehirli oklarına hedef olmak istemezler; tekrar Espanola’ya geri dönmek tek seçenekleri gibi görünmektedir. Bu tehlikeli anda, Vasco Núñez de Balboa birden ortaya çıkar. Rodrigo de Bastidas ile birlikte yaptığı ilk seyahatinde Orta Amerika’nın bütün kıyısını çok iyi öğrendiğini ve o zaman, suyu altın içeren bir nehrin kıyısında, güler yüzlü yerlilerin yaşadığı Darien adında bir yer olduğunu hatırladığını söyledi. Buradaki bu uğursuz yerde değil, orada kurmalıydılar yeni koloniyi. Bütün mürettebat hemen Núñez de Balboa’nın teklifini onaylar. Onun teklifine uyarak dümeni Panama’nın dar geçidindeki Darien’e doğru yöneltirler. Önce alıştıkları şekilde yerlilerin çoğunu öldürür ve çaldıkları şeylerin arasında altın da buldukları için haydutlar oraya yeni bir koloni kurmaya karar verir ve dindarca bir şükran duygusuyla yeni şehre Santa Maria de la Antigua del Darien3 adını verirler.

      Tehlikeli Yükseliş

      Koloninin mutsuz finansörü, “lisanslı” hukukçu Enciso, içinde Núñez de Balboa’nın olduğu o sandığı içindekiyle birlikte zamanında denize atmadığından dolayı çok pişman olacaktır zira bu cüretkâr adam, birkaç hafta sonra tüm yönetimi eline geçirir. Bir hukuk adamı olarak yetişmiş olan Enciso, ahlaka ve düzene uygun olarak koloninin o anda ortalıkta olmayan valisinin yerine kendisi, kıdemli belediye başkanı olarak İspanya Kralı yararına yönetmeye çalışır ve sefil bir yerli kulübesinde değil de sanki Sevilla’daki hukuk bürosunda oturuyormuş gibi temiz ve ciddi kararnamelerini hazırlar. Henüz tek bir insanın girmediği bu ormanlarda, buradaki altınlar krallığa ait olduğu için askerlerine yerlilerden altın edinmelerini yasaklıyor, bu ahlaksız serseri grubunun düzene ve kanunlara uymasına çalışıyordu ancak onlar içgüdüsel olarak maceraperest kılıç adamının tarafını tutuyor, kalem adamına kızıyorlardı. Kısa bir süre sonra koloninin gerçek efendisi Balboa oluyor; Enciso canını kurtarmak için kaçmak zorunda kalıyor ve nihayet düzeni sağlamak için kralın merkezden gönderdiği talihsiz Vali Nicuesa’yı ise Balboa karaya bile çıkartmıyor; kralın yönetimini kendisine verdiği bu ülkeden kovulan vali, geri dönüş yolculuğunda boğuluyor. Şimdi artık sandıktan çıkan adam Núñez de Balboa koloninin efendisi oluyor. Ancak başarılarına rağmen içi pek rahat değildir. Zira açıkça krala karşı gelmiş ve gönderilen valinin ölümüne sebep olduğu için bağışlanma umudu da yok olmuştur. Kaçmış olan Enciso’nun şikâyet etmek için İspanya yolunda olduğunu ve er geç krala başkaldırdığı için mahkemeye verileceğini biliyor. Ancak İspanya uzakta ve bir gemi okyanusu iki kere geçene kadar daha çok zamanı var. Cüretkâr olduğu kadar akıllı da olduğu için yasa dışı yollardan ele geçirdiği hükümdarlığına mümkün olduğu süre boyunca sahip olabilmek için tek çareye odaklanıyor. O tarihlerde başarının her türlü suçu haklı gösterebileceğini ve krallık hazinesine göndereceği büyük miktarda altın ile her türlü ceza davasını hafifletebileceğini veya geciktirebileceğini biliyor; öyleyse önce altını bulmalıydı zira altın güçtür!

      Francisco Pizarro ile birlikte komşu yerlilere saldırıyor, her şeylerini gasp ediyor ve bilindik bu katliamlar sırasında önemli bir başarı yakalıyor. Misafirperverliklerini haince ve çok kaba bir biçimde çiğneyip üzerlerine saldırdıkları kabile reislerinden biri olan Careta, tam öldürülmek üzereyken, ona yerlileri kendine düşman edeceğine kendi kabilesi ile bir anlaşma yapması ve sadakatinin teminatı olarak ona kızını vereceği gibi bir teklifte bulunuyor. Núñez de Balboa, yerlilerin arasında güvenilir ve güçlü bir dostu olmasının önemini hemen anlıyor; Careta’nın teklifini kabul ediyor ve daha da şaşırtıcı olan şey, o Kızılderili kıza hayatının son saatine kadar çok nazik davranıyor. Reis Careta ile birlikte etraftaki bütün yerlileri egemenliği altına alıyor ve onların üzerinde öyle bir otorite sahibi oluyor ki sonunda en güçlü kabile reisi olan Comagre de onu yanına davet ediyor.

      Güçlü kabile reisine yaptığı bu ziyaret, o zamana kadar bir maceraperest ve krala karşı gelen bir hayduttan başka bir şey olamayan ve Kastilya mahkemelerince asılmasına veya balta ile boynunun vurulmasına karar verilecek olan Vasco Núñez de Balboa’nın yaşamında dünya tarihini değiştirecek bir karara varmasına sebep oluyor. Kabile Reisi Comagre onu, Núñez de Balboa’nın göz kamaştırıcı zenginliği karşısında şaşkına döndüğü, taştan yapılmış geniş bir evde kabul ediyor ve misafirine o istemeden dört bin ons4 altın hediye ediyor. Ancak şimdi de şaşkınlık sırası kabile reisinde. Zira saygıyla eğilerek kabul ettiği bu gökyüzü çocukları, bu güçlü ve Tanrı’ya benzer yabancılar, altını görür görmez bütün asaletlerini kaybediyorlar. Tıpkı zincirlerinden boşanmış köpekler gibi birbirlerinin üzerlerine saldırıyor, kılıçlar çekiliyor, yumruklar sıkılıyor, haykırarak birbirleriyle boğuşuyorlar; her biri altından daha fazla almak istiyor. Reis şaşkınlıkla ve aşağılayıcı bakışlarla bu mücadeleyi seyrediyor: Dünyanın her yerindeki doğa insanlarının, kültürlü insanların bir avuç sarı metali kültürlerinde var olan tüm ruhsal ve teknik kazanımlardan üstün tuttuğunda gösterdiği şaşkınlıktı bu.

      Sonunda reis onlara hitap ediyor ve İspanyollar açgözlü bir ürpertiyle, tercümanın onlara çevirdiklerini dinliyorlar. Comagre, “Bu kadar önemsiz şeyler için kavga etmeniz, böyle sıradan bir metal için hayatınızı büyük rahatsızlıklara ve tehlikelere sokmanız ne kadar garip.” diyor. “Orada, karşıda, şu yüksek dağların arkasında büyük bir göl var ve bu göle akan bütün nehirler içlerinde altın taşır. Orada sizin gibi yelkenli ve kürekli gemilerle gezen bir halk var ve onların kralları altın kaplardan yiyip içiyor. Orada istediğiniz kadar bu sarı metalden bulabilirsiniz. Bu tehlikeli bir yoldur çünkü reisleri mutlaka sizin geçmenize izin vermeyecektir. Ama sadece birkaç gün sürecek bir yol bu.”

      Vasco Núñez de Balboa, yüreğine dokunulmuş gibi hissediyor. Yıllardır rüyalara giren efsanevi Altın Ülkesi’nin izi bulunmuştu; kendisinden öncekiler her yerde, güneyde, kuzeyde aramışlardı ve şimdi eğer bu reis doğru söylediyse sadece birkaç günlük bir mesafede. Aynı zamanda nihayet Kolomb, Cabot ve Corereal gibi büyük ve ünlü denizcilerinin yolunu aradıkları ama bulamadıkları şu diğer okyanusun varlığı da ispatlanacak, böylece dünyanın çevresindeki yol da keşfedilmiş olacaktı. Bu yeni denizi kim ilk görür ve ülkesi adına sahiplenirse onun adı yeryüzünde hiçbir zaman unutulmayacaktı. Balboa, suçlarından kurtulmak ve kalıcı bir şeref kazanmak için yapması gereken şeyi anlıyor: Önce boğazı geçip Hindistan’a giden güneydeki denizi, Mar del Sur’u aşmak ve İspanya Kralı için yeni Altın Ülkesi’ni fethetmek. Kabile Reisi Comagre’nin evinde geçirilen o saatte, kaderi belirlenmişti. O andan itibaren, bu tesadüfen maceraperest olan adamın hayatının, büyük ve zamanı aşacak bir anlamı oldu.

      Ölümsüzlüğe Kaçış

      Hayatının ortasında, yaratıcı yıllarında hayatının amacını keşfeden bir insanın kaderinden daha büyük bir mutluluk olamaz. Núñez de Balboa, kendisi için neyin önemli olduğunu biliyor: Giyotinle korkunç bir ölüm ya da ölümsüzlük! Önce taht ile barışı satın almak, iktidarı darbe ile ele geçirmek şeklindeki suçunu kabul etmek ve bağışlatmak!

      Bu yüzden dünkü asi, sadece Reis Comagre’nin kendisine hediye ettiği altınlardan İspanya Kralı’na yasa gereği vermek zorunda olduğu beşte birini çok dürüst bir vatandaş olarak Española’daki haznedar Pasamonte’ye göndermekle yetinmiyor, dünya ile pratiği beceriksiz hukukçu Enciso’dan çok daha iyi olduğundan resmî gönderiminin içinde haznedarın kendisine de yüklüce bir para bağışı koyuyor ve ondan koloninin genel kaptanı olarak yürüttüğü görevini teyit etmesini rica ediyor.

      Haznedar Pasamonte’nin bunu yapmak için hiçbir yetkisi


Скачать книгу

<p>3</p>

Santa Maria de la Antigua del Darien: 1510’da Vasco Núñez de Balboa tarafından kurulan ve bugünkü Kolombiya’da, Acandí’nin yaklaşık 40 mil güneyinde, Unguía Belediyesi içinde bulunan bir İspanyol sömürge şehriydi. (ç.n.)

<p>4</p>

Ons: Fransa’da 30,59, İngiltere’de 28,349 gram ağırlığında altın tartı birimi. (ç.n.)