Japon Mitleri ve Efsaneleri. F. Hadland Davis
bulma umuduyla korkunç bir canavar şeklini aldım. Sen, efendim, hiç korkmadın ve bu beni çok sevindirdi. Dağdan büyük bir kırkayak iniyor, sarayıma giriyor ve çocuklarımla torunlarımı mahvediyor. Evlatlarım teker teker bu korkunç yaratığa yem oldular ve korkarım ki bu kırkayağı öldürmek için bir şey yapılmazsa ben de kurbanı olacağım. Cesur bir fani bulmak için çok uzun süre bekledim. Şimdiye kadar beni ejderha şeklimde gören tüm insanlar kaçtı. Sen cesur bir adamsın ve kötü düşmanımı öldürmen için sana yalvarıyorum.”
Maceraları, özellikle de tehlikeli maceraları her zaman memnuniyetle karşılayan Hidesato, Ejderha Kral için neler yapabileceğini görmek amacıyla hemen rıza göstermiş.
Hidesato, Ejderha Kral’ın sarayına ulaştığında buranın gerçekten de çok muhteşem bir bina olduğunu, Deniz Kralı’nın sarayıyla aynı güzelliğe sahip olduğunu görmüş.
Berrak nilüfer yaprakları ve çiçekleriyle ağırlanmış ve lüks abanoz çubuklarla önüne sunulan lezzetli yemekleri yemiş. O ziyafet çekerken on tane Japon balığı dans ediyormuş ve onların hemen arkasında on tane sazan balığı koto ve samisen ile hoş müzikler çalıyorlarmış. Hidesato ne kadar muazzam bir şekilde ağırlandığını ve şarabın ne kadar da enfes olduğunu düşünürken sanki aynı anda meydana gelen on gök gürültüsü gibi korkunç bir ses duymuşlar.
Hidesato ve Ejderha Kral aceleyle ayağa kalkıp balkona koşmuş. Mikami Dağı’nın tepeden tırnağa büyük kırkayak kıvrımlarıyla kaplı olduğu için güçlükle tanınabilir olduğunu görmüşler. Kırkayağın kafasında iki ateş topu parlıyormuş ve yüz ayağı uzun bir fener zinciri gibiymiş.
Hidesato yayına bir ok takıp bütün gücüyle yayı çekmiş. Ok karanlığın içine doğru hızla ilerlemiş ve kırkayağa saplanmış, ancak herhangi bir yaraya sebep olmadan sıyırıp geçmiş. Hidesato havaya dönen bir ok daha göndermiş. Bu da canavara çarpmış ve zarar vermeden yere düşmüş. Hidesato’nun geriye sadece bir oku kalmış. Birdenbire insan tükürüğünün sihirli etkisini hatırlayarak son okunun ucunu ağzına sokmuş ve sonra aceleyle yayını çekip dikkatlice nişan almış.
Son ok hedefine varmış ve kırkayağın beynini delmiş. Yaratık durmuş; gözlerindeki ve bacaklarındaki ışık sönmüş. Biwa Gölü ve altındaki sarayı korkunç bir karanlık bürümüş. Gök gürlemiş, şimşek çakmış ve o an için Ejderha Kral’ın sarayı yerle bir olacakmış gibi görünüyormuş.
Ancak ertesi gün tüm fırtına belirtileri yok olmuş. Gökyüzü bulutsuzmuş. Güneş ışıl ışıl parlıyormuş. Büyük kırkayağın bedeni parıldayan mavi gölde yatıyormuş.
Ejderha Kral ve etrafındakiler korkunç düşmanlarının yok edildiğini öğrendiklerinde çok sevinmişler. Hidesato bir kez daha ziyafet çekmiş ama bu çok daha görkemliymiş. Oradan birdenbire insana dönüşen balıklarla beraber ayrılmış. Ejderha Kral kahramanımıza beş değerli hediye vermiş: İki çan, bir torba pirinç, bir rulo ipek ve bir tencere.
Ejderha Kral, Hidesato’ya köprüye kadar eşlik etmiş ve sonra kahramanın ve hediyeleri taşıyan hizmetkârların yollarına devam etmelerine gönülsüzce izin vermiş.
Hidesato evine ulaştığında Ejderha Kral’ın hizmetkârları hediyeleri bırakıp aniden ortadan kaybolmuşlar.
Bunlar sıradan hediyeler değilmiş. Pirinç torbası yok olmazmış, ipek rulosunun sonu yokmuş ve tencerede herhangi bir ateş olmadan yemek pişirilebiliyormuş. Yalnızca çanların sihirli özellikleri yokmuş. Bunlar civardaki bir tapınağa takdim edilmiş. Hidesato zengin olmuş ve ünü her yere yayılmış. İnsanlar artık ona Hidesato değil, Tawara Toda yani “Efendim Pirinç Çuvalı” diyorlarmış.
III
Bambu Kesici ve Ay Bakiresi
Kaguya Hanım’ın Gelişi
Uzun zaman önce Sanugi no Miyakko adında yaşlı bir bambu kesici yaşarmış. Adam, bir gün bambu korusunda baltasıyla uğraşırken birdenbire mucizevi bir ışık algılamış. Işığa daha yakından baktığında, bir sazın özünde zarif bir güzelliğe sahip çok küçük bir yaratık keşfetmiş. Yaklaşık on santim boyundaki küçük kızı nazikçe alıp eve, karısına götürmüş. Küçük kız o kadar narinmiş ki ancak bir sepet içinde bakılabilirmiş.
Sonra bambu kesici işine devam edip gece gündüz sazlık kesmiş. Bir gün sazlık keserken altın bulmuş. Bir zamanlar fakirken artık hatırı sayılır bir serveti varmış.
Çocuk, bu basit taşra halkıyla üç ay geçirdikten sonra birdenbire yetişkin bir hizmetçiye dönüşmüş. Şaşırtıcı olsa da böylesine sevindirici bir olaya ayak uydurmak için şimdiye kadar omuzlarına uzun bukleler halinde dökülmesine izin verilen saçları toplanmış. Bambu kesicisi, vakti geldiğinde kıza Kaguya Hanım yani “Sonbahar Tarlasının Kıymetli İnce Bambusu” adını vermiş. Kıza isim verme töreninde tüm komşularının katıldığı büyük bir şölen düzenlenmiş.
“Sonbahar Tarlasının Kıymetli İnce Bambusu”nun Flörtü
“Bir kadın, bir kadın topluluğu içerisinde diğerlerinden biraz daha güzel olduğunda erkekler onun güzelliğinden kendilerini alamazlar!”
Kaguya Hanım artık tüm kadınların en güzeliymiş ve şölenden hemen sonra güzelliğinin ünü tüm ülkeye yayılmış. Müstakbel âşıklar çitin etrafında toplanmış ve en azından bu sevimli bakireye bir göz atma umuduyla verandada oyalanmışlar. Bu ümitsiz talipler gece gündüz beklemişler ama nafile. Mütevazı mizaca sahip olanlar, kurlarının faydasız olduğunu yavaş yavaş fark etmeye başlamışlar. Ancak varlıklı beş talip amaçlarından vazgeçmemişler. Bunlar; Prens İşizukuri ve Prens Kuramoçi, Sadaijin Dainagon Abe no Miuşi, Çiunagon Otomo no Miyuki ve İso Lordu Morotada imiş. Bu ateşli âşıklar, “kışın buzuna ve karına, yaz ortasının kavurucu sıcağına” katlanmışlar. Bu efendiler sonunda Bambu Kesici’den kızını onlardan birine vermesini istediğinde, yaşlı adam kibarca kızın aslında onun kızı olmadığını ve bu nedenle söz hakkı olmadığını söylemiş.
Sonunda beyler malikânelerine dönmüşler ama her zamankinden daha ısrarlı bir şekilde yalvarmaya devam etmişler. Nazik Bambu Kesici bile Kaguya’ya sitem etmeye ve beş soylu talip arasında kesinlikle çok iyi bir evlilik yapabileceğini belirtmeye başlamış.
Bilge Kaguya şöyle cevap vermiş: “Bir adamın inancından emin olabilecek kadar güzel değilim ve eğer kalleş olduğu apaçık biriyle evleneceksem kaderim ne zavallıdır! Bahsettiğin beyler, asil beyler şüphesiz ama kalbi tamamen sınanmamış ve bilinmeyen bir adamla evlenmem.”
Sonunda Kaguya’nın en değerli olduğunu kanıtlayan taliple evlenmesine karar verilmiş. Bu haber beş büyük beye bir anlık umut vermiş ve gece vakti geldiğinde kızın “müzikler, şarkılar, ilahiler, ritimler ve alkışlar eşliğinde” yaşadığı evin önüne toplanmışlar. Serenatlar için beylere teşekkür etmek üzere dışarı yalnızca Bambu Kesici çıkmış. Eve döndüğünde Kaguya talipleri test etmek için şöyle bir plan yapmış:
“Tenjiku’da (Kuzey Hindistan), bilge Buda’nın bizzat taşıdığı bir dilenci çanağı var. Prens İşizukuri’nin gidip bana aynısından getirmesini istiyorum. Doğu okyanusu üzerinde yükselen Horai dağında kökleri gümüş, gövdesi altın ve saf beyaz yeşim meyveleri olan bir ağaç var; Prens Kuramoçi’den oraya gitmesini bir dal kırıp bana getirmesini istiyorum. Yine, Morokoşi ülkesinde insanlar Alev Geçirmez Sıçan’ın postundan kürklü cüppeler yapıyorlar ve Dainagon’dan bana böyle bir tane bulmasını rica ediyorum. Sonra Çiunagon’dan, ışıltısını