Kelt Mitolojisi. John Arnott MacCulloch
tanrıçalar, Hıristiyanlık döneminde yaşayan kişilere binlerce yıl sonra görünür. Bu uzun süreye rağmen, genç ve güzel kalmışlardır. Yine de tanrıların ülkesi ölümsüz, barışçıl bir yer olarak resmedilirken, insanlar yine de ona insan yaşamının bazı özelliklerini atfettiler. Bazı hikâyelere göre savaş, yaralar ve ölüm vardı. Tanrılar bile insanlar tarafından katledilebilir ve tanrıların insani tutkuları olduğu gibi, insani zaafları da olabilir. Mitin her yerinde böyle tutarsızlıklar söz konusudur.
Görünmezlik, doğuştan gelen veya bir manto giyerek veya Manannan’ın büyüsü Féth Fiada’dan elde edilen başka bir ilahi güçtü. Büyü, bu sayede görünmez hale gelen veya başka biçimlere bürünen Druidler, şairler ve Hıristiyan azizler tarafından da biliniyordu. Féinn tarafından desteklenen Midir’in oğulları Bodb’a karşı savaşırken, Midir’in oğlu ve Caoilte, Oscar’ın yaralarını iyileştirecek bir hekim bulmak için Oengus’un sídine gider. Sonra “çevremizde bir Féth Fiada ortaya çıktı, böylece görünmez olduk,” der. Bir pasajda Dagda görünmez olarak tasvir edilir ve Midir, “Biz görüyorduk ama görülmüyorduk,” der. Manannan, eşi Fand’ı almaya geldiğinde onu yalnızca tanrıça görür. Lug, Cúchulainn’e yardım etmeye gittiğinde, kahramanın düşmanları tarafından görülmez. Tuatha Dé Danann’ın İrlanda’ya vardığında yaptığı gibi, tanrılar bazen sihirli bir sisin içinde saklanır; başkaları tarafından görülmeden kalarak arzularına göre ölümlülere görünebilirler. Tanrılar muhtemelen ruhsal varlıklar olarak kabul edilmiyordu. Kelt inancındaki ölüler gibi, göz kamaştırıcı bedensel formlara sahiptiler ve yiyip içiyorlardı. Ancak vücut biçimleri, görünmez olabilmesi ve yerçekimi yasalarına tabi olmaması bakımından insanlarınkinden farklıydı. Tanrılar havada seyahat ediyorlar veya insanların başlarının üzerinde görünüyorlardı.
Öyleyse, görünür olduklarında neye benziyorlardı? Bazen ilahi bir ihtişamları olsa da insan biçiminde görünüyorlardı. Bazen Morrígan veya Kutsanmış Bran gibi çok büyük oluyorlardı, oysa Fionn’un yardımını arayan bir tanrıça, devasa Féinn ile karşılaştırıldığında bile devasaydı. Bazen sadece ölümlüler olarak görünürler ve tanrı olarak kabul edilmezler. Lug’un gizemli bir evde ölümlü bir ev sahibi olarak görüldüğü Cúchulainn’in doğumu ve Merlin’in babasıyla ilgili hikâyede bunun örnekleri bulunur (annesi dışında hiç kimseye görünmez ve daha sonra insan şeklini alır). Bazen bir kılığa girilir. Oengus ve Midir, Rib ve Eochaid’e, yularlı bir yük atıyla şövalye şeklinde görünür ve onlara gitmelerini söyler. Tanrılar ayrıca, Midir’in Etain’e sevgilisi Ailill olarak göründüğü veya Manannan’ın ikincisinin karısına Fiachna olarak göründüğü veya Pwyll ve Arawn’ın şekil değiştirdiği zaman olduğu gibi bazı fanilerin suretine bürünüyorlardı.
Hayvan biçimlerine girdiklerine de rastlanır. Bunlardan en sevileni kuş şekliydi. Morrígan, Cúchulainn’e bir kuş olarak görünür. Kahramana âşık olan Devorgilla ve hizmetçisi de öyle. Llew bir kartal şeklini alır. Bude, âşığını ziyaret etmek istediğinde üvey kardeşiyle birlikte kuş şeklini almıştır ve aşığının kocası Nár, onları öldürmüştür. Midir ile Etain, Fand ile Liban birbirine bağlı kuşlar olarak görülüyordu. Tanrılar veya síde, bir hikâyede geyik olarak görünür. Yine, “Dönüşüm Savaşı”nın ünlü halk masalında ifade edilen ilahi şekil değiştirme fikri, Galler ve İrlanda masallarındaki Keltlerin yeniden doğuş fikriyle birleştirilir. Hanes Taliesin isimli bir on altıncı yüzyıl Galler hikâyesi, bu fikrin yeniden doğuş olayının önüne eklendiği daha önceki şiirlere dayanmaktadır. Şekil değiştirmenin Taliesin’e atfedilmesi o kadar yaygındır ki bu fikrin, Yunan Proteus mitinde ve Vikram ditya’nın Hindu hikâyesinde olduğu gibi, onun hikâyesine eklenmesi şaşırtıcı değildir. Şiirde Taliesin, onun dönüşümlerini tasvir eder ve ekler:
“Keşfedilen bir tahıl oldum
Bir tepe üzerinde yetiştim…
Bir tavuk kızıl pençeleri ve tarağıyla
Aldı beni.
Dokuz gece dinlendim
Karnında bir çocuk.”
Hanes Taliesin, kahraman ve Cerridwen hakkında daha önceki mitleri temsil eder, ikincisi bir Brython tanrıçasıdır. Bir gölün altında yaşayan Cerridwen, oğlu için planladığı ilhamı aldığı için Gwion Bach’a düşman olmuştur. Tanrıça onu takip eder ama o kendini bir tavşana dönüştürür ve kadın bir tazı şeklini alır. Ardından çift art arda balık ve su samuru, kuş ve şahin, buğday tanesi ve tavuk olur. Cerridwen, tavuk olup tahılı yutar. Güzel bir çocuk doğurup onu denize atar. Ancak çocuk Elphin tarafından kurtarılır ve Taliesin adını alır.
Dönüşüm savaşının çoğu versiyonunda rakipler erkektir. Bu nedenle biri diğerini doğuramaz. Ama Táin Bó Cúalnge için bir giriş hikâyesi olan İki Domuz Çobanı (Cophur in dá muccida) adlı İrlanda mitinin derleyicisi ustaca bir yöntemle bu zorluğun üstesinden gelmiştir. Domuz çobanları ikincil tanrılardı (Munster síd kralı tanrı Bodb’un çobanı Friuch ve Connaught síd kralı Ochall Oichni’nin çobanı Rucht). Bunlar her şekle girebilirlerdi ve aralarında dostluk vardı. Münster’de meşe palamudu olduğunda, Rucht domuzunu orada besliyordu ve Friuch da aynı şekilde sürüsünü Connaught’a getiriyordu. Ancak insanların arasında bir tartışma çıktı ve Friuch, Munster’in palamudunu yememeleri için Rucht’un domuzuna büyü yaptı, Rucht da Friuch’un domuzlarına aynısını yaptı. Domuzlar zayıfladığında, tanrılar görevlerini çobanlardan aldılar ve Friuch ile Rucht’u kuzguna dönüştürdüler. İkisi birer yıl boyunca Connaught’ta ve Munster’da kavgaya tutuştular. Kendi hallerine geri dönerek daha çok ceset olacağını ve onlar yüzünden feryatlar duyulacağını ilan ettiler. Şimdi su canavarları şeklini aldılar ve bir yıl boyunca Su-ir’de ve diğer bir yıl boyunca da Shannon’da görüldüler. Birbirlerini yiyip bitirdiler ve tepeler kadar büyük göründüler. Sonunda insan olarak karaya çıktılar ve Ochall’a güçlerini sınamak için başka şekiller almaları gerektiğini söylediler. Şövalyeye dönüşüp üç gün üç gece savaştılar. Birbirlerini öyle yaraladılar ki ciğerleri dışarı çıktı. Sonra iblise dönüştüler. İnsanların üçte biri onları görünce korkudan ölüyordu. Başka bir yorumdaysa geyiklere ve ejderhalara dönüşmeleri eklenir. Sonunda, biri Connaught’ta bir pınarda, diğeri Ulster’de Cruind nehrinde olmak üzere solucan oldular. Kraliçe Medb bir gün su çekmek için pınara gelir ve bu rengârenk küçük hayvan tabağına atlar. Kadın onunla konuştuğunda hayvan birçok şekle büründüğü söyler ve Ailill’i kocası olarak almasını buyurduktan sonra nehre geri döner. O gün Fiachna, Cruind nehrinde yıkanırken küçük bir canavar görünce korkar. Bu küçük canavar ona işinin iyi gitmek üzere olduğunu ve kendisinin Bodb’un çobanı olduğunu söyler. Diğerinin Medb’e yalvarması gibi, Fiachna’dan onu bir yıl boyunca beslemesini ister. Daha sonra ona diğer canavarla gelecekteki bir dövüşten söz eder. Ertesi gün, Medb’in ineklerinden birinin diğerini yutması gibi, Fiachna’nın ineklerinden biri onu su içerken yutacaktır. Sonuç olarak Medb’in ineği Findbennach’ı (Beyaz Boynuz) ve Fiachna’nınki Donn veya Cúalnge’nin Kahverengi Boğasını doğurur. Daha önce hiçbir boğa feryat etmeye cesaret edememiştir ve İrlanda’da onlar yüzünden büyük bir savaş meydana gelir. Dindsenchas, domuz sürülerinin aldığı yedi şekilden bahseder, ancak yalnızca beş tanesini tanımlar (domuz çobanları, kuşlar, kurtlar, alabalık ve solucanlar) ve ayrıca Donn’un boğasının Beyaz Boynuz tarafından nasıl öldürüldüğünü anlatır.
Bir Batı İrlanda koleksiyonunda bu mite bezer bir halk hikâyesi vardır. İki kahraman, belli bir yaşa gelinceye kadar insan olarak, sonra yaşlanıncaya kadar yavru köpek,