Kalkan Denizi . Морган Райс
hizmetli yaklaşarak Reece'e üstüne tam gelen kuru bir takım kıyafet ve zırh verdi.
Reece, şaşırarak ve minnet duygularıyla Srog'a bakarken, ıslak kıyafetlerini çıkarıp yerine bunları giydi.
Srog gülümsedi. "Dostlarımıza burada iyi davranırız," dedi. "Bu yeri düşünürsek, bunlara ihtiyacın olacağını düşündüm."
"Teşekkür ederim," dedi Reece, giyer giymez daha sıcak hissederken. "Bunlara hiç bu kadar ihtiyacım olmamıştı." Islak kıyafetlerle denize açılma düşüncesi onu berbat hissettirecekti, ihtiyacı olan tek şey buydu.
Srog siyasetten konuşmaya başladı, uzun bir monolog boyunca Reece kibarca kafasını sallayarak dinliyormuş gibi yaptı. Fakat aslında Reece'in dikkati dağınıktı. Hala Stara'nın düşünceleriyle boğuşuyor onu bir türlü aklından çıkaramıyordu. Karşılaşmalarını düşünmekten kendini alamıyordu ve her aklına geldiğinde kalbi heyecanla yerinden çıkacakmış gibi oluyordu.
Bir de berbat bir şekilde topraklarında onu bekleyen korkunç görevi, Selese'e -ve diğer herkese- düğünün iptal edileceğini söylemesi gerektiğini düşünmeden edemiyordu. Onu incitmek istemiyordu ama başka seçenek bulamıyordu.
"Reece?" diye tekrarladı Srog.
Reece gözlerini kırpıp ona baktı.
"Beni duydun mu?" diye sordu Srog.
"Özür dilerim," dedi Reece. "Ne dedin?"
"Dedim ki kız kardeşin gönderdiğim haberleri aldı herhalde?" diye sordu Srog.
Reece kafasını salladı, odaklanmaya çalıştı.
"Elbette," diye cevap verdi Reece. "Beni de buraya bu nedenle gönderdi. Neler olduğunu ilk ağızdan duyup bakmamı istedi."
Srog iç çekerek alevlere daldı gitti.
"Altı ay vaktidir buradayım," dedi, "ve sana şunu söyleyebilirim ki Yukarı Adalar sakinleri bizler gibi değil. Sadece ismen MacGil'ler. Babanın özelliklerinden yoksunlar. Sadece inatçı değiller üstüne güvenilmezler de. Her gün Kraliçe'nin gemilerini hatta burada yaptığımız her şeyi sabote ediyorlar. Bizi burada istemiyorlar. Ana karanın hiç bir izini burada istemiyorlar – tabii kendileri işgal etmedikleri sürece. Birlikte uyum içinde yaşamak anladığım kadarıyla onların yöntemi değil."
Srog iç geçirdi.
"Burada vakit harcıyoruz. Kız kardeşin buradan çekilip onları kendi kaderine terk etmeli."
Reece kafasını sallayarak dinledi, ateşin önünde ellerini ovuşturup kafasını sallarken birden güneş bulutların ardından çıktı. Karanlık, ıslak hava açık ve güneşli bir yaz gününe döndü. Bir boru sesi duyuldu.
"Gemin!" diye bağırdı Srog. "Acele etmeliyiz. Hava dönmeden açılmalısın. Seni yolcu edeyim."
Srog, Reece'i kalenin kapısından dışarıya geçirdiğinde Reece parlak güneş ışığında gözlerini kısmak zorunda kaldığı için hayrete düştü. Mükemmel bir yaz günü geri gelmişti.
Reece ve Srog, arkalarından gelen Srog'un adamlarıyla yan yana ve aceleyle yürürken, botlarının altındaki taşlar eziliyordu. Tepelerden aşağıya inerken, görünen kıyıya doğru rüzgarlı yolları takip ederek inmeye başladılar. Gri kayaları, yamaçlara tutunarak otları çiğneyen keçilerin gezindiği kayalıklı tepe ve uçurumları geçtiler. Kıyıya yaklaştıklarında, sulardan çanlar yükseliyor kalkan sise karşı gemileri uyarıyordu.
"Uğraştığın sorunları bizzat görebiliyorum," dedi Reece nihayet birlikte yürürken. "Kolay değil işin. Buradaki sorunlarla başkasının yapabileceğinden çok daha uzun süredir idare ediyorsun, bundan eminim. Burada çok iyi iş çıkardın. Bunu kesinlikle Kraliçe'ye anlatacağım."
Srog takdir ederek başını salladı.
"Bunu söylemen beni mutlu etti," dedi.
"Buradaki insanların mutsuzluğunun sebebi nedir?" diye sordu Reece. "Tüm olanlardan sonra özgürler. Onlara zarar vermiyoruz. Tam tersine erzak ve koruma sağlıyoruz."
Srog kafasını salladı.
"Tirus serbest kalana kadar rahat etmeyecekler. Liderlerinin tutsak olmasını kendilerine yapılmış gibi bir utanç meselesi olarak görüyorlar."
"Fakat ihaneti yüzünden idam edilmeden hapiste yaşadığı için şanslılar."
Srog kafasını salladı.
"Doğru. Ama bu insanlar durumu anlamıyor."
"Onu özgür bırakırsak?" dedi Reece. "Buraya huzur gelir mi?"
Srog kafasını salladı.
"Sanmam. Sadece başka bir huzursuzluk yaratmak için onları cesaretlendirir."
"O zaman ne yapacağız?" diye sordu Reece.
Srog iç çekti.
"Bu yeri terk etmemiz lazım," dedi. "Mümkün olduğunca çabuk. Gördüklerim hoşuma gitmiyor. Bir isyanın yolda olduğunu hissediyorum."
"Fakat adamlarımız ve gemilerimiz sayıca onlardan üstün."
Srog kafasını salladı.
"Tüm hepsi sadece bir yanılsama," dedi. "Çok iyi organize olmuşlar. Biz onların topraklarındayız. Sabote etmek için bizim öngöremediğimiz milyonlarca yöntemleri var. Burada bir yılan deliğinde yaşıyoruz."
"Ama Matus yaşamıyor," dedi Reece.
"Doğru," diye cevapladı Srog. "Ama sadece o."
Biri daha diye düşündü Reece. Stara. Fakat düşüncelerini kendine sakladı. Tüm bunları duymak, onu Stara'yı kurtarma ve mümkün olduğu kadar çabuk bu yerden onu çekip çıkarma isteğiyle doldurdu. Bunu yapacağına yemin etti. Ama önce denize açılıp işlerini yoluna koymalıydı. Sonra onun için dönebilirdi.
Sahile vardıklarında, Reece önlerindeki gemide adamlarının onu beklediğini gördü.
Önünde durdu ve Srog ona dönerek omuzlarını samimiyetle kavradı.
"Tüm bunları Gwendolyn'le paylaşacağım," dedi Reece. "Endişelerini anlatacağım. Fakat bu adalarla ilgili kararlı olduğunu biliyorum. Buraları Halka'nın daha büyük bir stratejisi için gerekli parçalar olarak görüyor. En azından şimdilik buradaki düzeni korumalısın. Her ne pahasına olursa olsun. Neye ihtiyacın var? Daha fazla gemi? Daha çok adam?"
Srog kafasını salladı.
"Dünyadaki tüm adamları ve gemileri de verseniz, Yukarı Adalar sakinlerini değiştirmez. Bunu yapabilecek tek şey kılıçların uçlarıdır."
Reece ona dehşete düşmüş bir bakış attı.
"Gwendolyn masumları asla katletmez," dedi Reece.
"Bunu biliyorum," diye cevap verdi Srog. "Bu yüzden birçok adamamızın öleceğinden endişe duyuyorum."
DOKUZUNCU BÖLÜM
Stara, annesi öldüğünden beri yaşadığı, annesinin en az ada kadar eski, kare şeklindeki taştan kalesinin siperlerine dayandı. Kenara yürüdü, bu dramatik günde nihayet bulutların ardından yüzünü gösteren güneşe şükran duydu. Sıra dışı bir netlikte önünde uzanan ufka bakıp uzakta Reece'in gemisinin denize açılmasını seyretti. Gemisinin filodan ayrılıp, her bir dalgayla Reece'i daha uzağa götürmesini, ufukta son anda kaybolana kadar izledi.
İçinde Reece'in olduğunu bilirse tüm gün gemisini izleyebilirdi. Gittiğini görmeye dayanamıyordu. Kalbinin ve kendisinin bir yanı sanki adayı terk ediyor gibiydi.
Bu yalnız, korkunç ve terk edilmiş adada geçirdiği tüm yıllardan sonra Stara keyfe boğuluyordu. Reece'le karşılaşması yeniden yaşadığını hissettirmişti.