1984. Джордж Оруэлл
gelen şirret ses. “6079 Smith W! Evet, SEN! Daha fazla eğil lütfen. Daha iyisini yapabilirsin. Denemiyorsun bile. Daha fazla eğil lütfen! Ha şöyle yoldaş! Şimdi rahat. Tüm ekip beni izlesin.”
Winston’ın vücudu, aniden sıcak sıcak terlemeye başladı. Ancak yüzü, hâlâ ifadesiz kalmaya devam etti. Korkunu asla belli etme! Kızgınlığını asla gösterme! Tek bir göz kırpması dahi seni ele verebilir. Eğitmenin, zarifçe olduğu söylenemese bile dikkate şayan bir beceri ve verimlilikle, ellerini başının üzerine kaldırıp eğilerek, parmak eklemlerini ayak parmaklarının altına yerleştirişini seyrededurdu Winston.
“ÜÇ, yoldaşlar! Sizin de işte böyle yaptığınızı görmek istiyorum. Beni tekrar izleyin. Ben otuz dokuz yaşındayım ve dört çocuğum var. Şimdi bakın.” Kadın tekrar eğildi. “Gördüğünüz gibi dizlerim bükülmedi. Eğer isterseniz sizler de yapabilirsiniz.” dedi ayağa kalkarken. “Kırk beş yaşın altındaki herkes, ayak parmaklarına dokunabilir. Hepimiz ön cephede savaşma ayrıcalığına sahip olmasak bile en azından zinde kalabiliriz. Malabar cephesindeki askerlerimizi hatırlayın! Yüzen Kale’deki denizcileri hatırlayın! Nelere dayanmak zorunda olduklarını düşünün. Şimdi tekrar deneyin. Çok daha iyi yoldaş, çok daha iyi!” dedi teşvik edercesine. Winston, dizlerini bükmeden keskin bir hamle ile ayak parmaklarına yıllar sonra ilk kez dokunmayı başardı.
4
Yakınlarındaki tele-ekranın dahi mâni olamayacağı derin ve bilinç dışı bir iç çekme ile başladı güne. Winston, Konuşyaz’ı kendine doğru çekti, ağız kısmındaki tozları üfledi ve gözlüğünü taktı. Sonra masasının sağ tarafındaki basınçlı tüpten düşmüş olan, dört ufak kâğıt rulosunu açıp birbirine iliştirdi.
Bölmesinin duvarlarında üç delik vardı. Konuşyaz’ın sağ tarafında yazılı mesajlar için küçük bir basınçlı boru, sol tarafında gazeteler için daha geniş bir basınçlı boru ve yan duvarda, Winston’ın koluyla ulaşabileceği mesafede tel kafesle korunan geniş dikdörtgen bir boşluk vardı. Sonuncusu atık kâğıtlar içindi. Benzer boşluklar, binanın her yerindeki on binlerce odanın her birinde mevcuttu. Dahası bu boşluklara, her bir koridorda kısa aralıklarla rastlamak mümkündü. Her nedense “hafıza deliği” şeklindeki takma isimlerle de biliniyorlardı. Herhangi bir belgenin imha edileceği bilindiğinde ya da yerde atık kâğıt görüldüğünde bunları en yakın hafıza deliğine atmak, âdeta mekanik bir hareketti. Sıcak hava akımı, deliğe atılan kâğıtları binanın girintilerinden birinde gizlenen devasa ocaklara sürüklerdi.
Winston, elindeki dört kâğıt parçasını inceledi. Kâğıtların hepsi bir iki satırlık kısaltılmış jargonla yazılan mesajlar içeriyordu. Bu yazılar, Yenikonuş’ta olmasalar bile Yenikonuş’tan çok sayıda kelime içeriyorlardı. Mesajlar, Bakanlık’ın iç işleyişiyle alakalıydı ve şu şekildeydi:
times17.3.84 bb konuşma afrika hatabilgi düzelt
times 19.12.83 3 yp 83’ün 4. çeyrek tahmini yanlış basım, güncel baskı incele
times 14.2.84 bolbak çikolata hataçıklama düzelt
times 3.12.83 bb günlük emir çiftartıiyisiz yokkişiden bahs hepsi yeniyaz arşiv önce üstyetkili göster.
Winston, belli belirsiz bir memnuniyet hâliyle dördüncü mesajı kenara ayırdı. Çünkü bu, karmaşık olan ve sorumluluk gerektiren bir işti, en sona ayrılmalıydı. Diğer üçü, rutin meselelerdi. Her ne kadar ikinci mesajın, sayısal verileri titizlikle incelenmeyi gerektirmesi kuvvetle muhtemel olsa da…
Winston, tele-ekrandaki “eski sayıları” tuşlayarak Times’ın gerekli sayılarını istedi. Talep ettiği basımlar, birkaç dakikalık bir gecikme sonrasında basınçlı borulardan kayıverdi. Aldığı mesajlar, bir sebepten değiştirilmesi ya da resmî tabirle düzeltilmesi gerektiği düşünülen yazılar ya da haberlerle ilgiliydi. Örneğin Times gazetesinin 17 Mart tarihli sayısında Büyük Birader’in bir önceki günkü konuşmasında yer alan, Güney Hindistan cephesinin sakin kalacağı ancak Avrasya’nın kısa süre sonra Kuzey Afrika’da saldırı harekâtı başlatacağı tahmini vardı. Ancak Avrasya Yüksek Komutanlığı saldırı harekâtını Güney Hindistan’da başlatmış ve Kuzey Afrika’ya dokunmamıştı. Dolayısıyla Büyük Birader’in o konuşmasındaki paragrafı, gerçekleşen şeyi tahmin etmiş gibi yazmak icap ediyordu. Aynı şekilde Times’ın 19 Aralık tarihli sayısında, 1983’ün son çeyreği olmanın yanında Dokuzuncu Üç Yıllık Plan’ın altıncı çeyreği olan dönemle ilgili olarak bazı tüketim mallarının üretimine yönelik resmî tahminler yer alıyordu. Bugün yayımlanan sayı ise gerçek üretim rakamlarını içeriyordu ve buna göre tahminler fazlasıyla yanlıştı. Winston’ın görevi, asıl rakamları sonradan yayımlananlara göre düzeltmekti. Üçüncü mesaj ise bir iki dakika içinde düzeltilebilecek basit bir hatadan bahsediyordu. Kısa bir süre önce, yani şubat ayında Bolluk Bakanlığı, 1984 yılında çikolata payının azaltılmayacağına dair söz vermişti. (Resmî ifadeye göre “koşulsuz vaatte” bulunmuştu.) İşin aslı, Winston’ın da çok iyi bildiği üzere çikolata payı o haftanın sonunda, otuz gramdan yirmi grama düşürülecekti. Bunun için yapması gereken tek şey; orijinal vaadi, çikolata paylarını, nisan civarında düşürmek gerekebileceği şeklinde değiştirmekti.
Winston, bu mesajların her birini hallettikten sonra Konuşyaz aracılığıyla kâğıda döktüğü doğru hâllerini, Times gazetesinin ilgili sayılarına yerleştirip basınçlı borudan içeri attı. Daha sonra, neredeyse bilinç dışı bir hareketle orijinal mesajları ve kâğıda döktüğü kendi notlarını buruşturduktan sonra alevler tarafından yutulmak üzere hafıza deliklerinden içeri attı.
Basınçlı boruların çıktığı görünmez labirentlerde, ne olduğunu detaylarıyla bilmese de ana hatlarıyla biliyordu. Times gazetesinin, herhangi bir sayısına ait gerekli düzeltmeler yapılıp dizgilendikten sonra orijinal baskı imha ediliyor ve düzenlenmiş baskı arşivleniyordu. Bu sürekli değiştirme işlemi, sadece gazeteler için söz konusu değildi. Kitaplar, dönemsel mecmualar, broşürler, posterler, el ilanları, filmler, ses bantları, çizgi filmler, fotoğraflar… Kısacası siyasi ya da ideolojik önem taşıyan her türlü edebî çalışma ve belge, bu duruma maruz kalıyordu. Geçmişe ait her gün, neredeyse her dakika bugüne uyarlanıyordu. Böylece Parti’nin yaptığı her bir tahminin doğru olduğu, belgelerle ispat ediliyordu. O zamanın şartlarıyla çelişen herhangi bir haber ya da fikir beyanının kayıtlarda yer almasına asla izin verilmiyordu. Gerektiği hâllerde tüm tarih yeniden yazılıyor, kazınarak temizleniyordu. Tıpkı üzerindeki yazı silinip tekrar yazılabilen bir palimpsest gibi… Bu iş yapıldıktan sonra herhangi bir oynamanın gerçekleşmiş olduğunu kanıtlamak, hiçbir şekilde mümkün değildi. Kayıtlar Bölümü’nün en büyük kısmı, Winston’ın çalıştığından çok daha büyük bir kısmı, tek görevi hükümsüz kılınan ve yok edilmesi gereken tüm kitapların, gazetelerin ve diğer belgelerin izini sürmek olan insanlarla doluydu. Siyasi ittifak değişiklikleri ya da Büyük Birader’in yanlış çıkan kehanetlerinden dolayı defalarca yeniden yazılmış Times basımları, orijinal tarihleriyle arşivlerde yerini alırdı ve bu basımla çelişecek bir tane daha kopyayı bulmak mümkün olmazdı. Kitaplar da aynı şekilde yeniden toplanarak yeniden yazılır ve herhangi bir değişiklik yapıldığı, hiçbir şekilde kabul edilmeden yeniden dağıtılırdı. Winston’ın aldığı ve işini bitirir bitirmez yok ettiği yazılı emirler dahi herhangi bir sahtecilik eyleminin yapıldığını, ne belirtir ne de ima ederdi. Notlarda, hataların, yanlış basımların ya da yanlış aktarmaların gerçekleştiği ifade edilirdi ve doğruluk adına düzeltilmeleri gerektiği belirtilirdi.
Winston, Bolluk Bakanlığı’nın verilerini yeniden düzenlerken yaptıkları