Aforizmalar. Иоганн Вольфганг фон Гёте
istemekten ne istediğini bilemez. Ve bu anlamda yasa halkçılığın genel ifade edilmiş iradesi olabilir, olmalıdır da. Çoğunluğun asla dile getiremediği, ancak anlayışlı olanın duyabildiği, akıllı olanın tatmin edebildiği ve iyi olanın seve seve teskin edebildiği bir iradedir bu.
155 Bir ulus olgunlaşabilir mi sorusu tuhaf bir sorudur. Ben bu soruya evet diye cevap verirdim eğer bütün erkekler otuz yaşında insanlar olarak doğabilseydi. Ancak gençlik ebediyen ukala, yaşlılık da ebediyen çekimser kalacağı için asıl olgun olan insan, hep iki arada sıkışmış kalacak ve mucizevi bir biçimde bu işin içinden geçmeye ve sıyrılmaya çalışacaktır.
156 Hiçbir ulus kendi hakkında verdiği hüküm gibisini başka yerden alamaz. Ancak bu büyük avantaja çok geç ulaşır.
157 Gerçek bir Alman, varlığını eğitiminin çeşitliliği ve karakterinin birliği ile ortaya koyar.
158 Alman için en tehlikelisi komşularıyla ve komşularının çıtasından yükselmesidir. Bu denli kendi içinden gelişmeye müsait olan ikinci bir ulus yoktur. Bu nedenle dış dünyanın kendisini bu kadar geç fark etmiş olması kendisi için büyük avantaj olmuştur.
159 Alman’ın zihniyetten yana özgürlüğü vardır. Bu nedenle zevk ve akıl özgürlüğü bakımından eksik kaldığında bunu fark etmez.
160 Almanlar birlikteliklerini korumaya değer vermezler. Ancak kendi içlerinde kalmayı önemserler. Her birinin, bu kim olursa olsun, vermek istemediği, kendince, bir şeyi vardır.
161 Alman bir yazar ulusuna hâkim olmak istediğinde, onları, kendilerine hükmetmek isteyen birinin olduğuna inandırması yeterli olurdu. Hemen öylesine gözleri korkardı ki, kimin tarafından olursa olsun yönetilmeye razı gelirlerdi.
162 Eski zamanın Almanları için, birinin diğerine itaat edememesi kadar daha mutlu edici bir şey yoktu.
163 Yeni zamanın Almanları düşünce ve basın özgürlüğünü birbirlerini umuma açık yerebilme olarak değerlendirdiler.
164 Neredeyse yirmi yıl olacak Almanları tümüyle üstün geleli. Bunu bir fark etseler kendilerini tuhaf hissedecekler.
165 Almanlar otuz yılık bir süre için mizaç kelimesini telaffuz etmemeliler. Ancak o zaman yavaş yavaş mizaç yine oluşmaya başlayacaktır. Şimdi odaklanıp dikkat edilmesi gereken nokta zaaflardır, kendininkileri ve yabancılarınki.
166 Yanlışı düzeltmeyi bilir Almanlar, yardımda bulunmayı değil.
167 Adalet: Almanların özelliği ve fantomu.
168 Bir Alman umut ettiği sürece zaten tuhaftı; şimdi üstesinden gelinmiş haliyle beraber hiç yaşanmaz.
169 Alman dünyasının birçok iyi, isabetli zihinlerle süslenmiş olduğu, gitgide hemfikir olmayan, sanat ve bilime bağlı olmayan, tarihi, teorik ve pratik yolda gitgide kaybolduğu ve sapıttığı inkâr edilemez.
170 Fransızların tournure olarak adlandırdığı asaletin kibre indirgenmesidir. Buradan Almanların tournure’e sahip olmadıklarını görüyoruz. Kibirleri sert ve keskindir, asaletleri yumuşak ve mütevazı. Biri diğerini dışlar ve bu iki nitelik birbiriyle bağdaştırılamaz. (Bkz. ek notlar) 171 İngilizler bizi saf insan aklı ve iyi niyetle, Fransızlar ise akıllı ihtiyatla ve pratik uygulamayla utandıracak.
172
Hiçbir, en küçük bir Yahudi bile yoktur ki kesin bir hedefe yönelik olmasın, hem de dünyevi, zamansal, ana yönelik.
Yahudi dilinin bir dokunaklılığı vardır.
173 Sözüm ona aydınlanmanın hatası; tek yönlülüğü değiştirilemez olan insanlara çok yönlülük veriyor olmasıdır.
174 Bazı devletlerde yaşanan yoğun hareketler sonucunda ders işleme konusunda bazı aşırılıklar söz konusu oldu. Bu aşırılıklar bazı kurumların becerikli öncüleri tarafından tamamen fark edildi. Aklıselim insanlar, idari ve yönetmelik yüzünden gereksiz ve zararlı buldukları şeyleri öğretmek zorunda kalacakları düşüncesiyle bir çaresizlik içinde yaşıyorlar.
175 Hangi eğitim biçimi en yararlısıdır? Cevap: Hidriot’larınki. Adalı ve denizci olarak oğullarını hemen gemilere alır ve görevle birlikte büyümelerini sağlarlar. Ortaya bir iş koyduklarında çocuklar kâra ortak olur. Böylece ticaretle, takasla ve ganimetle ilgilenirler ve böylece en iyi denizciler, tüccarlar ve en gözü pek korsanlar yetişir. Elbette böyle bir kitleden düşman gemilerini yakarak amiral gemilerine mıhlayan kahramanlar çıkar.
176 Bundan sonra bir sanata veya zanaata yönelmeyenin hali harap. Bilgi, dünyanın hızlı devinimi karşısında kâr etmiyor. Her şeyin farkına varana kadar kendinizi kaybediyorsunuz.
177 Zaten dünya bize genel bir eğitimi mecbur kılıyor, bunun için ayrıca bir gayrete gerek yok. Özel olanı edinmeye mecburuz.
178 Zaman zaman, kendisinde hiçbir değişimi arzulamayacağım bir gence rastlıyorum, sadece kendisinde çağın sularına kapılıp gidecek yetiyi görüyor olmam beni korkutuyor. İşte tam da bu noktaya her zaman dikkat çekmek istiyorum: bu nedenle insana kırılgan kayığının içerisinde kürekler eline verilmiştir. Dalgaların keyfine değil, idrakinin iradesini takip edebilsin diye.
179 Ancak genç bir adam kendi başına, herkes tarafından yapılanın, onaylananın ve desteklenenin kınanacak ve zararlı olduğunu görecek noktaya nasıl ulaşacak!? Doğası gereği kendisinin de oraya sürüklenmesine neden izin vermesin?
180 Çağımızın en büyük felaketi hiç bir şeyin olgunlaşmaya izin vermeden, bir sonraki anda, bir öncekini tüketmesidir. Her zaman elden ağza işleyen döngüde, hiçbir şeyi düşünmeden gün be gün israf edildiğini söylemeliyim. Günün tüm zamanı için takvimimiz var! İyi bir kafa muhtemelen birini veya diğerini takvime ekleyebilir. Böylece şeytan hızla insanların yaptıkları, uyguladıkları ve imzaladıkları ile halkın arasına karışır. Evden eve, şehirden şehre, krallıktan krallığa ve en sonunda da kıtadan kıtaya atlar ve kimse bir başkasının eğlence ve mutluluğunu paylaşamaz ve acısına da ortak olamaz.
181 Nasıl buharlı motorların amacı zayıflatmak değilse; ticari faaliyetlerin amacı da etik olarak bu değildir. Kâğıt paraların hışırtısı, kabaran borçlar ve borçların ödenmesi genç bir adamın önüne sunulan korkunç unsurlardır. Ancak dünya için hiçbir mantıksız talepte bulunmaz ve kendi kararlarının etkilenmesine de izin vermez, doğası gereği üstün yeteneklere, makul ve sakin bir zihne sahiptir.
182 Ancak her çemberde günün ruhu tehdit unsurudur ve kendisine erkenden yol göstermek, iradesinin ne yöne gitmesi gerektiğini bildirmekten daha önemli bir şey yoktur.
183 Mezardakileri kıskanmak durumunda kaldığımız nasıl bir çağdır bu böyle?
184 İnsan herkesle yaşamak istemez, aynı şekilde herkes için de yaşamaz. Bunun farkına varan dostlarının kıymetini doruklarda bilir, düşmanlarından nefret etmez ve onların peşine de düşmez. Aksine insan düşmanlarının üstünlüklerine vakıf olduğunda onlara karşı avantajlı olur, onlara kıyasla bir ağırlığa sahip olur.
185 Tarihe geri dönüp baktığımızda her yerde öyle kişilikler görürüz ki, kimisiyle anlaşır kimisiyle de elbet çatışırdık.
186 Ancak en önemlisi kendi çağımızdır, çünkü o bizde biz de onda en berrak şekilde yansırız.
187 Cato, o yaşta mahkeme karşısında yargılandı, savunmasında bilhassa şunu vurguladı, insan kendini birlikte yaşadıklarının dışında kimse karşısında savunamaz. Ve tamamen haklı: bir jüri bilgisinin dışındaki ön koşullar olmaksızın nasıl karar verebilir? Çoktan geride kalmış motifler hakkında nasıl