Aforizmalar. Иоганн Вольфганг фон Гёте
neyin olduğunu tespit etmelidir. Kendisine yönelik davranışlarını, meslektaşlarıyla arasında halletmeli; seyirci ise, ne kadarının gerçekleşmiş olduğunu irdelemek zorunda değildir.
192 Sadece şimdiki zamanı önemseyen biri, bir kronik yazar.
193 Tarihi yazmak geçmişin yükünden kurtulmak gibi bir şeydir.
194 Genel dünya danışmanlığına, yeminsiz olsa da, yargıç ilan edildiysek ve gazete yazarları tarafından her gün bilgilendiriliyor olsak da, geçmiş zamandan haber verenlere sahip olmak da bir şanstır. Benim için von Raumer ve Wachler günümüzde bunlardan ikisidir.
195 Gündelik tuhaflıkları, dünya tarihindeki büyük olaylarla değerlendirmek gerekir.
196 Hava balonlarının keşfine tanık olanlar, hangi dünya akımının ortaya çıktığına, balon pilotunun buna ne kadar katkı sağladığına, zihinlerde binlerce özlemleri nasıl açığa çıkardığına, bunu çoktan kabul ettiklerine, öngördüklerine, her zaman inanılmaz tehlikeli olan seyahat katılımlarına inandıklarına, garip bir şekilde her zaman taze ve mutlu denemeleri gazeteleri doldurduğuna ve bir gün kitap ve gravürlerde yer almasına ve bu denemelere talihsizce kurban olan hassas paylaşımlara da şahitlik edeceklerdir. Bu en az otuz yıl önce yaşanmış olan savaşa duyulan ilgi gibi hafızlarda bile tekrarlanması imkânsızdır.
197 Bilimin tarihi bireyin dolaylı tecrübesi ile doğrudan aktarımı arasındaki çelişkiden oluşmaktadır. Çünkü kitleler içinde kitleler tarafından oluşturulan aslında her şeyi toplayan, düzenleyen ve birleştirecek olan daha hamarat bir bireye yöneliktir ve bu noktada çağdaşların bu durumu onaylıyor veya ona karşı koyuyor olmaları hiç fark etmez. Çünkü desteklemek, var olanı çoğaltıp genelleştirmek anlamına gelir. Böylece işe yarar olur ama ana konu desteklenmiş olmaz.
198 Ayrıca kendi tecrübesini aktarabilme adına, bireylerin, ulusların ve zamanların doğası gereği, tuhaf bir karşı koyuş, sendeleme ve karmaşa oluşmalıdır.
199 İki tür tecrübe vardır: Namevcut olanın tecrübesi ve mevcut olanın tecrübesi. Namevcutun tecrübesini, ki buna geçmiş olan dâhildir, yabancı otoriteye göre ediniriz. Mevcut olanın tecrübesini kendi otoritemize göre yapmalıyız. Her ikisini esaslı olarak yapabilmeye bireyin doğası kifayetsizdir.
200 Aktarımla daimi bir kavga içerisindeyiz ve mevcut olanın tecrübesini kendi otoritemizce yapmamız gerektiği talebi, bizi aynı şekilde üzerinde düşünülmesi gereken bir kavgaya iter. Yine de bu durumdan etkilenmiş olan bir insan bu ikili savaştan ibaret ve bilim tarafından kolaylaştırılmayan zorlaştırılan mesleği kendince icra edebileceğine inanır. Çünkü en nihayetinde, daha geniş bir doğaya ve daha geniş bir aktarıma göğüs ve alın germesi gereken bireydir.
201 İç içe geçmiş insanlık tarihi ve çağlar, az veya çok incelenmiş olan aktarımları kabul etmeye zorlar. Böylece aktarımdan çok insan neslinin ayrıcalığı öne çıkar. Yabancı tecrübelerin, yabancı kararların aktarımı kısıtlanmış insanlığın bu denli büyük ihtiyaçları karşısında çok istenen bir durumdur. Bilhassa yüce konular, genel tertibatlar söz konusu ise.
202 Namevcut olan, bize aktarım aracılığıyla etki eder. Basit olanı tarihsel olarak adlandırılabilir; daha yüce, hayal gücüne yakın olanı ise, efsanevidir. Bunun ardında üçüncü bir şey, bir başka anlam arandığında, o zaman mistiğe dönüşür. Ayrıca kolaylıkla duygusallaşır ki biz de sadece uygun olanını benimseriz.
203 Tarihsel bir insan duyumsallığına sahip olmak, öylesine bir tablo çizebilmektir ki içerisine geçmişin her türlü kazanç ve liyakati dâhil etmek demektir.
204 Hakkında pek az şey bildiğimiz önemli zamanlar vardır, ehemmiyetini doğurduğu sonuçlarından fark edebildiğimiz durumlar. Tohumun toprağın altına geçirdiği süre, elbette bitkinin yaşam süresine dâhildir.
205 Göze batan zamanlar vardır, hakkında az bildiğimiz, ama tuhaflıkları aklımızda kalan. Bu noktada sıra dışı bireyler öne çıkar, tuhaf olaylar vuku bulur. Böylesi devirler önemli bir bakış açısı sunar bizlere, bizi basitlikleriyle kendisine çeken büyük tablolar sunar.
206 Tarihi zamanlar dolu günlerde karşımıza çıkar. Onca ışıktan gölge görünmez olur, onca aydınlıktan hiçbir beden, ağaçtan orman görünmez olur, insanlık insandan; ancak öyle görünüyor ki herkese ve her şeye hak ettiği ulaşıyor ve her biri memnunmuş gibi.
207 Herhangi bir mahlûkun varlığı ancak kendisini fark ettiğimizde bize görünür. Bu nedenle insanın, kendisine yabancı, içinden gelen güçlü ivmeyle hareket ettiği, mükemmel bir biçimde etki ettiği ve geriye etkisi dışında hiçbir belge bırakmadığı sessiz, karanlık zamanlara karşı adaletsiziz. Oysaki geriye kalan bu etki bütün kayıtlardan daha üstündür.
208 Tarih araştırmacısı için en cazip nokta tarih ve efsanenin çakıştığı noktadır. Çoğunlukla aktarımların en güzel yeridir. Bilinenin içerisinden bilinmeyeni oluşturmak istediğimizde öyle bir hisse kapılıyoruz ki sanki o güne dek tanımadığımız bir kişiyi ve onun oluşumuyla ilgili olan kısmı araştırarak değil de sezerek almayı tercih ediyoruz.
209 Sadece, yeni zamanın yetkin tarihçilerinin yaptığı gibi, edebiyat ve kronik yazarlarına bu denli kötü gözle bakmamak gerekir.
210 Zamanların, mekânların, bölgelerin gelişimine bakıldığında her yerden maharetli ve harikulade insanlara, cesur, güzel, iyi ve şeklen muhteşem varlıklara rastlarız. Tanrısallığın severek dinlediği insanlığın methiye terennümü asla susmadı ve biz dahi bütün zamanlara mekânlara yayılmış dengeli akımları kimi zaman tek bir ses olarak, kimi zaman korolar halinde, kimi zaman düzenli, kimi zaman da doludizgin nameler şeklinde duyduğumuzda ilahi bir mutluluk hissediyoruz.
211 Elbette arı, taze kulaklarla dinlemek ve bencil partizanlığın her türlü önyargısından, belki insanoğlu için imkânsız bir biçimde, feragat etmek gerekiyor.
212 Dünya tarihinin kendini bireylerde ve halklarda, ardı ardına, eş zamanlı, kısmen tek başına ve bağımsız, kısmen olağan üstü kapalı olarak gösteren iki emaresi vardır.
213 İlki, unsurların yan yana özgürce gelişmesidir; bu olgunluğun, özgürlüğün, beslenmenin, sanatın, bilimin, keyfin ve aklın çağıdır. Burada her şey içe doğru etki eder ve en iyi zamanlarda mutlu, evcimen bir oluşuma doğru çabalar. Ancak bu durum son olarak parti bağımlılığı ve anarşide dağılır.
214 İkinci çağ ise, kullanmanın, savaşmanın, tüketmenin, tekniğin, bilginin ve zekânın çağıdır. Etkileri dışa dönüktür; en güzel ve en yüce anlamda bu an, bazı durumlarda, daimiyet ve zevk getirir. Ancak böylesine bir hal kolayca bencillik ve zorbalığa dönüşmektedir. Bu noktayı tek bir şahsın zorbalığı gibi düşünmemek gerek, elbette toplu kitlelerin de zorbalığı söz konusu olabilir ki bu aşırı şiddetli ve karşı konulamaz olabilir.
215 İnsanları eğitimini ve etkisini hangi şartlar altında olursa olsun nasıl düşünürseniz düşünün her ikisi de zaman ve ülkeler, birey ve kitleler, orantı ve orantısızlıklar birbirine etki eder; işte dünya tarihinin hesap edilemezliği kıyaslanamazlığı tam da bu sebeptendir. Yasa ve tesadüf iç içe geçmektedir. Sıradan insan partizan tarihçilerde de sıklıkla görüldüğü gibi bu ikisini birbirine karıştırmaktadır ve çoğunlukla bilinçsizce ama yapay bir şekilde bu şüpheyi kendi yararlarına kullanırlar.
216 Tarihten bize kalan en iyi şey uyandırdığı heyecandır.
217 Kendi tarih yaşamamış hiç kimse tarih hakkında hüküm veremez. Bu uluslar için de geçerlidir. Almanlar kendileri bir edebiyata sahip olduklarından beri edebiyat hakkında hüküm verebilir oldular.
218 Daha ayrıntılı incelendiğinde