Ejderha kitabı. Эдит Несбит
size tavsiyede bulunmama izin veriniz,” dedi Başbakan. “Yerinizde olsam bu kitapları okumazdım. Sizin büyük…”
“Evet?” diye sordu Lionel çabucak.
“Kendisi çok iyi bir kraldı. Hakikaten, kendince çok üstün nitelikli bir kraldı ama nasıl desem? Biraz… Tuhaftı işte.”
“Deli miydi?” diye sordu Lionel neşeyle.
“Yo, hayır!”
İki beyefendi de samimi bir şaşkınlık duymuştu bu soru karşısında.
“Deli değildi ama şöyle ifade etmemde mahsur yoksa, şey… Kendini çok akıllı sanıyordu. Küçük Kralımın onun kitaplarıyla ilgilenmesini istemem.”
Lionel’ın aklı karışmıştı.
“Gerçek şu ki,” diye devam etti Maliye Bakanı kızıl sakalını tedirgin bir şekilde burarak. “Sizin büyük…”
“Devam edin,” dedi Lionel.
“Bir büyücü olduğu söyleniyordu.”
“Ama öyle değil miydi?”
“Elbette değildi. Son derece saygın bir kraldı sizin büyük…”
“Anladım.”
“Ama yerinizde olsam kitaplarına dokunmazdım.”
“Sadece bunu alayım,” diye yalvardı Lionel ellerini çalışma masasındaki kocaman bir kitabın kahverengi kapağına koyarak. Kitabın kahverengi cildi altın işlemelerle süslenmişti. Ayrıca bükümlerinde firuze taşları ile yakutlar bulunan altın tokaları vardı. Cilt çabuk aşınmasın diye kenarları yaldızlanmıştı.
“Şuna bir bakmam lazım,” dedi Lionel. Çünkü kitabın arka kapağında kocaman harflerle şu yazıyı okumuştu:
Canavarlar Kitabı.
Maliye Bakanı, “Küçük Kralım, lütfen şapşal olmayın,” dedi.
Ama Lionel altın tokaları çıkarmıştı bile. Hemen kitabın ilk sayfasını açtı. Bu sayfada kırmızı, kahverengi, sarı ve mavi renkli harika bir kelebek vardı. Öyle güzel resmedilip boyanmıştı ki canlı gibiydi.
“Baksanıza,” dedi Lionel, “Çok güzel, değil mi? Neden…”
Ama o konuştuğu sırada güzel kelebek çok renkli kanatlarını kitabın sararmış sayfası üzerinde çırpıp pencereden uçuverdi.
“İşte!” dedi Başbakan, yaşadığı şaşkınlık yüzünden boğazını tıkayan yumrunun etkisi geçer geçmez. “Bu sihirdir.”
Fakat o, bu sözleri söylemeden önce Kral sonraki sayfayı çevirmişti. Bu sayfada mavi tüylerinin her biriyle kusursuz güzellikte pasparlak bir kuş görülüyordu. Resmin hemen altında “Mavi Cennet Kuşu” yazılıydı. Kral, göz alıcı resme büyülenmiş gibi bakarken Mavi Cennet Kuşu kanatlarını sarı sayfa üzerinde çırpıp yaydı ve uçarak kitaptan çıkıverdi.
Başbakan kitabı Kral’ın elinden alıp daha önce kuşun bulunduğu boş sayfayı kapattı ve çok yüksek bir rafa yerleştirdi. Maliye Bakanı ise Kral’ı iyice sarsıp şöyle dedi: “Siz yaramaz, laf anlamaz küçük bir kralsınız!” Gerçekten çok kızmıştı.
“Yaptığımda ne fenalık vardı anlamıyorum,” dedi Lionel. Tüm oğlan çocukları gibi o da biri tarafından sarsılmaktan nefret ediyordu. Tokat yemeyi bile buna tercih ederdi.
“Ne fenalık vardı, öyle mi?” dedi Maliye Bakanı. “Ah, iyi ama o kitaba dair ne biliyorsunuz? İşte mesele bu. Bir sonraki sayfada ne olabileceğini nereden biliyorsunuz? Belki bir yılan veya solucan, belki de bir kırkayak ya da bir devrimci gibi bir şey olabilirdi.”
“Şey, sizi sinirlendirdiğim için özür dilerim,” dedi Lionel. “Haydi, öpüşüp barışalım, arkadaş olalım.”
Başbakan’ı öptü, sonra güzelce oturup SOS oyunu oynadılar. Maliye Bakanı da hesaplarıyla uğraşacaktı.
Ne var ki Lionel yatağına gittiğinde bir türlü uykuya dalamadı çünkü kitap aklından çıkmıyordu. Dolunay bütün gücüyle parlarken yatağından kalkıp sessizce aşağı indi. Kütüphaneye girip o yüksek rafa çıktı ve Canavarlar Kitabı’nı buldu.
Kitabı alıp ay ışığının gündüz vakti gibi aydınlattığı terasa çıktı. Kitabı açınca altında “Kelebek” ve “Mavi Cennet Kuşu” yazılı boş sayfaları gördü. Sonraki sayfayı çevirdi. Bir palmiyenin altında oturmuş kırmızı bir şey vardı. Resmin altında “Ejderha” yazıyordu. Ejderha kıpırdamadı. Kral kitabı hemen kapatıp yatağına döndü.
Ama ertesi gün kitaba bir kez daha göz atmak istedi. Bu nedenle kitabı yanına alıp bahçeye çıktı. Firuze taşları ve yakutlarla süslü tokaları çıkarınca kitap bir anda kendiliğinden açılıverdi ve altında “Ejderha” yazan sayfa önüne serildi. Pasparlak güneş ışığı sayfanın üzerine vuruyordu ve Kızıl Ejderha ansızın kitaptan çıktı. Lal kırmızısı geniş kanatlarını yayarak uçmaya başladı. Bahçeyi aşıp tepelere doğru yol aldı. Lionel önündeki boş sayfayla tek başına kalmıştı. Yeşil palmiye ağacı ile sarı çöl haricinde bomboştu sayfa. Bir de Kızıl Ejderha’nın kurşun kalemle çizilmiş hatlarının dışına çıkmış boya fırçasının bıraktığı küçük kırmızı çizgiler vardı.
O vakit Lionel gerçekten fena bir şey yaptığını anladı. Kral olalı henüz yirmi dört saat geçmemişti ama sadık tebaasının hayatlarını altüst edecek bir Kızıl Ejderha’yı dışarı salmıştı bile. Üstelik bu insanlar ona bir taç ve diğer şeyleri alabilmek için onca zaman para biriktirmişti!
Lionel ağlamaya başladı.
Maliye Bakanı, Başbakan ve Dadı sorunun ne olduğunu anlamak için koşarak geldi. Kitabı görünce her şeyi anladılar. Maliye Bakanı dedi ki: “Seni yaramaz küçük kral! Dadı, onu hemen yatağına yatırın. Yaptıkları üzerinde kafa patlatsın bakalım.”
“Efendim, belki önce tam olarak ne yaptığını öğrensek daha iyi olur,” dedi Başbakan.
Bunun üzerine gözyaşları sel gibi akan Lionel şunları söyledi: “Bir Kızıl Ejderha vardı, tepelere doğru uçup gitti. Çok üzgünüm, gerçekten. Ah, lütfen beni affedin!”
Fakat Başbakan ile Maliye Bakanı’nın Lionel’ı affetmek dışında düşünecek şeyleri vardı. Ne yapılabileceğini öğrenmek için hemen polise danışmaya gittiler. Herkes elinden geleni yaptı. Heyetler kurup nöbet tuttular, pusuya yatıp Ejderha’yı beklediler. Ama Ejderha tepelerde kaldı. Artık yapılacak bir şey yoktu. Vefalı Dadı görevini ihmal etmedi. Belki de herkesten daha fazlasını yapmıştı zira Kral’a hafifçe bir tokat attı ve çay içmesine izin vermeden yatağına yatırdı. Ayrıca hava iyice karardığında kitap okuması için mum da vermedi.
“Sen haylaz bir kralsın,” dedi. “Kimse seni sevmeyecek.”
Ertesi gün Ejderha hâlâ sessizdi. Gerçi Lionel’ın tebaasındaki şair ruhlu kimseler Ejderha’nın yeşil ağaçlar arasında parlayan kızıllığını açıkça görebiliyordu. Lionel tacını takıp tahtına yerleşti. Bazı yasalar yapmak istediğini söyledi.
Başbakan, Maliye Bakanı ve Dadı’nın Lionel’ın şahsi hükmüne hiç güven duymadığını söylememe gerek bile yok sanırım. Hatta onu bir güzel tokatlayıp uyumaya yollayacaklardı muhtemelen. Ancak Lionel tahta çıkıp başına tacını taktığı anda yanılmaz hale gelmişti. Yani söylediği her şey doğruydu ve hata yapması imkânsızdı. Bu sebeple “Okullarda ve diğer yerlerde insanlara kitapları açmayı yasaklayan