Cengiz Han'ı Aramak. Анонимный автор
Cengiz Han’ın ölüm haberini duymamalıydılar. Yavaş yavaş, yeşil çimenlerin üzerinde ikiz tekerlek izi bıraktı, kırmızı kan. Elinde bir kan parçasıyla dünyaya gelen hükümdar, dünyadan kan gölünden geçti.110
Romanın adındaki şeref anlayışı Cengiz Han dönemine paralel olarak tasvir edilen, bundan bir kaç yüzyıl sonra Azerbaycan’da baş vermiş olaylara aittir. Moğol-Tatar ordularının Azerbaycan’ı işgal ettikten sonra burada kurulmuş Hülagüler Devleti kuruculuk işlerine büyük önem vermiş, özellikle Kazan Han’ın zamanında ülke büyük gelişim içerisinde olmuştur. Yazar yabancı olarak adlandırdığı Moğol-Tatarlar’ın yerli halkla kaynaşarak ve onların geleneklerine uyarak gelişme ihtimaline dikkat çekmiştir. Lakin bu sülaleden olan hükümdar Ebu Said’in yerel âdetlere karşı çıkması, başkasının kadınına göz dikmesi (halbuki bu Moğol-Tatarlarında namussuzluk sayılmıyordu) onun kendisinin de faciasina neden olur. Kendisi öldürülür ve sülalesinin hakimiyyeti son bulur.
Ferman Kerimzade’nin Tebriz Şeref’i romanı, Azerbaycan edebiyatında tarihî kaynaklara dayanarak Cengiz Han imajını yaratan az sayıdaki eserden biridir. “İnsanlık tarihinde yeni topraklar fethetmek için kanlı savaşlar yürüten Cengiz Han, tarihte bir işgalci, zalim bir hükümdar olarak anılırken aynı zamanda bir dünya fatihi, bir savaşçı olarak da hafızasında unutulmaz bir imaj oluşturmuştur. Romanda yazar, hükümdarın imajını karakteristik özellikleriyle anlatır ve güncel olayların arka planına karşı manevi ve psikolojik dünyasını net bir şekilde tasvir eder.”111
Çağdaş Azerbaycan edebiyatında tarihî romanların yazarı olan Yunus Oğuz›un ayrı ayrı Türk hükümdarlarından bahseden romanlar silsilesine Cengiz Han hakkında yazmış olduğu roman da dâhildir. Yunus Oğuz’un büyük savaşçının kendi adı ile adlandırdığı Cengiz Han romanında tarihî olaylar, kudretli devlet yöneticisinin karakteri tanımlanır. Eseri yazarın kaos ortamında düzen, kosmos arayışları gibi tanımlamak da mümkündür. Yazar haklı, aksi takdirde, birçok durumda büyük hanın yıkıcı seferlerinin doğasını açıklamak zor olur. Yazar bu faktörü göz önünde bulundurarak eserin başında yeni düzenden bahsetmiş ve bu mekânın müellifinin kendi Yasa’sıyla dünyaya hükmeden Cengiz Han olduğunu yazmıştır. “Bu kez kaos dünyaya Cengiz Han tarafından at sırtında getirildi. Uykulu ve yatıp uyanmak istemeyen dünyayı sarstı.”112
Eserde anlatılan ortamda, yazarın tarif ettiği dünya modelinde bir seçim vardır, insanlık bir ikilemle karşı karşıyadır. Geniş bir alana hakim olan Harezmşahlar, yazarın kaleminde geleneksel, eski düzeni temsil etmektedir.
Karşı kutupta ise Cengiz Han ve ordusu yeni bir düzen oluşturmaya çalışır. Yazar, eserin sonuna kadar kimin kaos, kimin kosmos olduğunu açıklamaz. Bölüm başlıklarına baktığımızda tüm olaylar kronolojik sırayla devam etmektedir. Pek çok gerçek, elbette, tarihî kaynaklardan alınmıştır. Fezlullah Reşideddin’in Oğuzname’sinin izleri Yunus Oğuz’un romanında da görülmektedir. Bu eserden yaklaşık 30 yıl önce yazılmış olan Tebriz Şeref’i romanı ile Cengiz Han romanı arasında bir takım tarihsel paralellikler kurmak mümkündür. Uzun yıllar süren ve büyük felaketlere yol açan Cengiz Han ile Harezmşah Mehemmed arasındaki savaşın başlamasının nedeni – Otrar hükümdarının açgözlülüğü ve hain adımı, her iki esere de bir şekilde yansımıştır. “Farkında olmadan bu iki açgözlü insan dünyayı değiştirmeye çalışıyorlardı. Artık dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı…”113
Yunus Oğuz, selefinden farklı olarak, daha çok Cengiz Han’a odaklandı ve kudretli han ile Harezmşahlar arasındaki savaşın esnasında Cengiz Han’ın tarihsel bir imajını yaratmayı başardı. Yazar için tarihin kendisi bir ayrıntı olarak ilginçtir, eser güçlü Türk liderinin büyüklüğünü ifade etmek için yazılmıştır.
Cengiz Han’ın çağının en profesyonel ordu kurucusu, askeri stratejisti, mükemmel bir istihbarat ve iletişim sisteminin kurucusu olduğu bilinmektedir. Modern dünya askerî sisteminin bile birçok konuyu Cengiz Han’dan öğrendiği kabul edilmektedir. Romanda Cengiz Han’ın Çin ve diğer ülkelerden mühendisler aracılığıyla askerî sistemini nasıl geliştirdiğini, savaştan önce tüccarlar ve hatta mülteciler aracılığıyla düşman hakkında nasıl ayrıntılı bilgi topladığını ve Yam iletişim sistemi aracılığıyla bilgilerin ne kadar hızlı iletildiğini anlatıyor. Eser Cengiz Han’ın devlet güvenliğinin hâlâ önemli bir özelliği olan istihbarat ve ters istihbarat sisteminin işleyişi hakkında bilgiler içeriyor. Mahmud Yalavac’ı yakalayıp kendisine Cengiz Han’dan bir güvercin gönderdiğini zanneden Harezmşah, aslında büyük bir tuzağa düşmüştür. Cengiz Han, taktik bir oyunla gerekli bilgileri Harezmşah’a göndermiş ve bunun sonucunda onu psikolojik yenilgiye sürüklemiştir. “Buhara’dan ayrılmamış olan Mahmud Yalavac’ı yanına çağırdı ve Semerkant’ta kendisine bir mektup göndermesini emretti. Bir sonraki “tuzak” politikası başlatıldı.”114
Cengiz Han’ı güçlü kılan, katılığı, ilkeliliği ve hazırladığı Yasa’ya bağlılığıydı. Roman, Cengiz Han’ın inancına, Tanrı’ya olan bağlılığına, onun yeryüzündeki temsilcisi olduğuna olan güç kaynağının nedeninin bu olmasına değinir. “Gök Tanrısı Cengiz Han’a öyle bir kader yazmıştı ki her şeyi kendisi yaratmak zorundaydı. Doğduğunda bu küçük çocuğun büyüyüp dünyayı fethedeceğini, atlılarının dünyanın bir ucundan diğerine koşarak yeni bir düzen oluşturacağını kimse hayal edemezdi.” (s. 86)
Cengiz Aytmatov’un Cengiz Han’a Küsen Bulut romanında binbaşı ve onun çocuk doğuran eşini idam eden Cengiz Han, doğaya ve dolayısıyla Tanrı’ya karşı çıktığını biliyordu. Kendisine zafer işareti olan beyaz bulutu veren Tanrı’nın ondan yüz çevireceğini de tahmin ediyordu. Ama aynı zamanda geriye dönük bir karar vermemesi gerektiğini anlıyordu. Eğer öyle olursa, o zaman muhakeme gücü azalacak ve devlet zayıflayacaktı. Bu nokta özellikle Yunus Oğuz’un romanında vurgulanır. “Yasamız ne emrediyorsa onu yapmak gerekiyor ve eğer birine taviz verilirse yarın bu tür olaylar artabilir. O zaman devlet ve halk arasında ayrıcalıklıların sayısı artacaktır.” (s. 93)
Yazar, Cengiz Han’ın millî kimliğini onun inanç sistemi açısından göstermeye çalışmıştır. Cengiz Han, Bozkır kağanlarından biri olarak Tanrı’ya inanmış, sadece ona secde etmiş ve yardım istemiştir. Otrar’ın ihanetinden sonra Harezmşahlar ile savaş kaçınılmaz hâle geldiğinde Büyük Han önce bu savaşa inandığı Tanrı’nın huzurunda hazırlanmıştır. “Cengiz Han, Onon Nehri kıyısındaki Burhan Haldun Dağı’ndaki bir mağarada üç gün saklandı. Üç gün Tanrı ile konuşdu. Üç gün yerinden durmadı, su içmedi ve yemek yemedi..” (s. 176) Eserde Cengiz Han’ın ordusunun kendisinden kat kat daha büyük ve güçlü olmasına rağmen Harezmşah’ın ordusunun yenilgiye uğratmasının sebepleri, Cengiz Han’ın yendiği ülkenin ihtişamlı sarayında komutanlarıyla yaptığı konuşmadan anlaşılmaktadır. Hanın en sadık komutanları Cebe ve Subutay, bu kadar ihtişamlı saraylarda oturup yenilmelerinin ana nedenini, ihtişamın yarattığı güven, kendini tatmin, ikiyüzlülük ve kibir olarak sıralamıştır. Aksine Cengiz Han, keçe üzerine inşa ettiği çadırında savaştan savaşa koşarak yaşamının sonuna kadar sade yaşamına sadık kalmıştır.
Cengiz Han tarihî romanında Cengiz han ile Harezmşahlar arasındaki savaşlar, kronolojik sırayla ve ayrıntılı olarak baştan sona yansıtılır. Ancak, romanı bir tarih kitabı olarak adlandırmak doğru olmaz. Yazar eserde kurmacayla
110
Fərman Kərimzadə.
111
Lamiyə Nəsirova. “Təbriz namusu”ndakı Çingiz xan: fateh-hökmdara yazıçı baxışı. https://525.az/news/141899-tebriz-namusundaki-cingiz-xan-fateh-hokmdara-yazici-baxisi
112
Yunus Oğuz.
113
Yunus Oğuz.
114
A.g.e., s. 266