Cengiz Han'ı Aramak. Анонимный автор

Cengiz Han'ı Aramak - Анонимный автор


Скачать книгу
Uçarken pençelerinin birinde güneşi, diğerinde de ayı tutuyordu. Elime kondu, her ikisinin de parlaklığını seyrettim. Bundan güzel kehanet olur mu?” (s. 23)

      Efsanevi anlatılarda kahramanların kuş donuna girdiği bilinir. Anka, Simurg gibi mitolojik kuşlar; manevi gelişimi, aydınlanma ve farkındalık süreçlerini vurgulayan anlatılarda tercih edilir. Day-seçen’in rüyasındaki kuş ise yırtıcı bir kuştur. Dinamik yapısı, gagasının sivriliği, pençelerinin gücü, yükseklerde hızla uçabilmesi, üstün görüş yeteneği ve avlanma becerisi ile bu akdoğan, Temuçin’i temsil eder. Nitekim romandaki diğer karakterlerin fiziki portresi üzerine çok fazla durulmasa da Temuçin’e dair yapılan betimlemeler dikkat çeker. Temuçin, “karanlık ve deli gözleri(nden)” (s. 18) garip bir ateş, “vücudundan büyük bir güven” (s. 19) yayılan bir karakterdir. O, “gökten düşmüş bir kaya gibi, yoğun, güçlü, ateş gibi ve korkusuzdu. En ufak hareketinde bile büyük yırtıcıların yumuşaklığı görülü(r).” (s. 20)

      Yine kolektif bilincin bir sembolü olan güneş ve ay, gündoğusu ile günbatısı arasındaki topraklar üzerinde kurulacak olan imparatorluğa gönderme yapar ve kutsiyet atanan çoğu kuruluş rüyasında yerini alır. Osman Bey’in Şeyh Edebali tekkesinde gördüğü rüyanın Malhun Hatun izdivacı ile sonuçlanması gibi Day-seçen’in bu rüyasındaki kehanet sonucunda da Temuçin ile Börte’nin nişan kararı verilir.

      Ayrıca Temuçin’in Borçu’nun evinde kaldığı gece, Borçu’nun gördüğü rüya, Temuçin’in nasıl güçlü bir lider olacağının işaretleri ile doludur. Borçu’nun rüyası, tek bir otun bile bulunmadığı, baştan sona kül ile kaplı geniş bir mekânda geçer. Temuçin, Noyanların başı Targutay’ı yakalamıştır. Targutay’ın elleri bağlıdır. Borçu, Targutay’ın yüreğini çıkarır. Yürekten damlayan kan, çölü otlağa dönüştürür. Bu otlakta; nereden çıktıkları anlaşılmayan atlar belirir ve binlerce at, güneşin altında inci taneleri gibi toplanıp neşeyle şaha kalkıp dağılırlar. Borçu’nun rüyasında gördüğü, neşe içinde şaha kalkıp dağılan bu atlar, dünya üzerindeki Moğol yayılımın habercisidir.

      Tarih boyunca, siyasi erki ellerinde tutanlar, iktidarlarını meşrulaştırmak için çeşitli argümanlar kullanırlar. Siyasal mesajlar içeren haberci ve kurucu rüyalar, bu argümanlar arasında önemli bir yer tutar. Bu rüyalar edebi, siyasi ve tarihi açıdan büyük öneme sahiptir. Psikolojinin rüyalara atadığı anlam dışında gerek erken dönemlerde gerekse İslamiyet sonrasında rüya, geleceğe dair birtakım gerçeklerin habercisi olarak yorumlanır. Yazınsal düzleme bakıldığında, dinî metinlerde, halk hikâyelerinde, destanlarda ve daha birçok anlatı türünde rüya motifinin ağırlıklı olarak kullanıldığı görülür. Örneğin, âşığın bade içmesi, rüyada gerçekleşir. Oğuz Kağan’da Uluğ Türk’ün, Göç’te Böğü Kağan’ın, Dede Korkut’ta Salur Kazan’ın gördüğü rüyalar hatırlanabilir. Rüyaların birey ve toplum üzerindeki etkisi, siyasal iktidarları rüyadan yararlanma yoluna götürür. “Büyük devletler, kuruluşlarını ve devlet gelenekleri ve siyaset felsefelerini böyle kurucu rüyalara dayandırma ihtiyacı hissetmişlerdir.”125 Bu yolla gelen manevi güç, iktidarı halk nezdinde meşrulaştırmaya yardımcı olur. Selçuklunun kuruluş anlatısı, Selçuk Bey’in babası Dukak’ın; Osmanlının kuruluş anlatısı da Osman Bey’in Şeyh Edebali’nin tekkesinde misafir kaldığı gece gördüğü rüya üzerine inşa edilir. Bu rüyalar, kolektif bir sembol dili kullanır ki söz konusu semboller, kutun Tanrı’dan alındığına dair göndermelere sahiptir.

      2.2. Kaderine Terk Edilmiş Cengiz Han

      Roman, “Gök, bozkırın üzerine büyük ve gri keçesini yayıyordu. En küçük bir mavi dikiş bile yoktu” (s. 17) cümlesiyle başlar. Bozkırın üzerinde uzanan göklerin maviden yoksun gri bir keçe ile tanımlanmasıyla, daha romanın ilk cümlesinden okur, bozkırda yaşanacak olan olumsuzluklardan haberdar edilir. Moğol İmparatorluğu’nun kuruluş sürecine, haberci siyasi rüyaların kehaneti kadar Temuçin’in doğum öyküsünün kehaneti de karışır. Sağ elini yumruk yapmış bir vaziyette doğan Temuçin dünyaya geldiğinde babası Yesügey, Tatarlar ile savaş hâlindedir. Yumruk yaptığı elini açmayan Temuçin, doğumundan dokuz gün sonra babası yurda döndüğünde yumruğunu açar ve avucunda sakladığı kararmış kan pıhtısını gösterir. Bu doğum öyküsü, Temuçin’in ileride çok fazla kan dökeceğinin kehaneti olarak yorumlanır. Kurucu figürlerin hayatını konu alan destansı anlatılara, bunun gibi birtakım doğaüstü olay, yetenek ve kerametlerin eklemlendiği bilinen bir durumdur. Baba Yesügey’in Tatarlar ile olan mücadelesine atfen ona Temuçin adı verilir. Demirci anlamına gelen bu ismin Temuçin’in karakteri üzerindeki etkisi açık bir şekilde görülür. Nitekim küçük yaşta korku ile tanışmasına rağmen korku onu yıldırmaz, aksine hayatta kalma içgüdüsünü perçinler. Temuçin, daha çocukluk yıllarında duygularını kontrol etmeyi öğrenmek zorunda kalır: “Ne hissettiğini tahmin etmek güçtü. İçinde bulunduğu durum ne olursa olsun, yüzünün çizgileri sakin, düşünceliydi.” (s. 187) Onun bu kontrolü, blok döküm bir demir madenine benzer bir kişilik geliştirmesine ve Temuçin adının bir anlam kazanmasına vesile olur.

      Cengiz’in dünyaya geldiği coğrafya, tarıma değil hayvancılığa uygun, göçebe yaşamın hüküm sürdüğü bir coğrafyadır. Aralarında kültür ortaklığı olan insanlar, kavimler ve kavimlerin bir alt organizasyonu olan boylar hâlinde yaşarlar. Boylar arasında süregelen bir iktidar mücadelesi vardır. Diğer bir deyişle, güçlü olan boy, daha az güçlü olan boyu hâkimiyeti altına alır.

      İnsan ile onu çevreleyen fiziki ortam arasındaki etkileşim, davranışların temelinde yatan duygu durumlarını daha iyi anlamlandırabilmek adına irdelenmeyi hak eder. Moğolların ana yurdu, Göbi Çölü kuzeyi ile Baykal Gölü kıyılarıdır. Doğusunda Hitay, batısında Uygur, kuzeyinde Kırgız, güneyinde ise Tibet’in bulunduğu bir coğrafyadır ki gece-gündüz, yaz-kış arasındaki sıcaklık farkları korkunç boyutlara ulaşır.126 Yalçın kayalıkların çevrelediği bu coğrafyada hâkim olan iklimin sertliği, otlak ve sulak alanların yetersizliği, hem orada yaşayan insanların sert ve acımasız bir mizaç geliştirmesine hem de birbirinden ayrı yaşayan boylar arasında amansız bir mücadeleye neden olur. Baba Yesügey, Tatarlar tarafından zehirlenerek öldürüldüğünde, akrabaları tarafından terk edilen Temuçin’in hayata tutunmak zorunda olduğu coğrafya, böyle bir coğrafyadır. Bu terk edilişi, yazar şu cümlelerle ifade eder:

      Daha bir dolunay bile geçmeden çadırlarını yıktılar, bizi yalnız bırakarak Noyanlara katıldılar. Bir düzen kurmamız gerekti. Sadece babamın iki karısı, Höelün Ana’yla Suçigil, onun iki oğlu Bekter ve Belgütey, kardeşlerim Kasar, Kaçiun, Temüge ve doğalı daha iki bahar geçmemiş, kötü ruhları kandırmak için hâlâ bir erkek adıyla, Korkunç’la çağrılan kız kardeşim Temülün kalmıştı. Bir de yaşlı hizmetkârımız Yürüyen Osuruk. İşte ulusumuzdan arta kalan, üç kadın ve çocuklar, koçu bile olmayan küçük bir koyun sürüsü, sekiz iğdiş at ve bir de kısrak. Köpekler bile Noyanların peşinden gitmişti. (s. 86-87)

      Temuçin, olumsuzlukları bertaraf ederek dünyanın en büyük imparatorluğunu kurmayı başaracaktır. Dünya tarihinde hiç kimse Cengiz’in hükmettiği topraklar kadar geniş bir coğrafyada hüküm sürememiştir. Cengiz’in ardında bıraktığı İmparatorluğun sınırları, Büyük İskender’in bıraktığı sınırların dört, Roma İmparatorluğunun ise iki katıdır. Cengiz bu başarıya ulaşırken diğer önemli fatihlerin sahip olduğu imkânların hiçbirine sahip değildir. Yani babadan devraldığı hiçbir sistem yoktur. Cengiz, halkı da orduyu da devlet teşkilatını da sıfırdan kurmuştur.Скачать книгу


<p>125</p>

Abdullah Temizkan ve Erhan Aktaş, “Türk Devlet Geleneğinde İktidarın Meşrulaştırılmasında Rüyanın Kullanımı”, Karadeniz Araştırmaları, Bahar 2012, S. 33, s. 16.

<p>126</p>

H. Ahmet Özdemir, “Klandan İmparatorluğa Cengiz Han’ın Soyu, Yetiştiği Ortam Çocukluğu Kişiliği ve Yasası”, Marife, Bahar 2011, s. 35.