Cengiz Han'ı Aramak. Анонимный автор

Cengiz Han'ı Aramak - Анонимный автор


Скачать книгу
bir imparatorluk oluşturma süreci boyunca açık bir şekilde görülür. Henüz bir çocukken kardeşi Bekter’i öldürdüğünden tarihe kardeş katili olarak geçer. Romanda bu ölümün sebebi, Temuçin’in kendisi tarafından anlatılır: “Bekter beni hep rakibi olarak gördü. Meyvenin içindeki kurt gibiydi, karışıklık yaratmada kimse eline su dökemezdi.” (s. 91) Bekter, tüm boyun kendilerini terk ettiği, ailenin hayatta kalabilmek için toprağı kazıp yiyecek aradığı koşullarda dahi Temuçin’in kurduğu av tuzaklarını bozmaktan büyük bir keyif alan, avdan eli boş dönen Temuçin ile dalga geçmekten keyif alan bir karakter olarak çizilir. Dahası hem Bekter hem de onun annesi Suçigil, Höelün Ana’nın kaçırılmasına atıfta bulunarak her fırsatta Temuçin’in bir “Merkit piçi” (s. 92) olduğunu söyleyip onu tehdit ederler. Ayrıca Bekter, aile içinde hırsızlık yapan, Temuçin ve Kasar’ın vurduğu kuşları çalarak kuşları kendi avlamış gibi gururlanan bir karaktere sahiptir. Tüm bunlar Temuçin’in ruhunda günden güne biriktiğinden Kasar ile birlikte Bekter’i ok ile öldürürler. Bu olay, ileride Cengiz Han’ın, hırsızlığa ve adaletsizliğe karşı net bir tavır geliştireceğinin ve suçlu kim olursa olsun cezasını keseceğinin göstergesidir. Yıllar sonra Cengiz Han’ın, Camuka’ya gönderdiği mesajda, Temuçin’in çocukluk yıllarında gösterdiği adil tavır ortaya konulur. Camuka sadece kendini düşünse de Temuçin, babasının mavi kupasındaki sütü içerken Camuka’nın hakkını ayırmayı ihmal etmez.

      Cengiz Han’ın zalimliği, gelmiş geçmiş hükümdarların en acımasızlarından olduğu, tarihin not düştüğü bir gerçektir. O, kadınlar ve çocuklar da dâhil olmak üzere “boyları kağnımın tekerini geçen” (s. 214) her Tatarı kılıçtan geçirme emri verecek kadar acımasız; “Öksüzler Gök’ün armağanıdır” (s. 282) diyecek kadar da merhametlidir. Ancak söz konusu paylaşım ve adalet olduğunda onun bencilce davranışlar sergilemediği görülür: “Acımasız olmasına karşın cömertti, paylaşma çağı geldiğinde, kendi öldürdükleri de dahil, en iyi parçaları bırakır, onları en çok hak edenlere verirdi.” (s. 188) Cengiz Han, kendi çocuklarına da adil davranmış, onlar arasında bir ayrım yapmamıştır.

      Onun bir diğer karakter özelliği vefadır. Boyu onları bırakıp Naymanların peşinden gittiğinde kendisine yardım eden baba dostu Toğrıl, sonraları Temuçin’e yüz çevirir. Toğrıl, zor duruma düştüğünde de artık güçlü olan Temuçin’den yardım ister. Togrıl’a yardım eden Temuçin, ona gönderdiği mesajda şöyle der: “Sırtıma sapladığın hançere karşın, seni askerlerini kuşatan Naymanlardan kurtarmam için yalvardın. Kinim beni sağırlaştırdı mı?” (s. 281) Buradan Temuçin’in duygularıyla hareket etmediğini, en zor durumda bile mantıklı ve stratejik kararlar alabilecek bir iradeye sahip olduğu anlaşılabilir. Onun kişisel duygu durumlarının tazyiki ile karar vermediğinin bir diğer örneği, Ok Cebe ile olan diyaloğudur. Cebe, Temuçin’i ve atını yaralayan okçu bir Noyan’dır. Cebe yakalanıp Temuçin’in huzuruna getirildiğinde dürüst ve korkusuz bir şekilde ona cevap verir. Bu cesaret ve dürüstlükten etkilenen Temuçin, Cebe’yi orada öldürtmek yerine kendi ulusu adına savaşması için onu ordusuna alır.

      Seferleri sırasında Noyanlardan Temuçin’in yönetime katılan başka insanlar da olur. “Bu andıma ihanet edersem, Tengri beni bu çamurlu suya döndürsün” (s. 288) diyen Temuçin için sadakat çok önemli bir kavramdır. Hangi kabileden olursa olsun biri efendisine ihanet ederse onu hiç düşünmeden öldürür. Kendisine katılan düşmanlara: “Bana Targutay’ı getirmiş olsaydınız her üçünüzün de kellesini uçururdum, çünkü efendisine el süren bir adam ölümden başka hiçbir şey layık olamaz” (s. 289) der. İhanetleri karşısında ödüllendirilmek arzusu ile Timuçin’in huzuruna çıkan her hain, ödül yerine ölüm ile cezalandırılır. Onun bu karakter özellikleri, onları terk edip gidenler ve düşman kabileler arasında günden güne yayılır. Yerinde kararlar alabilen, adil, paylaşımcı, vefa ve sadakat kavramlarına önem veren kişiliği nedeniyle Temuçin’in güçlü ve büyük bir lider olacağını anlayanlar; aileleri, silahları ve hayvanları ile Temuçin’in ordusuna katılır.

      2.4. Siyasi ve Askeri Dehasıyla Cengiz Han

      Temuçin’in en büyük başarısı belki de öfke ve intikam duygularının esiri olmamasına bağlıdır. Babası Yesügey öldüğünde, Temuçin’in küçük bir çocuk olması ve kabile üyelerinin daha güçlü bir liderin etrafında toplanma arzusu, Temuçin ve ailesinin terk edilmesiyle sonuçlanır. Temuçin güçlendiğinde, vaktiyle onu terk edenler, geri dönüp onun hâkimiyeti altına girmek isterler. Temuçin hiçbir yönetimsel zafiyet göstermeden, sadakat göstermeleri halinde onları kabul eder. Güçlü kabilelerin kızları ile evlilik bağları kurup, bu evliliklerle siyasi güç kazanma yolunu da tercih eder. Örneğin Karaim reisi Toğrıl’ın yeğenleri ile kardeşleri Belgütey, Kasar ve can dostu Borçu’yu evlendirir. Borçu, eşi Cerelma’dan ayrılmak istese de Temuçin, Karaimlerden gelecek olan desteği kaybetmemek için bu evliliğin bozulmasına izin vermez.

      Tepeden inme bir kararla değil kurultay kararı ile kağan seçilmeyi kabul eder. “Yasal veliahtın yerini alan bir ast görülmüş müdür? Başkalarının yuvasını çalan guguk kuşu muyum ben?” (s. 192) diyerek, bütün herkesin onu kağan olarak görmek istediğine emin olmak ister. İstişareye de önem verir. Akrabaların fikirlerini sormayı ihmal etmez: “Karar verirken ya da ileriye dönük tasarılar hazırlarken onların da yanında bulunmalarına özen gösteriyordu. Onlara karşı içinden kin beslese bile, bunu hiç göstermedi.” (s. 186) Kağan seçildikten sonra da hâkimiyeti altındaki insanlardan koşulsuz bir itaat ister: “Bana itaat edeceksiniz, içinizden kimsenin Yasa’mı bilmezden gelmesine izin vermeyeceğim. Hiçbir eksiğiniz olmayacak, sizi koruyacağım. (…) Hiçbir ihanet cezasız kalmayacak!” (s. 195) Aile bağları olanları ya da soyluluğu gözetmeden, hiçbir ayrım yapmadan ihaneti cezalandırır. Bu tavrı, onun adil ve yasaya bağlı bir hükümdar olduğunun, iltimastan uzak durduğunun göstergesidir.

      Siyasi ve askeri başarısının bir diğer sebebi de disiplinli olmasıdır. Şikâyet edene, korkaklık gösterene asla acımayan, demir gibi bir irade ile hedefe odaklanan bir mizacı vardır. Moğolların devlet teşkilatına bakıldığında, ordu-millet anlayışının hâkim olduğu görülecektir. Yani, eli silah tutan herkes, ihtiyaç halinde asker kabul edilir. Cengiz’in askeri başarısının altında, ordusunun teçhizat ve sayıca üstünlüğü değil, sistemleştirdiği teşkilat vardır. Uygulaması ve kontrolü çok kolay olduğundan askeri düzeni onluk sistem üzerine inşa eder. Muhafız tümeni ile ilgili bir talimatname oluşturur. Bu talimatname incelendiğinde; Cengiz’in, Moğolların tüm yaşamını belli bir sistematiğe oturtmak istediği anlaşılır. Göçebe ve serbest yaşayan, çapul, yağma ile geçimini sağlamaya çalışan bu topluluk, onun çabasıyla belli bir düzene girer. Moğolların Cengiz’e kadar ne bir yasası ne de bir teşkilatı vardır. Cengiz, sadece orduyu değil, koyduğu yasalarla içtimai hayatı da düzenleme yolunu seçer.

      Psikolojik savaş taktiklerini başarıyla uygular. Onun fethettiği şehirlerde hiçbir canlı bırakmadan yakıp yıkması, biraz da direnişle karşılaşmadan, savaşmaya gerek kalmadan boyları hâkimiyet alma isteğinden beslenir. Etrafındakilere, direnenleri nasıl bir sonun beklediğini göstermeyi amaçlar. Kırımlardan birkaç kişinin kurtularak yaşananları anlatmasına müsaade eder. Bu yaklaşım, bir Moğol korkusu oluşturulmasına hizmet eder. Gönüllü olarak kendisine tabi olanların can ve malına dokunmaz. Böylece askeri gücünü daha ekonomik kullanma imkânını yakalar. Fethettiği yerlerdeki nitelikli insanları ortadan kaldırmak yerine, kendi hizmetine alarak onlardan yararlanma yolunu seçer.

      Romanda Cengiz Han’ın askeri başarısı anlatılırken, onun stratejik dehasına da vurgu yapılır. Örneğin, Nayman Hanı’nın korkak olduğunu öğrendiğinde kurduğu plan ile daha savaş başlamadan psikolojik bir üstünlük


Скачать книгу