Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt. Чарльз Диккенс

Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt - Чарльз Диккенс


Скачать книгу
Mrs. Raddle.” dedi Bob Sawyer, hürmetle. “Ama…”

      “Ah, sıkıntı değil.” diye yanıtladı ufak kadın, tiz bir kıkırtı eşliğine. “Ben mahsus daha önce istemedim; böylece doğrudan ev sahibimin cebine girecek, benim için parayı saklamanız iyi oldu. Bana bu akşamüstü bir söz verdiniz Mr. Sawyer ve burada yaşamış olan bütün beyefendiler sözlerini tutmuşlardır. Elbette bu kendine beyefendi diyenler için geçerli.” Mrs. Raddle başını geriye attı, dudağını ısırdı, ellerini daha da ovuşturdu ve arkadaki duvara daha da ısrarlı bakmaya başladı. Mr. Bob Sawyer’ın daha sonraki bir olayda Şark türü bir benzetmeyle anlattığı üzere, “fokurduyordu.”

      “Çok üzgünüm, Mrs. Raddle.” dedi Bob Sawyer akla hayale gelebilecek en yüksek tevazuyla. “Ancak işin aslı ben de bugün bana şehirde borçlu olunan parayı alamadım. Bilirsiniz, orada çok fazla kişi hayal kırıklığına uğrar zaten.”

      “İyi de Mr. Sawyer.” dedi Mrs. Raddle, Kidderminster halısındaki mor karnabahara sertçe basarak. “Bundan bana ne efendim?”

      “Hiç, hiç şüphem yok ki Mrs. Raddle.” dedi Bob Sawyer, bu son soruya yönelik olarak. “Önümüzdeki haftanın ortasında hesaplaşacağız ve sonrasında da daha iyi bir ödeme düzeni oturtacağız.”

      Zaten Mrs. Raddle’ın da istediği buydu. Zavallı Bob Sawyer’ın dairesine sinir krizi geçirmeye öyle meyilli girmişti ki zaten muhtemelen parasını almak onu hayal kırıklığına uğratırdı. Mr. R’yle ön mutfakta biraz hoşbeş ettikten sonra böyle bir rahatlamaya müthiş ihtiyacı vardı.

      “Siz sanıyor musunuz ki Mr. Sawyer…” dedi Mrs. Raddle, komşular duysun diye sesini yükselterek. “Ben günbegün kirasını ödemek aklının ucundan bile geçmeyen, hatta her sabah kahvaltısında getirilen taze tereyağı ve şekerin kullandığı, kapının önüne kadar getirilen sütün parasını ödemeyi akıl etmeyen bir adamın evimi işgal etmesine izin vereceğim? Sanıyor musun ki bu sokakta yirmi sene yaşamış (karşı tarafta on yıl ve tam da bu evde dokuz sene artı 9 ay) bir kadının, hesaplarını ödemelerine yardım edecek her şeye avuç açmaları gerekirken sürekli tütün tüttürüp içen ve yayılıp kalan iki tembel teneke yüzünden ölene kadar ter dökecek? Siz sanı…”

      “Değerli üstat.” diye lafa girdi Mr. Benjamin Allen, sakinleştirircesine.

      “Siz görüşlerinizi kendinize saklayın, efendim, çok rica ediyorum.” dedi Mrs. Raddle, bir anda konuşmasının hızını düşürüp üçüncü tarafa şaşırtıcı bir sakinlik ve sükûnetle karşılık vererek. “Bana hitap etme hakkınız olduğundan haberim yoktu beyefendi, ben bu daireyi size kiralamadım, efendim.”

      “Hayır, kesinlikle kiralamadınız.” dedi Mr. Benjamin Allen.

      “İşte o kadar efendim.” diye yanıtladı Mrs. Raddle kibirli bir kibarlıkla. “O yüzden hastanelerde garibanların kollarını bacaklarını kırmakla meşgul olun ve kendi işinize bakın efendim. Yoksa sizi zorla işinize baktıracaklar çıkar.”

      “Ama siz çok insafsız bir kadınsınız.” diye itiraz etti Mr. Benjamin Allen.

      “Affedersin genç beyefendi.” dedi Mrs. Raddle, öfkeden buz kesilmiş hâlde. “Az önce bana dediğiniz o lafı bir daha tekrar eder misiniz rica etsem?”

      “Kırıcı olmak için söylemedim, hanımefendi.” diye yanıtladı Mr. Benjamin Allen, kendi adına biraz huzursuz olarak.

      “Pardon da genç beyefendi.” diye ısrar etti Mrs. Raddle, daha yüksek ve buyurucu bir ses tonunda. “Siz kime kadın diyorsunuz? Siz bana öyle mi dediniz, beyefendi?”

      “Ay üstüme iyilik sağlık!” dedi Mr. Benjamin Allen.

      “Siz bana öyle mi hitap ettiniz, efendi, size soruyorum? diye araya girdi Mrs. Raddle yoğun bir hiddetle, kapıyı sonuna kadar açarak.

      “Yani elbette dedim, ne var ki bunda.” diye yanıt verdi Mr. Benjamin Allen.

      “Ne mi var?” dedi Mrs. Raddle, yavaş yavaş kapıya doğru gidip mutfaktaki Mr. Raddle duysun diye avazı çıktığı kadar bağırmaya başlayarak. “Ne mi var! Tabii canım zaten herkes kocam aşağıda uyuklarken kendi evimde sanki sokaktaki öylesine bir köpekmişim gibi bana hakaret edebileceğini biliyor! Canlı insanların vücudunu kesip biçmekten anlayan bir avuç genç bozuntusunun karısına böyle davranmalarına (bu noktada Mrs. Raddle hıçkırıklara boğuldu), evinin böylesine bir saygısızlığa sahne olmasına (bir hıçkırık daha) ve onu her türlü hakarete maruz bırakılmasına izin verdiği için kendisinden utanmalı; o yukarı çıkıp da şu zorba yaratıklarla yüzleşmeye korkan aşağılık, buraya gelmekten korkan o aşağılık, o buraya gelmekten korkan, yüreksiz, pısırık herif!” Mrs. Raddle mütemadiyen tekrar ettiği azarların hayat arkadaşını ayağa kaldırıp kaldırmadığını duymak için dinledi ve bunu başaramadığını anlayınca abartılı bir ağlama eşliğinde aşağı indi. Tam bu sırada sokak kapısının abartılı biçimde çalınmasıyla birlikte kadın sinir krizi geçirmeye ve kederle inlemeye başladı. Bu hâl, kapı altı kere çalınana kadar devam etti ve sonunda kadın, kontrol edilmesi imkânsız bir sinir krizi eşliğinde bütün şemsiyeleri yere fırlatıp arka salona girdi ve korkunç bir şiddetle kapısını kapattı.

      “Mr. Sawyer burada mı yaşıyor?” diye sordu Mr. Pickwick, kapı açıldığında.

      “Evet.” dedi kız. “Birinci katta. Merdivenden çıktığınızda hemen karşınızda olan kapı.” Southwark’ın yerlilerinin arasında yetişmiş olan hizmetçi bunları söyledikten sonra koşullar elverdiğince elinden gelen her şeyi yapmış olmanın verdiği müthiş tatmin hissiyle ortadan kayboldu.

      İçeri en son giren Mr. Snodgrass kapıyı kapatmaya yönelik gerçekleştirdiği birkaç başarısız denemenin sonucunda zinciri takarak güvenliği sağlamayı başardı ve arkadaşlar hep birlikte merdivenleri tırmanarak karşısına Mrs. Raddle çıkar korkusuyla aşağı inmekten korkmuş olan Mr. Bob Sawyer’la karşılaştılar.

      “Nasılsınız?” dedi yenilgiye uğramış öğrenci. “Sizi gördüğüme sevindim, bardaklara dikkat edin.” Bu uyarı az önce şapkasını tepsiye koymuş olan Mr. Pickwick’e yönlendirilmişti.

      “Olacak şey mi şimdi bu.” dedi Mr. Pickwick. “Affedersiniz.”

      “Rica ederim, rica ederim.” dedi Bob Sawyer. “Burada yerim biraz dar ancak genç bir bekârı ziyarete geliyorsanız buna katlanmanız gerekir. İçeri girin.” Mr. Pickwick, Mr. Benjamin Allen’la el sıkıştı ve arkadaşları da onu takip etti. Daha yerlerine henüz oturmuşlardı ki kapı yeniden çaldı.

      “Gelen umarım Jack Hopkins’tir!” dedi Mr. Bob Sawyer. “Du’ bakiyim. Evet, bu o. Yukarı gel Jack, yukarı gel.”

      Merdivenlerden gelen güçlü ayak seslerinin ardından Jack Hopkins ortaya çıktı. Üzerinde cafcaflı düğmeleri olan siyah kadifeden bir yelek ve beyaz yakalıklı mavi çizgili gömlek vardı.

      “Geç kaldın ama Jack.” dedi Mr. Benjamin Allen.

      “Bartholomew’de2 oyaladılar.” diye yanıtladı Hopkins.

      “Yeni bir şeyler var mı?”

      “Hayır, özel bir şey yok. Acile fena bir kaza geldi.”

      “Nasıl bir kazaydı, efendim?” diye sordu Mr. Pickwick.

      “Adamın biri camdan dört ayak üstüne düşmüş sadece ama bayağı iyi vakaydı.”

      “İyi derken hasta iyileşecek mi demek istiyorsunuz?” diye sordu Mr. Pickwick.

      “Hayır.” diye yanıtladı Mr. Hopkins, umursamaz bir tavırla. “Bana kalırsa iyileşmez. Yarın dehşet bir ameliyat


Скачать книгу

<p>2</p>

Londra’da bir araştırma hastanesi.