Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt. Чарльз Диккенс

Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt - Чарльз Диккенс


Скачать книгу
Lane’in kadın nüfusu içine epey sevilirdi.

      “Bana kalırsa yanımıza gelebilir.” dedi Mr. Humm keyifsiz bir gülümsemeyle etrafına bakınarak. “Kardeş Tadger, lütfen gelip bizi karşılamasına izin verin.”

      Kardeş Tadger hitabına karşılık veren eski pantolonlu ufak adam büyük bir hızla merdiveni indirdi ve hemen ardından Rahip Stiggins’le birlikte yukarı tırmanmaya başladılar.

      “Geliyor, Sammy.” diye fısıldadı Mr. Weller, bastırılmış bir kahkahadan ileri gelen mosmor bir suratla.

      “N’olur bana bir şey deme şimdi.” diye yanıtladı Sam. “Çünkü kendimi tutamayacağım. Kapıya yaklaştı, merdivendeki tırmanışını duyabiliyorum.”

      Sam Weller lafını bitirmemişti ki ufak kapı hızla açıldı ve Kardeş Tadger hemen arkasında Rahip Mr. Stiggins’le içeri girdi. Mr. Stiggins’in içeri girişi alkış, ayaklarla yeri tepme, mendillerin dansı ile karşılandı ve bunların hepsi keyif belirtileriydi. Kardeş Stiggins bunların hiçbirine karşılık vermedi ve tek yaptığı deli bakışlarını diktiği muma doğru yüzünde sabit bir gülüşle bir o yana bir bu yana yalpalayarak, dengesiz ve kendinden emin olmayan adımlarla yürümek oldu.

      “Siz iyi misiniz Kardeş Stiggins?” diye fısıldadı Mr. Anthony Humm.

      “İyiyim, efendim.” diye yanıtladı Mr. Stiggins, gaddarlıkla müthiş kalın bir telaffuzun birleşiminden oluşan bir sesle. “Ben iyiyim efendim.”

      “Ah, iyi o zaman.” dedi Mr. Anthony Humm hemen, bir iki adım geri çekilerek.

      “Bana kalırsa benim iyi olmadığımı söyleyecek adam henüz anasının karnından doğmamıştır değil mi?” dedi Mr. Stiggins.

      “Ah, elbette hayır.” dedi Mr. Humm.

      “Bana kalırsa kimse böyle bir işe girişmesin, efendim, kimse böyle bir işe girişmesin.” dedi Mr. Stiggins.

      Bu aşamada dinleyiciler artık kesin bir sessizlik hâline geçmiş ve endişeyle işlerin nasıl ilerleyeceğini beklemeye koyulmuşlardı.

      “Toplantıyı açacak mısın kardeşim?” dedi Mr. Humm, teşvik edici bir gülümsemeyle.

      “Hayır efendim, hayır efendim. Açmayacağım.” diye lafı yapıştırdı Mr. Stiggins.

      Odadaki herkes kalkık kaşlarla birbirlerine baktı ve bir şaşkınlık mırıltısı aldı başını gitti.

      “Bana kalırsa efendim.” dedi Mr. Stiggins, paltosunu çıkarıp sesini epey yükselterek. “Bana kalırsa buradaki herkes sarhoş, efendim. Kardeş Tadger mesela efendim!” dedi Mr. Stiggins, bir anda hızını artırıp aniden eski pantolonlu ufak adam dönerek: “Siz sarhoşsunuz efendim!” Mr. Stiggins herkesi ayıklığa teşvik etmeye yönelik takdire şayan bir arzuyla ve bütün uygunsuz şahsiyetleri aradan çıkarmak için eski pantolonlu Kardeş Tadger’in burnunun ortasına öylesine kesin bir nişan ürünü yumruk attı ki adam yıldırım gibi gözden kayboldu. Kardeş Tadger’ın baş üstü olacak şekilde merdivenlerden uçtuğu anlaşıldı.

      Bunun üstüne kadınlar panik hâlinde çığlık atmaya ve en sevdikleri Erkek Kardeşlerin kollarına atılarak onları tehlikeden korumaya çalıştılar. Bu merhamet gösterisi, Humm için ölümcül tehlike teşkil ediyordu çünkü çok sevdiğinden boynuna atılıp düşüncesizce üstüne çullanan kadın fanatikleri tarafından boğularak öldürülecekti. Işıkların büyük bir çoğunluğu söndü ve her yanı gürültü ve şaşkınlık sardı.

      “Hadi Sammyciğim.” dedi Mr. Weller büyük bir dikkatle paltosunu çıkararak. “Dışarı çıkıp bir bekçi getiriver.”

      “Bu arada sen ne yapacaksın?” diye sordu Sam.

      “Sen beni düşünme.” deyiverdi yaşlı beyefendi. “Ben de o Stiggins denen herifle kozlarımı paylaşmakla meşgul olurum.” Sam bunu engellemek için harekete geçemeden kahraman babası odanın köşesine geçip Tanrı’nın ona bahşettiği bütün kuvvetle Rahip Stiggins’e saldırmaya başladı.

      “Bırak gitsin!” dedi Sam.

      “Bırak gitsin mi?” Mr. Weller daha fazla zaman kaybetmeden Rahip Mr. Stiggins’in kafasını uyarı niteliğinde bir kez tıklattıktan sonra, neşeli ve zıpır bir edayla etrafında zıplamaya başladı ki o yaşa gelmiş bir beyefendiyi böyle görmek müthiş bir görüntü şöleniydi.

      Bütün itirazlarına rağmen bir şey değişmeyince Sam, şapkasını kafasına geçirip babasının paltosunu da kolunun altına alarak, yaşlı adamı belinden tuttuğu gibi zorla merdivenlerden indirip sokağa çıkarana kadar, ne babasını bıraktı ne de duraksamasına izin verdi. İlerlerlerken Rahip Mr. Stiggins’in kontrol altında tutulacağı bir yere götürülüşüne şahit olan kalabalığın bağırışlarını ve artık dağılmakta olan Büyük Birleşmiş Ebenezer Yeşilay Derneği Brick Lane Şubesi üyelerinin farklı yönlerden gelen seslerini duydular.

      Otuz Dördüncü Bölüm

      Akıllara Kazınan Bardell/Pickwick Davasının Tam ve Aslına Sadık Anlatımı

      “Acaba jürinin başkanı, artık her kimse, kahvaltıda ne yemiştir?” dedi Mr. Snodgrass, 14 Şubat’ın serüvenli sabahında muhabbet olsun diye.

      “Ah.” dedi Perker. “Umalım ki iyi bir kahvaltı yapmış olsun.”

      “Ama neden?” diye sordu Mr. Pickwick.

      “Bu çok önemlidir, hem de çok önemli, efendim.” diye yanıtladı Perker. “İyi, hâlinden memnun, kahvaltısını da yapmış bir jüri üyesi bulmak çok önemlidir, efendim. Tatminsiz ya da aç jüri üyeleri hep davacıyı tutar.”

      “Vay başıma gelenler.” dedi Mr. Pickwick, kafası epey karışmış görünerek. “Böyle bir şeyi neden yaparlar ki?”

      “Nedenini bilmiyorum.” diye yanıtladı ufak adam sakinlikle. “Zaman kazanmak için herhâlde. Eğer yemek vakti gelmişse jüri başkanı, jüri karar için bir kenara çekildiğinde saatini çıkarır ve ‘Bak sen şu işe, saat beşe on var, inanır mısınız! Ben beşte yemeğe otururum beyler.’ ‘Ben de öyle.’ der, saat üçte yemeğini yemiş ve sonuca kadar beklemekte hiç sıkıntı görmeyen iki kişi dışında diğer herkes. Jüri başkanı gülümser ve saatini geri takar: ‘Pekâlâ, o zaman davalı mı davacı mı dersiniz beyler? Benim fikrimi sorarsanız, bana kalırsa beyler, yani ben diyorum ki ama lütfen bunun sizi etkilemesine izin vermeyin, bence adamımız davacıdır.’ Bunun üzerine en az iki üç kişi de aynı fikirde olduklarını söyleyeceklerdir. Çünkü sahiden de böyle düşünüyorlardır, sonra da hep birlikte ve sanki en doğalı buymuşçasına bu fikri benimserler.”

      “Saat onu on geçiyor!” dedi ufak adam saatine bakarak. “Çıksak iyi olur beyefendiciğim; sözünden cayma davalarında salon, genelde tıklım tıklım dolu olur. Bir araba çağırsanız iyi olacak beyefendiciğim yoksa epey gecikeceğiz.”

      Mr. Pickwick derhâl zili çaldı ve bir araba buldukları anda dört Pickwickçi ve Mr. Perker hemen arabaya bindiler ve Guildhall’a doğru yola çıktılar. Sam Weller, Mr. Lowten ve mavi çanta, başka bir arabayla arkalarından takip etti.

      “Lowten…” dedi Perker, mahkemenin önüne geldiklerinde. “Mr. Pickwick’in arkadaşlarını stajyerler bölümüne oturtun, Mr. Pickwick de benimle otursa iyi olur. Bu taraftan sevgili dostum, bu taraftan.” Mr. Pickwick’i paltosunun kolundan tutup Kraliyet Hâkimi’nin masasının tam dibindeki, avukatlar burada otursunlar ve gerekirse duruşma avukatının kulağına davanın gidişatıyla ilgili gerekli talimatı fısıldayabilsinler diye yapılmış alçak sıraya götürdü. Burada oturanları, sandalyeleri daha yüksek konumda olan dava vekilleri ve daha alçak bir konumda


Скачать книгу