Kalbe Meydan Okuma. Amy Blankenship

Kalbe Meydan Okuma - Amy Blankenship


Скачать книгу
iyi saklıyordu. Kızın gözleri her zaman Toya’da olsa da… ona yakın olup onu koruyabilmek için günden güne gruba dahil oluyordu.

      Shinbe, acı verici bir şekilde dişlerini gıcırdattı. Diğer iki kardeşi Kyou ve Kotaro gibi yapmalı ve Hyakuhei’ye karşı kendi başına savaşmak için gruptan ayrılmalıydı. Ama onu güvende tutmak için gruba yakın kalması gerektiğini biliyordu. Kızın koruyucularından biriydi ve kendisinin ona ihtiyacı vardı. Kyou ve Kotaro bile onu uzaktan koruyordu.

      Evet, Shinbe Kyoko’ya karşı hissettiği çekimi saklayarak oyunu iyi oynadığını biliyordu. Bunu uzun zamandır yapıyor, hatta diğer kızlara sarkıntılık ediyordu… özellikle Kyoko’nun görüp duyabileceği yerlerde, böylece sırrını asla öğrenmeyecekti. Bütün kadınları sevdiğini düşünüyorlardı, kalbinin tek bir kadına, rahibesine ait olduğunu bilmiyorlardı.

      Genelde, kendisine vuracağını bilerek Suki’ye sarkıyordu ve acı düşüncelerini düzeltmesine yardım ediyordu. Konu Kyoko’ya gerçek duygularını söylemeye gelince tam bir korkak oluyordu.

      Son zamanlarda daha da kötü hale gelmiş, saklaması zorlaşmıştı. Kyoko ona güveniyor, gülümsüyordu. Toya’nın çocukça hareketlerine üzüldüğünde duygularını ona anlatıyor, onunla konuşuyordu. Hepsi, onu yavaş yavaş parçalıyordu.

      Farkında olmadan gittiği yerde başını kaldırıp baktı ve iç çekti. Kız heykelinin olduğu bahçedeydi. Bunun farkına bile varmadan ona yakın olmayı istemişti. Kyoko gecenin bu saatinden zaman kapısından geri gelmezdi… peki neden buraya gelmişti?

      Heykele bakan ametist gözleri ayın yansımasıyla parladı. Shinbe burasının… zaten iblislerle dolu bir dünyadayken herhangi bir yer kadar güvenli olduğuna karar verdi.

      Bilinçaltında ay ışığının aydınlatmasını sorumlu tutarak ürpertici parlaklığa önem vermeyip battaniyeyi yumuşak çimene yaydı. Uzanıp, her zaman yaptığı gibi birazdan göreceğini bildiği rüyaları beklemeye başladı. Onu bir koruyucu veya müttefik değil de… bir erkek gibi görmek istemesini sağlayarak hiç aklından çıkmıyorlardı.

      *****

      Kyoko alnını ‘Tuğla Bir Duvara’ çarpma isteğine karşı koyarak homurdandı. Bilincini kaybetmek üzereydi ve buna karşı tartışacak kadar sarhoştu. Tasuki ve onun okul arkadaşlarıyla birlikte sarhoş olmak istememişti. Hepsi büyük bir hataydı ve onun hatasıydı. Hiç içmeyeceğini düşünerek söz verdiği gibi Cadılar Bayramı partisine gitmişti. HİÇ! Hiç içmedi.

      Gözlerini devirerek kendi kendine homurdandı. Punç kasesinin yanında duran meyve kokteyli kasesinin günlerdir alkole battığını nereden bilecekti? Greyfurt tadı alacağını düşünmüştü ve alkolün etkisi kendisini çarpana kadar çok fazla yemişti.

      Kyoko kendi ayağına takılıp tökezledi ve düşmeden çabucak toparlandı. “Bu iğrenç!” diye, kendisini kimsenin duyamayacağını bilerek bağırdı. Geç kalmıştı ve Toya ile başının büyük bir belaya gireceğini biliyordu. Sadece kendisine bağırdığını düşünmesi, şimdiden başını ağrıtıyordu.

      Kyoko bir çakıl taşını tekmelerken, “cehenneme hoş geldin… ilk kişi,” diye mırıldandı.

      Çaresiz bir şekilde, yalnızca Toya’nın onu almaya gelmek için sabahı beklemesini umdu. Hatta daha da iyisi, gün ışığıyla kendisinin oraya gitmesini beklemesini umdu. O kadar sarhoşken güç bela önünü görebiliyordu ve onunla kavga etmek istemiyordu. Eve gitmeyi de istemiyordu. Kendi kendine sessizce homurdandı. Annesi, eğer kazara da olsa sarhoş olduğunu görürse ona bir hafta boyunca nutuk atardı.

      Kyoko, yürürken düz bir çizgi üzerinde durmak için çaba harcıyordu. En sonunda, evinin arkasındaki alanda bulunan kız heykelini seçebildi. Heykele doğru bir gözünü kapatarak odaklandı, kıkırdadı ve sonra kendi kendine ‘tanrım, artık sarhoş olduğumu biliyorum,’ diye düşündü. Sallanarak omzunu silkip yapmayı bildiği tek şeyi yaptı.

      Tapınak evine, dosdoğru heykele doğru yürüdü ve diğer boyuta güvenli bir şekilde zamanında ulaşabilmek için kendinden geçmeyi umarak ona dayandı.

      *****

      Shinbe yine Kyoko’nun, altında kıvranırken tekrar tekrar adını bağırıp o içine girerken çığlık atarak yüzüne doğru bakıp Toya’ya ait bütün düşüncelerini sildiğine dair erotik bir rüya görüyordu.

      Sıçrayarak uyandı… bedeni ter içinde kalmıştı. Güçlükle nefes alırken onun hala altında, onu sevmesine izin verir ve o da kendisini severken hissedebiliyordu. Çığlıkları hala kulaklarında çınlıyordu. Kalbi onun içine girdiği gibi kaburgalarına vurarak hala çok hızlı çarpıyordu.

      Shinbe kalkıp oturdu. Ellerini birleştirerek kaldırıp yüzünü örttü. Bastıramadığı acı ve her şeyin adaletsizliğine karşı sakladığı öfkeli bir çığlığı sessizliğe doğru koyuverdi. Bugüne kadar istediği tek şey onu sevmekti ve bu kendisini yavaşça içten içe yiyordu.

      Shinbe bir dal çıtırtısı duyarak hızla ellerini aşağı indirdi. Ametist gözleri bölgeyi taradı ve Kyoko’nun şaşkın görüntüsüne takıldı. Zihni aniden yavaş çekime geçmiş gibiydi.

      'Hayır olamaz… şimdi değil, burada değil.”Gözleri adamın bağırmasıyla büyümüştü ve eli ağzının üzerindeydi. Shinbe, 'hayır… git buradan, lütfen’ diye zihninde yalvardı. “Şu anda burada olamazsın, bu çok tehlikeli… ben tehlikeliyim.’

      Shinbe, elini dudaklarından indirirken yüzünden endişeli bir bakışın geçmesini izledi. Sonra, ona doğru gelirken sallandığını gördü. Gerçek mi yoksa hala rüya mı görüyor diye merak etti.

      Kyoko yakınlarda bir yerden kulağa, insana ait değilmiş gibi gelen bir çığlık duyduğunda hala barakaya ulaşmak için doğru yöne gidip gitmediğine emin olmaya çalışıyordu. Sesin kaynağını bulmaya çalışırken gözlerini odakladı. Kendisine verdiği korkuyla kalbi hala çok hızlı çarpıyordu. Sonra Shinbe’nin orada, yalnız başına çimenlerin üzerinde bir battaniyede yattığını fark etti. Tekinsiz çığlık ondan gelmiş olmalıydı.

      Ne sorun olduğunu öğrenmek istedi. Birisi mi öldürülmüştü? Her zaman sakin, serinkanlı ve arkadaş canlısı olan koruyucudan bu sesin çıkması için böyle bir şey olması gerekiyordu. Ona doğru ilerlerken bacaklarını sabit tutmaya çalışıyordu.

      Shinbe, Kyoko bugüne kadar yaptığı en aptalca şeyi yaparken onu izleyip homurdandı. Dosdoğru ona gelip diz çökerek dokunmak için elini uzattı.

      “Shinbe, ne oldu? Birisine bir şey mi oldu?”

      Sesindeki korkuyu duyabiliyordu. Bir sorun olduğunu düşünmüştü. Bu sorudaki gerçeğe neredeyse gülecekti ama bunun iyi bir fikir olmadığına karar verdi. Sırrını bilmiyordu. Hala güvendeydi, hala kalbini ondan gizleyebilirdi.

      Kyoko başka bir baş dönmesi dalgasına yakalanarak, onun yanına diz çökerken dengesini koruyamadı. Kazara öne doğru çok fazla eğilerek dosdoğru kucağına düştü. Bir sorun olduğunu hatırlayarak kıkırtısını bastırdı ve yoğunlaşmaya çalışarak gözlerini açtı. Her şey bir rüya gibi geliyordu.

      Kyoko birden Shinbe’nin göğsünün çıplak olduğunu fark etti. Avuçlarının altındaki şekilli kasları gerginleşiyor, toparlanıyor ve uzuyordu. Daha önce gömleğini çıkardığını hiç görmemişti ve hayran kalmıştı. Onu bu şekilde düşünmemesi gerektiğini bilerek kızardı. O kendisinin koruyucusu ve arkadaşıydı.

      Kyoko ayılmaya çalışarak kafasını salladı ama bu sorunlara gerçek anlamda


Скачать книгу