Zamanın Kalbi. Amy Blankenship

Zamanın Kalbi - Amy Blankenship


Скачать книгу
dudaklarını izledi, “evet, sanırım biliyor.” Daha sonra onlara dönerek konuyu değiştirdi, “Kamui, bu gece bizimle geliyor musun?”

      Shinbe’nin jetonu geç düştü. “Toya? Gerçekten dansa mı geliyorsun?” sesi şok olmuş gibiydi. Kendi kendine, ‘bu Toya’ya benzemiyor’ diye düşündü.

      â€œHey, bir şahin gibi onu izlemem söylendi, yani sanırım artık bir seçeneğim yok, var mı?” Toya’nın canı sıkkın görünüyordu, bu yüzden bunu isteği dışında yaptığını düşüneceklerdi. Ama aslında, onu ansızın gözden kaçırmak istemiyordu.

      Nabzı teninin ardında, öyle yapması istenmiş olsun ya da olmasın, onu ne pahasına olursa olsun korumasını söylemek ister gibi küt küt atıyordu. Şu an, Kyoko’nun kalabalık bir dans pistinde, gümbür gümbür çalan bir müzikle, akıl çelici bir şekilde etrafta dönüp durduğunu zihninde canlandırması hiç de yardımcı olmuyordu. Bu, korucuyu içgüdülerinin aniden günyüzüne çıkmasına sebep oldu ve bir anda gitmemesini tercih etti.

      Toya’nın gırtlağından yumuşak bir hırıltı çıktı ve kızın üzerinde çok fazla gözün… uygunsuz bakışların gezindiği düşüncesinden kendisini kurtarmaya çalıştı.

      Kamui, “kulağa eğlenceli geliyor, geliyorum” diye bağırdı. “Haftasonları, aklımızı bu yerden uzaklaştıracak bir şeyler yapmak zorundayız.” Bundan sonra Kyoko’nun da etrafta olacağı düşüncesiyle neredeyse sersemlemiş gibiydi. “Dahası, Toya için bir kız arkadaş bulmalıyız” diye masumca bağırdı.

      Toya, Kamui’nin başının tepesine vurarak, “bir kız arkadaşa ihtiyacım olduğunu da kim söyledi seni küçük ahmak” diye gürledi. “Poponu ısırsaydı bir kız arkadaşın ne olduğunu anlardın.”

      Shinbe sırıttı, “sanırım burada bir kız arkadaşın ne olduğunu bilen tek kişi benim, ama eğer tecrübe isterseniz size iki bakire gösterebilirim,” Ä°kisi de öldürücü bakışlarla ona dönünce hızlıca bir adım geriledi.

      Shinbe çabucak konuyu değiştirerek başını eğip Toya’ya biraz daha yaklaştı. “Kyou senden Kyoko’yu izlemeni mi istedi?” bakışları kızın gittiği yöne kaydı. “Biliyorsun… son zamanlarda buradaki dengede, bir şeyler olmaya hazırlanıyormuş gibi bir kayma hissediyorum. Kötülük yaklaşıyor. Bununla başa çıkacak bir şeye sahip olup olmadığını merak ediyorum.” Shinbe’nin içgüdüleri neredeyse her zaman doğru çıkardı ve bu onu endişelendiriyordu.

      Bunu Toya da hissetmişti ve cevap istiyordu. “Evet, hiçbir zaman şimdiki gibi değildi. Neden sadece yukarı çıkıp soğuk adama gerçeği sormuyorum?” Kyou’nun bir şey sakladığını biliyordu ve ne olduğunu öğrenecekti.

      Shinbe onu durduramadan merdivenleri çıkmaya başlamıştı. Shinbe korkuyla sindi, “ikisinin aynı odada olmasından nefret ediyorum. Buna şahit oldum ve hiç hoş değil. Kardeş veya buna benzer bir şeymişler gibi davranıyorlar.” Ametist gözleri, Toya’nın basamakları ikişer ikişer çıkışını izleyerek merdivenlere sürüklendi.

      Kamui, Kyou’nun bazen kendisinin de ödünü kopardığını bildiğinden onayladı. “Benimle olduğundan daha iyi. Akşama görüşürüz.” Hala merdivenleri izleyen Shinbe’yi orada yalnız bırakarak gitti.

      Shinbe, koruyucu güçlerini yansıtan aynasının bulunduğu aklının derinliklerinde az önce yanlarından ayrılan rahibeiçin de benzer bir duygu hissederek şaşırdı. Gözlerini kapatarak, ruhunun derinliklerinde gerçeği aradı.

      Ametist gözlerini tekrar açtığında yalnızca kendisinin bildiği sırlarla parlıyorlardı.

Shinbe's Mirror

      *****

      Kyou, Kyoko ile nasıl başa çıkacağına dair düşüncelerde kaybolmuştu, artık onu olmasını istediği yere getirmişti. Kapıya vurulduğunu duyduğunda düşünceleri beklenmedik bir şekilde bölündü. Gözlerini birkaç kez kırpıp, bunun yalnızca Toya olabileceğini bilerek altın rengi gözlerini devirme isteğini bastırdı. Onay almadan açılan kapıya bir bakış attı.

      Toya, hedefini arayarak apansız içeri girdi ve Kyou’yu koltukta yatarken buldu. “Kyoko ile ilgili ne haltlar dönüyor?” Doğrudan konuya girmişti.

      Kyou’nun gözleri Toya’yı hedef aldı, ama yüz ifadesi soruyla ilgilenmiş gibi durmuyordu.

      Toya, Kyou’nun ruh hallerini iyi biliyordu ve farkındaydı ki damarına basmış olsaydı yüzüne bile bakmazdı. Ona göre Kyou’yu okumak bir bilimdi. Eğer bunu yapan Kyou ise, göz kırpmanın bile bir anlamı vardı. Toya, oturmak için karşısından dolgun bir sandalye almaya gitti.

      â€œYapma, aptal değilim. Onu korumamı istiyorsan, nedenini bana söylemelisin. Hepsinden öte, kalan herkes kendi halindeyken onun farkı ne?” Bu düşünce kendisini tiksindirmiş gibi tükürdü. “O yalnızca zayıf bir insan kız.”

      Toya, ansızın boğazında bulduğu pençeyi kavradı ve Kyou’nun çok öfkeli olan yüzüne baktı.

      Kyou’nun sesi öfkeyle titriyordu, “ne söylüyorsam onu yapacaksın.”

      Toya’nın gözleri kısıldı. Artık bir şeylerin döndüğünü biliyordu. “İyi” diye tısladı ve serbest bırakılarak ödüllendirildi. Karşısındaki eski yerine geçerken Kyou’nun öfkesinin bir anda yok oluşunu izledi, arkasında saklandığı soğuk maskesi yerine oturuyordu. Toya başını salladı. “Onun neden ‘senin için’ bu kadar önemli olduğunu bana söylemelisin.” ‘Senin için’ derken bunu vurgulamıştı.

      Kyou, nasılsa kabul etti. Toya’yı doğduğu günden beri o yetiştiriyordu. Toya bu dünyada nefes aldığı anda onun yakınlarda olduğunu biliyordu ve onu, kendisini anlayamayacak olan ailesinden çaldı. Kyou, bir süre için onları uzaktan izlemeyi seçse de, diğer kardeşleriyle de aynı şeyi yaşamıştı.

      Bir şekilde Toya’nın kişiliğini daha farklı hale getirmeyi ummuştu ama Kyou onu değiştirmek için ne yaparsa yapsın, belli ki kişiliği bu hayatında da


Скачать книгу