Muhteşem Ressam. James Arthur Anderson

Muhteşem Ressam - James Arthur  Anderson


Скачать книгу
doğru!” diye cevap verdi Medici.

      Konaktan ayrılırken Verrocchio, Ser Piero da Vinci’nin oğlu Leonardo’yu takdim etti ve Lorenzo da genç adamı nazikçe selamlayarak ona böyle bir ustadan ders alabildiği için çok şanslı olduğunu söyledi.

      Lorenzo’nun gördüğü, kırsal kesimin edasını taşıyan uzun boylu, yakışıklı bir adamdı. Leonardo’nun gördüğü, kendisinden ancak üç yaş büyük olan uzun boylu ve iri yarı bir adamdı fakat genç adamın tatlı dili ve kendinden emin tavrı, zavallı Leonardo’yu utangaç ve ne diyeceğini bilmez bir hale soktu.

      “Brutto!14” diye kendi kendine mırıldandı Leonardo atına binerken.

II

      Beraberce atlarını sürdüler. Lorenzo, Trakya atını, hayvanın o zayıf boynu, dik başı ve şiddetli hırçınlığı barışçıl bir sakinliğe dönüşene dek Tanrı bilir nasıl zapt etti ve at, Verrocchio’nun boz atının yavaş yürüyüşüne eşlik etmeye başladı. Leonardo ise bir çırak olarak kendi atını altı adım geriden sürüyordu.

      “Bana diyorlar ki,” diye konuşmaya başladı Verrocchio, “bir çocuğun huyu ve görünümü ilk yaratıldığı anda oluşurmuş.”

      “Bu söylediğin Aristo’ya hiç uyumlu değil!” diye cevap verdi Lorenzo.

      “Öyle olabilir, ama ben biliyorum ki bir heykeltıraşın heykeli ilk oluşturduğu hali, çalışmasının son halinin nasıl olacağını büyük ölçüde etkiler. Dediğim gibi, eğer çeşmeyi Palla d’Oro’da tasarlasaydım bir konak salonu için uygun olurdu, ama çeşmemi açık havada, Careggi’nin bahçelerinde oluşturursam, bir kuş kadar hafif ve çevrem kadar güzel bir fikir üretirim. Üstelik çeşmemin nereye yerleştirileceğini de fark etmem gerekir. Arka planda defnelerden bir çit mi yoksa avlunun duvarları mı olacak? Figür aşağıdaki çimlerden mi görünecek yoksa yukarıdaki bir pencereden mi? Bunlara karar vermeliyim.”

      “Mantıklı,” dedi Medici ve bir süre sessizce yollarına devam ettiler.

      Ardından Lorenzo, “Andrea,” dedi. “Çocukları senin gibi yapan bir heykeltıraş daha önce hiç oldu mu?”

      “Ben Donatello’nun atölyesindeyken bana işi öğreten Desiderio da Settignano çok güzel çocuklar yapardı azizim.”

      “Dediğin gibi, Desiderio gerçekten de çok güzel çocuklar yapardı fakat onun yaptıklarıyla seninkiler birbirine ancak bir balık akvaryumunun hararetle akan bir nehre benzemesi kadar benzeyebilir!”

      “Tabii,” diye yanıtladı Verrocchio başını sallayarak, “benim anatomi konusunda daha bilgili olduğum bir gerçek.”

      “Hah! Ona bakılacak olursa Antonio Pollaiuolo anatomi konusunda senden daha bilgili!”

      “Evet, çok doğru!” diye kızgınlıkla cevap verdi Verrocchio. “Bir kucak dolusu kemiği al, balkabağı kadar büyük birkaç kas ekle, figürü hırslı bir gülüşle taçlandır ve işte, Antonio Pollaiuolo’nun heykellerinden birini elde etmiş olursun! Bir Antonio Pollaiuolo heykelinde, insan formuna, anatomi çerçevesinde bakamazsın bile!”

      “Dikkatli konuş sevgili dostum,” dedi Lorenzo. “Pollaiuoli ailesi en yetenekli zanaatkârlar arasında ve yaptıkları çalışmalarda güçlü bir erkeklik ve iktidar havası var.”

      “Öyleyse azizim, bu çeşmeyi neden Antonio’ya yaptırmıyorsun?” diye isyan etti Andrea.

      “Andrea!” diye haykırdı genç adam. Sahibinin yüksek sesinden irkilen Trakya atı birden hızla öne atıldı. Lorenzo bir eliyle atın boynunu nazikçe okşayarak onu sakinleştirip geri gelirken bir yandan da nazik bir sesle konuşmaya devam etti, “Medici ailesi sana takdir edilmediğini hissettirecek bir şey yaptı mı?”

      Verrocchio’nun öfkesi hemen söndü ve biraz utançla gülümsemeye başladı. “Bağışla beni azizim. Gerçekten çok huysuz bir adamım. Öte yandan, kim hem soğukkanlı olup hem de bir sanatçı olmayı umabilir ki?”

      O dönemde heykeltıraşlar tarafından imrenilen o unvanı dostuna yakıştırarak “Elbette sen bir sanatçısın!” dedi Lorenzo. “Bir sanatçıdan başka kim bir çeşmeyi senin anlattığın gibi şairane anlatabilir?”

      Andrea kocaman gülümsedi ve bir genç kız gibi kızardı.

      “Ayrıca,” diye devam etti Lorenzo, “ben senin heykellerinin kusursuz form ve orantılarını fark edemeyecek kadar anatomi bilgisinden yoksun da değilim.”

      Bu sözlerin ardından tekrar sessiz kalarak ilerlediler.

      Bir süre sonra Lorenzo, Trakya atının boynunu yavaşça okşayıp gözleriyle elinin hareketini takip ederek konuşmaya başladı. “Andrea, düzyazıyı şiire çeviren kusursuz form ve orantı değildir. Aynı şekilde bir yontuyu sanat haline getiren şey de yine kusursuz form ve orantı olamaz. Eğer sanatı kutsal yapan şey form ve orantının kusursuzluğundan ibaret olsaydı, gözleri iyi gören herkes heykeltıraş olabilirdi ve kulağı iyi duyan herkes şiir sanatında ustalaşabilirdi.”

      “Gözlemleme yeteneğinin değeri büyük!” diye cevap verdi Andrea.

      “Doğru!” dedi Lorenzo. “Lakin bir heykeltıraş gözlemleyip, kesip biçip şekil verebilir yine de nihayetinde ortaya cansız, donuk bir şekilden başka bir şey çıkaramayabilir.”

      “Kesinlikle doğru söylüyorsun azizim!” diye katıldı Andrea, Antonio Pollaiuolo’yu düşünerek.

      “Ben, heykeline veya şiirine biraz hayatın ruhundan katabilmesi için Tanrı’nın gerçek bir sanatçıya kutsal yaratıcı ruhundan bir parça verdiğine inanıyorum. Senin bana gösterdiğin bebek, bir parça kâğıt üzerinde küçük bir çizim olsa da et ve kandan yaratılmış gibi hayatta görünüyor.”

      Dar fikirli biri olsaydı bu övgü belki de Andrea’nın kibirlenmesine yol açabilirdi fakat bu onu, övgüyü başkasını da kapsayacak şekilde genişletmeye itti.

      “Avukat Ser Piero da Vinci’nin oğlu olan çırağım Leonardo’yu fark ettin mi?”

      “Ser Piero gibi zeki bir adam neden oğlunu böyle maddi getirisi olmayan bir mesleğe çırak olarak vermiş?”

      “Aynısını ben de söyledim! Tabii bana Leonardo’nun resimlerini gösterene kadar, sonra…”

      “Evet?”

      “Yüce Tanrım!” diye haykırdı Andrea. “Bu çocuk kaleminin altı darbesiyle bir resme benim iki hafta uğraşıp yapabileceğimden daha fazla hayat verebilir!”

      “Ooo!” dedi Lorenzo ve bundan sonra Careggi’nin kapılarına dek sessizce seyahat ettiler.

III

      Giriş yolundan yukarı doğru atlarını sürdüler. Villanın girişinde Lorenzo atından inerek dizginleri bir seyise verdi ve hanımlara haber vermesi için bir uşak gönderdi. Ardından Leonardo’ya dönerek “Andrea Verrocchio’nun dediğine göre iş hayatının kolay yolu yerine sanat hayatının zorlu yolunu seçmişsin,” diye nazikçe konuştu.

      “Evet efendim,” diye utangaç bir şekilde cevap verdi Leonardo.

      “Sanatın çok zorlu bir sevgili olduğunu, hayatının en güzel dönemlerini ve enerjinin tümünü ona adamazsan seni reddedeceğini biliyor musun?”

      Teknik ressamlık ona kolay geldiğinden ve şimdiye dek yaptıkları yaratıcılıktan ziyade taklit olduğundan işinin zorluğunu henüz anlamamış olan Leonardo, söyleneni idrak etmeden “Evet efendim,” diye cevap verdi.

      Lorenzo iç geçirdi. Kendisini Quattrocento’nun en muhteşem şairi yapabilecek güçteki yeteneğine rağmen şiirlerine boş zamanları dışında vakit


Скачать книгу

<p>14</p>

Tr. Çirkin, kötü, fena. (e.n.)