Kardeşlerin Yemini . Морган Райс
Bugün değil."
Birden bir başka kırbaç sesi duyulunca Godfrey giriş yoluna yaklaştıklarını gördü. Kalbi sözlerinin doğruluğunu ve Merek'in haklı olduğunu biliyordu, kalbi deli gibi atıyordu. Hemen ve hızlıca bir şeyler yapması gerektiğinin farkındaydı.
Godfrey ani bir hareketle döndü. Gözünün ucuyla, parlak kırmızı cübbe giymiş ve başlıklarını takarak sokağın diğer yönüne doğru hızla yürüyen beş adam gördü. Beyaz tenleri, soluk elleri ve yüzleri olduğunu; İmparatorluk ırkının heybetinden daha küçük olduklarını gördü ve kim olduklarını hemen anladı: Finlilerdi. Godfrey'in en büyük yeteneklerinden biri sarhoşken bile anlatılan hikayeleri unutmamasıydı ve geçen ay boyunca Sandara'nın halkı bir çok defa yangından sonra Volusia'nın hikayesini anlatmışlardı. Şehri betimlemelerini, tarihini ve köleleştirilen tüm ırkları dinlemişti. İçlerinde sadece özgür bir ırk vardı: Finliler. Hükümdarlıktaki tek istisna. Çok zengin, birbirlerine çok bağlı ve ticaretteki güçlerinden dolayı vazgeçilemez oldukları için nesillerdir özgür yaşamalarına izin veriliyordu. Oldukça soluk tenleri, parlak kırmızı cübbeleri ve ateş kırmızısı saçlarıyla dendiğine göre çok kolay göze çarpıyorlardı.
Godfrey'in bir fikri vardı. Ya şimdi hareket edeceklerdi ya da asla.
"HADİ!" diye seslendi arkadaşlarına.
Godfrey döndü ve harekete geçerek topluluğun arkasından kölelerin şaşkın bakışları altında koşmaya başladı. Rahatlayarak gördü ki, diğerleri de topuklayarak onu takip ettiler.
Godfey, belindeki ağır altın keselerinin ağırlığıyla soluyarak koşuyordu, diğerleriyse hareket ederken şıngırdıyorlardı. İleride beş Finlinin dar bir sokağa döndüklerini görünce doğrudan onlara koştu ve İmparatorluk gözlerince fark edilmeden köşeyi dönebilmeleri için dua etti.
Kalbi kulaklarında atan Godfrey köşeyi döner dönmez karşısında Finlileri buldu, hiç düşünmeden havaya atılıp grubun üstüne arkalarından çullandı.
Üçünü yere indirmeyi başardı, onlarla beraber yerde yuvarlanırken taştan zemine düşünce kaburgaları ağrıdı. Kafasını kaldırınca onu izleyen Merek'in bir başkasını yere indirdiğini, Akorth'un zıplayıp bir diğerini aşağı aldığını ve nihayet Fulton'un da topluluğun en küçüğü olan sonuncusuna atıldığını gördü. Godfrey, Fulton'un adamı kaçırarak onu indirmek yerine yere yuvarlanmasını ancak sağlayabildiğini görünce sinirlendi.
Godfrey birini yere doğru bastırıp diğerini tuttu ama en küçük olanının oradan kurtulup kaçarak köşeyi dönmek üzere olduğunu görünce telaşlandı. Kafasını kaldırıp göz ucuyla Ario'nun sakin bir tavırla öne geldiğini, uzanarak yerden bir taş alıp inceledikten sonra geriye uzanıp öne fırlattığını gördü.
Mükemmel bir atıştı. Tam köşeyi dönerken Finlinin şakağına isabet ederek adamı yere serdi. Ario hemen oraya koşup cübbesini çıkardı ve Godfrey'in niyetini anladığı için hemen üstüne giymeye başladı.
Godfrey hala diğer Finliyle uğraşırken nihayet uzandı ve yüzüne dirseğini sertçe geçirerek onu bayılttı. Akorth Finliyi sonunda gömleğinden tuttu ve kafasını iki kez taş zemine çarparak icabına baktı. Merek altındaki adamın bayılmasına yetecek kadar altında tuttu ve Godfrey baktığında Merek'in son Finliye doğru yuvarlanıp boğazına hançerini dayadığını gördü.
Godfrey, Merek'e durması için bağırmak üzereyken bir ses ondan önce davranarak havayı kesti:
"Hayır!" diye emretti sert ses.
Godfrey, Ario'nun Merek'in yanı başında ona küçümseyerek baktığını gördü.
"Onu öldürme!" diye emretti Ario.
Merek kaşlarını çattı.
"Ölü adamlar konuşamaz," dedi Merek. "Eğer bırakırsam hepimiz ölürüz."
"Umurumda değil," dedi Ario, "sana bir şey yapmadı. Öldürülmeyecek."
Merek karşı koyarak yavaşça ayaklarının üzerinde doğruldu ve Ario'ya baktı. Yüz yüze duruyorlardı.
"Benim yarım kadarsın çocuk," diye tersledi Merek, "elimde de bir hançer var. Beni tahrik etme."
"Senin yarın kadar olabilirim," diye sakince cevapladı Ario, "ama senden iki kat hızlıyım. Bana davranırsan senden hançerini alır sen daha savuramadan boğazını keserim."
Godfrey bu konuşmadan en çok Ario böylesine sakin kalabildiği için etkileniyordu. Bu gerçek üstüydü. Gözlerini kırpmamıştı, tek bir kası bile hareket etmiyordu ve sanki dünyanın en sakin konuşmasını yapıyor gibiydi. Kelimeleri çok ikna ediciydi.
Merek de aynı şekilde düşünmüş olmalıydı ki hareket etmedi. Godfrey buna bir son vermesi gerektiğini biliyordu. Hem de hemen.
"Düşman burada değil," dedi Godfrey, aceleyle öne koşup Merek'in bileğini indirerek. "Orada. Birbirimizle savaşırsak hiç şansımız olmaz."
Neyse ki Merek bileğini indirmesine izin verdi ve hançeri kınına soktu.
"Acele edin," diye ekledi Godfrey. "Hepiniz. Kıyafetlerini çıkarın ve üstünüze giyin. Artık Finlileriz."
Hepsi Finlilerin kıyafetlerini çıkarıp parlak kırmızı cübbe ve başlıklarını kuşandılar.
"Bu çok gülünç," dedi Akorth.
Godfrey onu inceledi ve göbeğinin cübbeden taştığını ayrıca kollarının uzun kaldığını gördü, cübbe kısa gelmiş, bileklerini açıkta bırakmıştı.
Merek kıs kıs gülüyordu.
"Bir bira fazla içmişsin," dedi.
"Bunu giymem!" diye çıkıştı Akorth.
"Bir moda gösterisinde değiliz," dedi Godfrey. "Fark edilmeyi mi tercih ederdin?"
Akorth, homurdandı ama şikayetinden vazgeçti.
Godfrey orada durup düşmanlarla çevrili bu barbar şehirde karşısında kırmızı cübbeleriyle duran beşine baktı. Şanslarının en iyi ihtimalle çok düşük olduğunu biliyordu.
"Şimdi ne yapıyoruz?" diye sordu Akorth.
Godfrey döndü ve şehir dışına uzanan arka sokağın en sonuna baktı. Zamanın geldiğini artık biliyordu.
"Volusia'da neler varmış gidip bakalım."
BEŞİNCİ BÖLÜM
Thor, arkasında oturan Reece, Selese, Elden, Indra, Matus ve O'Connor ile birlikte küçük kayığın önündeydi. Kimse kürek çekmiyordu, gizemli bir rüzgar ve akıntı tüm çabalarını boşa çıkarıyordu Thor, onları gitmeleri gereken yere götüreceğini biliyordu, ne kadar kürek çekerlerse çeksinler bunun bir faydası olmazdı. Thor omzunun üstünden geri bakarken, Ölüler Ülke'sinin girişini işaretleyen koca siyah kayalardan gittikçe uzaklaştıklarını görünce rahatlamış hissetti. Artık önüne bakıp Guwayne'i bulma ve hayatında yeni bir bölüme başlama vaktiydi.
Thor arkasına bakınca bir de Selese'in kayıkta, Reece'in yanında oturup elini tuttuğunu gördü; kabul etmeliydi ki bu manzara huzurunu kaçırıyordu. Thor yaşayanların arasına döndüğünü ve en iyi arkadaşının mutlu olduğunu görmekten memnundu ancak kabul etmeliydi ki bu ona garip bir his veriyordu. Bir zamanlar ölen Selese yeniden hayata döndürülmüştü. Olayların normal gidişatını bir şekilde değiştirdiklerini hissediyordu. Selese'i incelerken onun şeffaf, dünyaya ait olmayan havasını fark etti. Şimdi gerçekten ete kemiğe bürünmüş halde burada olsa da onu ölü biri gibi görmekten kendini alamıyordu. Kendine rağmen Selese'in aralarına temelli dönüp dönmediğini, tekrar ölüler diyarına dönmeden önce burada ne