Sağlam Çocuklar Yetiştirmek. Harold S. Koplewicz
bir mola verin. Ergenler fiziksel olarak o kadar talepkâr değildir. Ama ebeveynler için duygusal olarak tüketici olabilirler. Ergenlik çağındaki çocuğunuz derslerinde ya da sosyal hayatında zorlanıyorsa sürekli içinizde bir sızı hissedersiniz. En az mutlu olan çocuğunuz hangisiyse siz de ancak onun kadar mutlu olabilirsiniz. Peki o zaman ergenlikteki çocuğunuzla ilgili hissettiğiniz psişik acıya nasıl son verebilirsiniz? Dr. Emanuele, “Ebeveynlere kendi kendilerine, ‘Şu anda ne oluyor? Şu anda her şey normal mi?’ diye sormayı öğretiyorum,” diyor: “Çocuğunuz olabileceği kadar mutlu olmayabilir ama o anda güvendedir, özen görüyordur, iyi besleniyordur, ağrısı acısı yoktur. O anda düşünsel bir mola verebilirsiniz.” Kaygı (anksiyete) beklentiye dayalı korkudur, olabileceklerle ilgili korkudur, “Oğlumun hiç arkadaşı olmayacak, sonsuza dek böyle zavallı olacak” gibi. Şimdiye sağlam basmaya çalışın ve kendinize şunu söyleyin: “Şu anda yolunda gitmeyen bir şey yok. Şu beş dakika içinde dünyanın sonu gelmeyecek.” O süre zarfında duygusal yoğunluğunuzu hafifletin.
İkinci adım: Neye karar verirseniz verin lojistiği halledin ve uygulayın. Ebeveyn olarak yapı iskeleniz bir hapishane değildir. Yapı iskelesi destek vermek için oradadır, kendinize destek vermenize de izin var.
Ne var ki özgürlük bedava değildir ve molalarınız mevcut kaynaklarınıza dayanacaktır. İki ebeveynli evlerde mola vakti ayarlamak daha kolaydır. Bebek bakıcısına ya da yaz kampına gücünüz yetiyorsa veya yakınlarınızda çocukları gece yatısına kabul edebilecek insanlar varsa harika. Ailenize, komşunuza, dostlarınıza –“köye”– yaslanın ve ihtiyacınız olanı isteyin. Siz de aynı şekilde karşılık verin.
On yaşındaki Billy’nin annesi Pamela, oğlunun Child Mind Institute’taki terapisti, kendisine özen göstermesi meselesini açınca kahkahayı bastı. “Buna vaktim yok,” deyip patronu, kocası, çocukları, köpekleri, evi için yapması gereken her şeyin listesini çabucak sayıverdi. Listesi seansın on beş dakikasını doldurdu.
Terapist Pamela’ya telefonunu çıkarıp ekran zamanı kullanımına bakmasını istedi. Pamela tereddüt etti ama yaptı. “Dün Instagram’da ne kadar vakit geçirdin?” diye sordu doktor.
“Utanç verici,” dedi Pamela.
“Bir saatten fazla mı?”
“Ama ben kafamı boşaltmak için kullanıyorum. Beynimin fişini böyle çekiyorum.”
Terapist bu yorumu bir an havada asılı bıraktı. Beyninin fişini çekmek için bir cihaza bağlanmasının ironisini gözden kaçırmamıştı. “Televizyonla aran nasıl peki?” diye sordu.
Pamela günün sonunda bitip tükendiğinden kanepeye çöküp birkaç saat tıkındığını kabul etti. “Çocuklar da kendi programları olunca aynısını yapıyor,” dedi.
İşten sonra, televizyon seyretmekten ya da Facebook’ta gezinmekten başka bir şey yapamayacak kadar yorgun oluyorsanız, çocuğunuz da sizi örnek alacak, can sıkıntısı ve yorgunluk dahil kötü duygulardan uzaklaşmak için kaçışa bel bağlayacaktır. Telefonlar ve ekran kullanımı, insanların kendileri üstüne düşünmeye harcayacağı zamanı yiyip tüketir. Bu sizin de bamtelinize dokunuyorsa telefonunuzu duygularınızı teslim etmek, onlara bakmak istemediğiniz için kaçmak amacıyla kullanıp kullanmadığınızı kendinize sorup bir iki saniyeliğine düşünün isterseniz.
Bu doğruysa yalnız değilsiniz. Kafamızı dağıtmak ve uyuşturmak için telefonlarımızı ve Netflix’i kullanmak Amerika’da büyük bir boş vakit eğlencesi haline geldi. Ekran başında çöküp kalmak dinlenmenin bir yolu gibi görünebilir ama aslında beyni daha fazla uyarıcıyla yormasının yanında duygusal yan etkileri de vardır. Almanya’da kısa süre önce yapılan bir araştırmaya göre televizyon başında geçirilen zaman strese neden oluyor, çünkü insanlar işlerini erteledikleri ve uzun saatleri boşa harcadıkları için kendilerini kötü hissediyorlar.
Öte yandan telefonlarınızı bir kenara bırakarak çocuklarınıza örnek olursanız belki onlar da aynısını yapar. Evet restoranlarda ve uzun araba yolculuklarında bile. 2000’lerin öncesinde çocuklar akşam yemeklerinde aileleriyle sohbet ederdi. Araba yolculuklarında pencereden dışarı bakar, konuşur ya da radyo dinlerlerdi. Ekran başında zaman geçirmeyerek ebeveynlerle çocuklar hayal kurmayı, düşünmeyi, yaratıcı olmayı ve birbirleriyle daha fazla etkileşim kurmayı öğrenme (ya da yeniden öğrenme) şansı bulurlar. İnsanlar sürekli kafalarını dağıtmaksızın duygularıyla başa çıkmayı, kendilerini ifade etmeyi, başkalarıyla bağ kurmayı öğrenirler.
Pamela’dan telefonunu kontrol etmesini isteyen terapist onu utandırmaya çalışmıyordu. Mesele onun boş vaktini gerçekte nasıl geçirdiğinin bilincine varmasını, kendi kendisini izlemesini ve aslında oturmaya, düşünmeye ya da yürümeye –ekran kaydırmaya değil– hatta çocuklarıyla birlikte oyun yaratıp oynamaya vaktinin olduğunu kabul etmesini sağlamaktı.
Gerçekten şoke olmak istiyorsanız kendi ekran kullanım sürenizi kontrol edin. Sonra da kendinizi Instagram kullanımınızı günde sadece beş dakikacık azaltmaya teşvik edin. O birkaç dakika, iyi hissetme ile devrelerin yanması arasındaki farkı ortaya çıkarabilir.
Ebeveynlerin tükenmesi gerçektir ve yaygındır. Meslek hayatındaki bitip tükenmeye benzer şekilde, ebeveynlerin bitip tükenmesi de çok fazla şey yapmaya çalıştığınızda, sürekli baskı ve aşırı stres hissettiğinizde, çocuğunuza sevgi ve ilgi gösterip kılavuzluk yaparak yapı iskelesi kurmayı bırakın herhangi bir şey yapma şevkini ya da enerjisini kendinizde bulamıyormuş gibi göründüğünüzde ortaya çıkar. Etkileri fecidir: evde çocuklarınız ve eşlerinizle gerilim, depresyon, madde kullanımı ve kaygı. Belçikalı araştırmacıların yaptığı bir çalışmaya göre ebeveynlerin bitip tükenmesi ebeveynlerin ihmali, şiddet göstermesi, kaçış fikirlerine kapılması (kaçma fantezileri kurması) ile de ilişkilidir. Kendinizi ne kadar bitip tükenmiş hissederseniz o kadar ihmalkâr olursunuz, bu da stresi artırır, stres de ihmalkârlığı besler ve böylece devam edip gider.
İyi niyetli anneler ve babalar mükemmel ebeveyn olmaya çalışırken kendilerini bitirip tüketir ve başta olmak istediklerinin tam tersine dönüşürler. Belçika’da Louvain Katolik Üniversitesi’nden araştırmacı Moïra Mikolajczak bulgularını kısa süre önce Psikolojik Bilim Derneği ile tartışırken, “Gelen ironik sonuçlar bizi biraz şaşırttı. Doğru şeyi yapmayı bu kadar fazla isterseniz, sonuçta yanlış olanı yapabilirsiniz. Ebeveynlerin üstünde fazla baskı olması onları tükenmeye sürükleyebilir ve bunun da ebeveyn için de çocuklar için de hasar verici sonuçları olabilir,” demişti.
Bu araştırmaya katılan, Fransızca ve İngilizce konuşan binlerce katılımcının bu olguyu yaşayıp yaşamadıklarını belirlemek için onlara Ebeveynlik Tükenme Envanteri denen bir anket verilmiş ve yirmi iki cümleye verdikleri tepkiyi “kesinlikle katılıyorum” ile “kesinlikle katılmıyorum” arasında bir yelpazede puanlandırmaları istenmişti. Araştırma üç kategoriden oluşuyordu.
Duygusal tükenme kategorisinde ebeveynlerin “Bir ebeveyn olarak rolüm itibarıyla hayatta kalma modundayım”, “Sabahları kalkıp çocuklarımla birlikte bir gün daha geçirecek olmamla yüzleştiğimde daha güne başlamadan kendimi tükenmiş hissediyorum”, “Bir ebeveyn olarak rolüm itibarıyla tümüyle tükenmiş hissediyorum” ve “Bir ebeveyn olarak rolüm bütün kaynaklarımı tüketiyor” gibi cümleler hakkında ne hissettiklerini puanlamaları gerekiyordu.
Duygusal mesafeyle ilgili cümleler arasında şunlar yer alıyordu: “Artık çocuğuma onu ne kadar çok sevdiğimi gösteremiyorum”, “Kimi zaman çocuklarımla ilgilenirken otomatik pilota bağlanmışım gibi geliyor”,