Taras Bulba. Николай Гоголь

Taras Bulba - Николай Гоголь


Скачать книгу
bazı dostlarıyla gizlice konuştuktan sonra Kazakları bir eğlentiye davet etti. Ziyafetin sonunda Kazaklar son derece sarhoş olarak kalktılar ve hepsi birden gürültüyle meydana doğru yürüdüler, burada dikilmiş bir direk vardı ki üzerine bir çan asılmıştı, bu çan “rada”yı, yani Kazaklar meclisini toplamak için çalınırdı. Taras çan çalmak için kullanılan değneği bulamadı çünkü çan çalmaya memur olan adam değneği yanında saklardı. Kazaklar birer odun aldılar, her biri sıra ile çana olanca kuvvetleriyle vurmaya başladılar. Gürültü çancıyı uyandırdı. Bu, zayıf, uzun boylu, bir gözü kör bir adamdı. Uyku sersemi olarak göründü:

      “Ne cüretle çan çalıyorsunuz!”

      “Sus!” dediler. “Değneği al sen çal!”

      Bunu söyleyen reisler diğer Kazaklar kadar sarhoştular, bu gibi işlerin nasıl nihayet bulacağını iyi bilen çancı tereddüt etmedi, üzerinde taşıdığı değnekleri çıkardı, hemen çalmaya başladı.

      O anda Zaporoglar karga sürüleri gibi meydana doldular, az bir zaman içinde meydan siyah elbiseli Zaporoglarla dolmuştu.

      Hepsi halka teşkil edecek surette dizildiler.

      Birbirini müteakip üç çandan sonra idare erkânı göründüler. Elinde amirlik alameti olan gümüş topuzla koşevoi, sonra yine elinde ordu mührüyle hâkim, hokkasıyla kâtip, değneğiyle mülazım geldiler. Her dördü derin bir eğilişle dört tarafı selamladılar. Kazaklar yumruklarını kalçalarına dayamışlar, azametle karşılarında duruyorlardı. Koşevoi sordu:

      “Bu cemiyet niçin? Ne istiyorsunuz efendiler?”

      Sözü bağrışmalar ve tahkirlerle kesildi:

      “Topuzu bırak! Hemen şimdi! Şeytan oğlu! Biz seni artık istemiyoruz!”

      Ziyafete ve içki âlemine iştirak etmemiş olan kuren, koşevoinin lehinde işe karışmaya kalkıştı ve kurenler kulakları sağır edici bağrışmalar arasında pençe pençeye geldiler.

      Söz dinletmek için beyhude uğraştıktan sonra koşevoi, bu çılgınların kendine emsali çok defa görüldüğü üzere tecavüz edeceklerini bildiği için onları yerlere kadar eğilerek selamladı, topuzu bıraktı, kalabalığın içine karıştı.

      Hâkimin, kâtibin ve mülazımın da emniyetleri kalmadığından onlar da mührü, mürekkep hokkasını ve değneği ellerinden bırakmaya hazırlanıyordu. Lakin Kazaklar “Hayır, kalınız! Biz yalnız koşevoiyi istemiyoruz! Bu bir kocakarıdır! Biz bir erkek isteriz!” diye bağırarak onlara mâni oldular.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Kazak: Güney Rusya’da yaşayan Slavlaşmış bir topluluk ve bu topluluktan olan kimse. (e.n.)

      2

      Hidromel: Bal şarabı. (e.n.)

      3

      Takallüs: Kasılma. (e.n.)

      4

      Hatman: Kazak başbuğunun sanı. (e.n.)

      5

      Kalbolunmak: Dönüştürülmek, çevrilmek. (e.n.)

      6

      Nefir-i am: Bir tehlike veya harp hâlinde halktan toplanan asker. Harp bölgesinde bulunan bütün halkın seferber edilmesi. (e.n.)

      7

      Prezanta etmek: Tanıtma, tanıştırma. (e.n.)

      8

      Tesit: Kutlama. (e.n.)

      9

      Temeyyüz etmek: Kendini göstermek, sivrilmek. (e.n.)

      10

      İcbar etmek: Zorlamak. (e.n.)

      11

      Tehevvür: Çok kızma, öfkelenme, köpürme. (e.n.)

      12

      Sıvaştırmak: Bulaştırmak, üstüne sürmek. (e.n.)

      13

      Muvakkaten: Geçici olarak. (e.n.)

      14

      Sehhar: Büyü gibi bir kuvvetle çeken, büyüleyici. (e.n.)

      15

      İmtidat etmek: Uzanmak. (e.n.)

      16

      Sergüzeşt: Macera. (e.n.)

      17

      Muvazi: Paralel. (e.n.)

      18

      Methal: Giriş. (e.n.)

      19

      Muhavere: İki kişi arasında karşılıklı olarak yapılan konuşma. (e.n.)

      20

      Tereddi etmek: Soysuzlaşmak, yozlaşmak. (e.n.)

      21

      Meftun: Tutkun, gönül vermiş, vurulmuş. (e.n.)

      22

      Kuren: Bölük. (e.n.)

      23

      Muhtekirlik: Vurgunculuk. (e.n.)

      24

      Leyli: Yatılı. (e.n.)

      25

      Havi: İçinde bulunduran, kapsayan. (e.n.)

/9j/4AAQSkZJRgABAQEASABIAAD/2wBDAAMCAgICAgMCAgIDAwMDBAYEBAQEBAgGBgUGCQgKCgkICQkKDA8MCgsOCwkJDRENDg8QEBEQCgwSExIQEw8QEBD/2wBDAQMDAwQDBAgEBAgQCwkLEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBAQEBD/wgARCAG9ASwDAREAAhEBAxEB/8QAHAAAAgIDAQEAAAAAAAAAAAAABAUDBgACBwEI/8QAGwEAAgMBAQEAAAAAAAAAAAAAAgMABAUBBgf/2gAMAwEAAhADEAAAAYvlfpCVnqfGNRgbwMQYjgKScLR2HsXeSj2Ye+ck4dFaJtdgFpZiTiMdh7sPc7Nxmpz0II8DEmI4Dq5iO5OrsR887wdnNSExDIyiq2mYOlJPQ+HVzBsrOrtBctjWYFYCQO7D3bknWQzgIUYblkqMV4nVzAsrMQcBjIPZB7Ec2GDOFjWMRwFJMZo7c7H3mhc0PmckJjCzhSSJWW49gZDEEI9ZSGBWAMQXk77JtySh3zsCeBiDEcEwdr2ig1BxmOTsgTbndD5p3nvO52SB0dozrICwshZFpIhRezp9Y0GnXJScodkGTrOE+EqIVwHVzBeLGsY7eeybjIi5vzozRKSXGPb43IfZZGSZJkmSZJkmSZJkmSZJkmSZJ13x2v2DxevJyDO5
Скачать книгу