Süyinbay Aronulı. Анонимный автор
geçen deve yer.
Zorlukları yenebilen yiğidi,
Halk içinde dev derler.
Akılsız erler ile yiğitler,
Kardeşleri küstürür.
Akıllı olan yiğitler,
Hataları kestirir.
İHTİYARLIK HAKKINDA
İhtiyarlık, her tarafı örttü geziyle,
Bakar konuk gibi korku gözüyle.
Falakaya yatırarak dövmese de,
Döver gibi eder keskin sözüyle.
Ozandım yirmi yaşında rüzgar gibi.
Otuzumda oldum dağın beli gibi.
Otuzu geçtikten sonra kırk yaşımda,
Olmuştum yeryüzünün seli gibi.
Kırkı geçtikten sonra elli yaşımda,
Tortulaşan suyun oldum buzu gibi.
Altmışı geçtikten sonra yetmişimde,
Olmuştum gölün dibindeki tuzu gibi.
Yetmişimden sonra seksen yaşımda,
Olmuştum bir anlık rüya gibi.
Seksenlerden sonra doksanı tattığımda,
Hayatla başbaşa kaldım hülya gibi.
Ozandım yirmi yaşında çağlayan,
Kırktaydım dörtnala ileri atlayan.
Altmışımda aç börü gibiydi günlerim,
Yine gönlümde şiir vardı dağlayan.
Altmışımdan sonra yetmişe vardığımda,
Kalkamaz oldum yerimden, dayandım.
Yetmişimden sonra seksenimde,
Öksüren koyun gibiydim, hayıflandım.
Seksenimden sonra doksana dokunduğumda,
Beyaz civciv gibiydim, zayıfladım.
Evvela, ihtiyarlık düşümü çaldı,
Sonra ise ağzımdaki dişimi aldı.
Yokuşa çıksam eğer bel kırılır,
Aşağıya insem eğer güç dağılır.
Dışarıya durmadan sabaha kadar,
Abdesti bozmaya hep kovalar.
“Ev soğumuştur” diye soluklar,
Sabahleyin ise huzurum kaçar.
Evvela, ihtiyarlık dişimi söktü,
Dişlerimden önce içimi döktü.
Kırlara kaçtığımda vazgeçmedi,
Dost gibi ayrılmadı, yaz geçmedi.
Kardeşlerle kaynaştırdık sohbeti,
Bitmez oldu verdiği bin bir zahmeti.
“Süyinbay, bu yol senin değil!” diyerek,
Yoluna döndürdü ihtiyarlığının gülerek.
Eskisi gibi yoktur kesilen bülbül sesim,
Boğulan sesimle kesilir artık nefesim.
Bir avuç toprağa dikilen göz,
Işıktan kamaşarak görmez oldu.
“Yarından uzaklaş artık” diyerek,
İhtiyarlık yatağımdan gitmez oldu.
Seksenden sonra çare kalmadı,
Dizgin vurup boynumdan inmez oldu.
Seksenden sonra doksanıma geldiğimde,
Karganın pençesinde bir leş oldum.
ÜMİT VE PİŞMANLIK
Altmışımda dörtnala ileri atladım,
Gençliğimde nehir gibi çağladım.
Ciğerim kesmeden öksürtüyor,
Hayallerde kaldı eski çağlarım.
Hatmi çiçek gibi ağardı sakalım,
Gelip geçti yakın olan kuşağım.
Alaş milletime önceden malum olan,
Hanı ile halkı ihya etti şu ağzım.
Yetmiş üçe geldiğim günlerde,
Sanki artık kesildi sesli boğazım!
YATAKTAYKEN SÖYLENEN SÖZ
Ebegümeci gibi ağardı sakalım,
Gelip geçti halkım ile zamanım.
Kervan gibi geçeriz bir gün biz,
Gidip geldi kesintisiz şu canım.
Otuzumda hep koşturan düldül idim,
Üysin soyunun bağındaki bülbül idim.
Halkım severek yükseltti tepesine,
Tilkilere rağmen hep bir kunduz idim.
Seksen üç yaşıma geldiğimde,
Boğularak kesildi soluğum.
Eskisi gibi değildi Süyinbay,
Bu bir müşel yılımın doruğu.
Kuruş almadan döndüm Karabay’dan,
Korkarım bu sene bu tür olaylardan.
Rızkım bitmiştir diyerek aklederim,
Bu bir müjde midir yoksa Tanrı’dan?
Kazaklarda “müşel” dediğin bir gelenek,
Hakkını el almaz mı Süyinbay’dan!
Süyinbay, Aladağlar gibi adın var unvanın,
Deve gibi izinde yürüyen uzun bir kervanın.
Şiirimden iki kelimelik sözlerim kalmadı,
Karlar gibi emilip gittim kucağına toprağın.
Aklımı karanlıklar kapladı hiç dinmeyen,
Sığ duygularla eteğine sarıldım ilhamın.
Hastalığım hüküm sürüyor vücuduma,
Dilimlenmiş gibi uzandım üzerine yatağın.
Bu şiiri söyledikten sonra Süyinbay çok uzamadan vefat etti.
KARASAY BATIR
Erlerin iyilikleri hiçbir zaman unutulmaz,
Hakikati doğru söyleseler, el hiç durmaz.
Eskiden gelip gitti bu dünyada Er Karasay,
Onun hakkında söylemek isterim, ey halkım!
Er adını dalgalanan deniz dinler,
Hür büyüyen esintiye yel derler.
Batır için heykelini halk diktirdi,
Dağla nehir, dere şahitlik eder.
Babayiğitliğine saygı duyan,
Halkı, nesilleri hep söylerler.
“Karasay, evliyaydı” diyerek,
Bildiğim her adam bunu söyler.
Kazak eli, eskiden bir zamanlar,
Halkım söyledi, hiç yoktu yazılar.
Jongar Doğu tarafından gelmiş,
Olmuş elim için zor zamanlar.
Kıl