Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt. Чарльз Диккенс
musunuz, efendim?” diye sordu Mr. Weller. “Ben herkesin kesgeç demenin, cerrah demek olduğunu bildiğini sanırdım.”
“Ah, cerrah mı gelmiş?” dedi Mr. Pickwick gülümseyerek.
“Aynen öyle, efendim.” diye yanıtladı Sam. “Yalnız bu aşağıdakiler safkan değil, daha çıraklar.”
“Yani bir diğer deyişle tıp öğrencileri sanırım, değil mi?” dedi Mr. Pickwick.
Sam Weller onaylar biçimde başını salladı.
“Memnun oldum.” dedi Mr. Pickwick, uyku takkesini enerjik biçimde yatak örtüsünün arasına yerleştirerek. “Onlar hoş insanlardır, gerçekten hoş insanlardır. Muhakemeleri gözlem ve derin düşünceyle, zevkleri de okuma ve çalışmayla rafine hâle gelmiştir. Çok memnun oldum.”
“Mutfaktaki ocağın başında puro tüttürüyorlar.” dedi Sam.
“Ah!” dedi Mr. Pickwick ellerini ovuşturarak. “Hoş hisler ve heyecanlı bir ruh hâliyle yaşıyorlar demek. Tam da görmek istediğim şey.”
“Birinin de…” dedi Sam, efendisinin lafı bölmesini fark etmeyerek. “Birinin de bacakları masada ve sek brendi içiyor. Öbürüyse, yani gözlüklü olan, almış bacaklarının arasına bir fıçı istiridye, makine gibi yiyor ve yediklerini de şöminenin köşesinde uyuyakalmış küçük ödem yığınına atıyor. “
“Dehalara özgü eksantriklikler.” dedi Mr. Pickwick. “Çekilebilirsin.”
Sam söylenileni yaptı. Mr. Pickwick de on beş dakika içinde kahvaltıya indi.
“Sonunda geldi!” dedi yaşlı Wardle. “Pickwick, bu Miss Allen’ın abisi, Mr. Benjamin Allen. Biz ona Ben diyoruz, istersen sen de öyle diyebilirsin. Bu da onun değerli arkadaşı Mr…”
“Mr. Bob Sawyer.” diye lafa girdi Mr. Benjamin Allen, bunun üzerine Mr. Bob Sawyer ve Mr. Bejamin Allen aynı anda güldüler.
Mr. Pickwick, Bob Sawyer’a selam verdi ve Bob Sawyer da Mr. Pickwick’in selamına karşılık verdi. Bob ve yakın arkadaşı daha sonra önlerindeki yiyecekleri mideye gömmeye koyuldular ve böylece Mr. Pickwick’in ikisine de bakma fırsatı oldu.
Mr. Benjamin Allen; siyah saçı biraz kısa kesilmiş ve beyaz yüzü de biraz uzun yaratılmış, kaba saba, tıknaz, kalın yapılı bir genç adamdı. Gözlük ve beyaz bir yakalık takıyordu. Çenesine kadar iliklenmiş tek sıra düğmeli paltosunun altında görülebilen sıradan sayıda siyah beyaz renkte bacaklar pek de güzel bir biçimde cilalanmamış olan botlara kadar devam ediyordu. Paltosunun kolları kısa olsa da altında herhangi bir gömlek kolu görünmüyordu ve göğsü, bir gömleğin varlığından söz etmeye yetecek oranda açıkta olsa da bunu herhangi bir kumaş uzantısıyla desteklemek mümkün değildi. Genel anlamda özensiz bir görünümü vardı ve her yana tam gövdeli Küba purosu kokusu yayıyordu.
Üzerinde pardösü de palto da olmasa da ikisinin de doğası ve özelliklerinden nasibini almış bir tür kalın, mavi ceket olan Mr. Bob Sawyer’ın bir tür mendebur şıklığı ve fiyakalı bir hâli vardı. Bu gündüzleri sokaklarda puro tüttürüp geceleri bağırıp çağıran, garsonlara ilk isimleriyle hitap eden ve eşit derecede yersiz pek çok şey yapan birine has bir varoluş hâliydi. Üstünde ekoseli bir pantolonla, geniş, eski püskü ve çift sıra düğmeli bir yelek vardı. Dışarıdayken yanında, üstünde büyük bir topacı olan kalın bir baston taşıma âdeti bulundururdu. Eldiven giymekten kaçınıyordu ve genel anlamda sefil bir Robinson Crusoe gibi görünüyordu.
Mr. Pickwick Noel sabahı kahvaltı masasına otururken işte böylesine değerli kimselerle tanıştırılmıştı.
“Çok hoş bir sabah beyler.” dedi Mr. Pickwick.
Mr. Bob Sawyer bu cümleye karşılık başını belli belirsiz salladı ve Mr. Benjamin Allen’dan hardalı istedi.
“Bu sabah çok yol geldiniz mi beyler?” diye sordu Mr. Pickwick.
“Muggleton’daki Mavi Aslan’dan.” diye kısaca yanıt verdi Mr. Allen.
“Geçen gece bize katılsaydınız keşke.” dedi Mr. Pickwick.
“Keşke.” diye yanıtladı Bob Sawyer. “Ama brendi de bırakılacak gibi değildi, öyle değil mi Ben?”
“Kesinlikle.” dedi Mr. Benjamin Allen. “Purolar da hiç fena değildi, hele domuz pirzolaları bayağı iyiydi, öyle değil mi Bob?”
“Kesinlikle öyle.” dedi Bob. Yakın arkadaşlar sanki dün geceki yemeği anımsamak, yemeğe dair arzularını artırmış gibi kahvaltıya öncekinden daha da özgürce saldırmaya başladılar.
“Götür, Bob.” dedi Mr. Allen, dostuna cesaretlendirici bir tonda.
“Öyle yapıyorum zaten.” diye yanıtladı Bob Sawyer. Arkadaşına ayıp olmasın diye kendini iyice kaptırdı.
“Organları parçalara ayırmak kadar insanın iştahını açan bir şey daha yok.” dedi Mr. Bob Sawyer masayı incelerken.
Mr. Pickwick biraz ürperdi.
“Bu arada, Bob.” dedi Mr. Allen. “O bacakla işin bitti mi?”
“Neredeyse.” diye yanıtladı Sawyer, konuşurken bir yandan bir bıldırcının yarısını yerken.
“Bir çocuk için fazla kaslı. Öyle değil mi?” dedi Mr. Allen umursamaz bir edayla.
“Çok.” dedi Bob Sawyer, ağzı dolu hâlde.
“Senin orada bir kol için sıraya girdim.” dedi Mr. Allen. “Şimdi o konuyu işliyoruz ve liste neredeyse doldu. Yalnız kafa isteyen kimse yok. Sen alsan iyi olur.”
“Olmaz.” diye yanıtladı Bob Sawyer. “Pahalı zevklere ayıracak bütçem yok.”
“Hadi ordan!” dedi Allen.
“Gerçekten ayıramam.” diye yineledi Bob Sawyer. “Beyin desen neyse ama bütün bi kafayla işim olmaz.”
“Şşş, şşş beyler lütfen sessiz olun.” dedi Mr. Pickwick. “Hanımların sesini duydum.”
Mr. Pickwick lafını bitirmemişti ki Snodgrass, Winkle ve Tupman tarafından nazikçe eşlik edilen hanımlar sabah yürüyüşünden döndüler.
“Vay, Ben!” dedi Arabella, kardeşini görünce keyiften çok şaşkınlık dolu bir tonla.
“Yarın seni eve götürmeye geldim.” diye yanıtladı Benjamin.
Mr. Winkle’ın beti benzi attı.
“Bob Sawyer’ı görmüyor musun, Arabella?” diye sordu Mr. Benjamin Allen, ayıplar gibi bir edayla. Arabella, Bob Sawyer’ın varlığını fark ettiğini belli ederek elini zarifçe uzattı. Bob Sawyer sunulan eli somut biçimde sıkarken Mr. Winkle’ın kalbine bir nefret kılıcı saplandı.
“Ben, canım!” dedi Arabella, yüzü kızararak. “Seni, seni Mr. Winkle’la tanıştırdılar mı?”
“Henüz değil ancak kendisiyle tanışmaktan büyük mutluluk duyarım Arabella.” diye yanıtladı abisi ciddiyetle. Bu noktada Mr. Allen, Mr. Winkle’a sevimsiz bir edayla selam verirken Mr. Winkle ve Mr. Bob Sawyer da gözlerinin ucuyla birbirlerine karşı besledikleri ortak nefreti belli ettiler.
İki yeni ziyaretçinin gelmesi ve bunun sonucunda Mr. Winkle ve botlarında kürk olan hanımefendinin üstüne dikilen gözler, Mr. Pickwick ve ev sahibinin güler yüzlülüğü olmamış olsa ekibin neşesinde büyük bir kesintiye sebep olurdu ancak Mr. Winkle yavaş yavaş kendini Mr. Benjamin Allen’a sevdirdi, hatta brendi ve kahvaltıdan dolayı neşesini bulmuş, yavaş yavaş aşırı şakacı bir ruh hâline bürünmüş ve istiridye bıçağı ve çeyrek somun ekmeğin yardımıyla bir beyefendinin kafasından alınan