Mister Pickwick'in Maceraları II. Cilt. Чарльз Диккенс
ben size yarenlik ederim. Gelin benimle!” Ve böylece iyi huylu yaşlı adam neredeyse Mr. Weller’a yaklaşan ve şişman oğlanı da fersah fersah aşan bir çabuklukla buzda kaymaya başladı.
Mr. Pickwick duraksadı, bir an düşündü, eldivenlerini çıkarıp şapkasına koydu, iki ya da üç kere kısaca kaymaya yeltendi, bir o kadar başarısız oldu, sonra izleyenlerin heyecanlı çığlıkları arasında ayakları bir buçuk metre ayrık biçimde bir kez daha kaymaya yeltendi ve ciddi biçimde buz pistine giriş yaptı.
“Aynen böyle devam edin efendim!” dedi Sam ve Wardle bir tur daha attı, ardından Mr. Pickwick ve onun ardından da Sam, sonra Mr. Winkle, sonra Mr. Bob Sawyer, sonra şişman oğlan, sonra Mr. Snodgrass, hepsi birbirinin neredeyse topuğuna basacak kadar yakın ve sanki gelecek hayatlarındaki bütün şansları buna bağlıymış gibi bir hevesle birbirlerini takip ettiler.
Mr. Pickwick’in bu törendeki kendi rolünü üstlenişini, arkasındaki insanın ona çarpıp düşürme ihtimaline karşı izlerken içinde bulunduğu endişeli zulüm, başta kendini zorlayarak içinden çıkan o acı verici çabanın zamanla tükenmesi, sonra yavaşça dönüp yüzünü ilk başladığı noktaya döndürmesi, bir turu bitirmeyi başardığında yüzünde beliren oyunbaz gülümseme, bu bittikten sonra yeniden başlama hevesi, kendini geçenin ardına yeniden takılması, siyah tozluklarının karda hoş bir şekilde iz çıkarması ve gözlüğünün ardındaki gözlerinin neşe ve memnuniyetle parlamasını izlemek seyretmesi en ilginç şeydi. Sonra yere düşürüldüğünde (ki bu aşağı yukarı her üç turda bir oluyordu) onun şapkası, eldivenleri ve mendilini pırıl pırıl bir yüzle toplayıp sonra sıralamadaki yerini hiçbir şeyin yatıştıramayacağı bir şevk ve coşkuyla alması olabilecek en keyifli görüntüydü.
Antrenmanın zirvesinde, kayış en hızlı hâlinde ve kahkaha en şen seviyedeydi ki keskin bir çatlama sesi duyuldu. Kıyıya doğru bir hareketlenmeyi takiben hanımların ve Mr. Tupman’ın çığlığı duyuldu. Koca bir buz parçası kayboldu ve üstünde su köpürdü. Mr. Pickwick’in şapkası, eldivenleri ve mendili su yüzeyinde yüzüyordu ve herkesin Mr. Pickwick’e dair görebildiği tek görüntü buydu.
Her bir çehreden çaresizlik ve acı okunuyordu, erkeklerin yüzü solarken kadınlar bayıldı. Mr. Snodgrass ve Mr. Winkle el ele tutuştu ve liderlerinin yere battığı noktaya delirmişçesine bir sabırsızlıkla baktılar. Bu ara Mr. Tupman kendince en çok böyle destek olabileceğini düşünerek ve yakınlarda olabilecek herkesi toplamak adına faciayı belirten en açık ve net açıklama olarak bütün gücüyle, “Yangın var!” diye bağırıyordu.
Tam yaşlı Wardle ve Sam Weller dikkatli adımlarla deliğe yaklaşırken ve Mr. Benjamin Allen, Mr. Bob Sawyer’la ayaküstü, ekipteki herkesten kan akıtmanın uygunluğu konusunda bir tartışma gerçekleştiriyorken, işte tam o anda suyun altında çıkan yüz, kafa ve omuzlar Mr. Pickwick’in simasını ve gözlüklerini açığa çıkardı.
“Biraz dayanın, yalnızca biraz dayanın!” diye avazı çıktığı kadar bağırdı Mr. Snodgrass.
“Evet, dayanın; yalvarırım size, benim hatırım için!” diye kükredi Mr. Winkle çok etkilenmiş biçimde.
Bu istek epey yersizdi zira Mr. Pickwick’in başkası için kendini su üstünde tutmadan önce bunu kendisi için yapacağını düşünmesi uygun kaçardı.
“Ayakların dibe değiyor mu aziz dostum?” dedi Wardle.
“Evet, kesinlikle.” diye yanıtladı başını ve yüzünü biraz sudan arındırmaya ve nefes almaya çalışarak. “İlk başta sırtımın üstüne düştüm. Başta ayağa kalkamamıştım.”
Mr. Pickwick’in paltosunun üstünde hâlâ görünür hâlde olan çamur, beyanının doğruluğuna işaret ediyordu ve şişman oğlanın aniden suyun bir buçuk metreden daha derin olmadığını hatırlamasıyla birlikte izleyenlerin içleri daha da rahatladı. Onu olduğu yerden çıkarmak için kahramanlık gösterileri yapıldı. Epey bir su sıçratmadan, buz kırmadan ve çabalamadan sonra Mr. Pickwick sonunda nahoş durumdan kurtarılmış ve bir kez daha kuru karaya çıkarılmıştı.
“Ah, soğuktan donacak.” dedi Emily.
“Zavallı yaşlıcık.” dedi Arabella. “Şalımla sizi sarayım, Mr. Pickwick.”
“Ah, bu yapılacak en iyi şey.” dedi Wardle. “Şala sarıldıktan sonra bacakların elverdiğince hızla koşup eve git ve hemencecik yatağa gir.” Bir anda bir düzine şal verildi. Aralarından en kalın üç ya da dört tanesi seçildi ve Mr. Pickwick sarılıp Mr. Weller’ın rehberliğinde, sırılsıklam, şapkasız, elleri yanında sabit ve belirgin bir amacı yok gibi göründüğü hâlde herhâlde saatte altı mile denk gelecek bir hızla atlayıp zıplayan yaşlı bir beyefendinin tuhaf olağanüstülüğü hâlinde yola koyuldu.
Ancak Mr. Pickwick böylesine uç bir durumda görünümünü umursayacak değildi ve etrafındaki herhangi biri azıcık heyecan belirtisi gösterdiğinde zihninde canlı renklerle bir yangın olduğunu canlandıran yaşlı hanımefendide mutfak bacasının alev aldığı izlenimini uyandırarak ona kalp çarpıntısı yaşatan Mr. Tupman’ın onlardan beş dakika önce vardığı Manor Çiftliği’ne ulaşana kadar hızından feragat etmemesini salık verdi.
Mr. Pickwick yatağa girene kadar hiç durmadı. Sam Weller odada kudretli bir ateş yaktı ve daha sonra yemeğini, bir kâse meyve kokteylini ve güvende olmasının şerefine hazırlanan bir içkiyi de odasına götürdü. Yaşlı Wardle onun yataktan kalkmasına kati surette izin vermediğinden yatakta başmisafir görevini sürdürdü. İkinci ve üçüncü kâse de istendi ve Mr. Pickwick ertesi sabah hiçbir romatizma belirtisi olmadan uyandı ki bu da Mr. Bob Sawyer’ın böyle durumlarda insana sıcak bir pançtan daha fazla iyi gelecek hiçbir şey olmadığı fikrinin çok haklı bir düşünce olduğunu kanıtlamıştı. Çünkü eğer sıcak pançlar engelleyici bir etki gösterememişse bunun sebebi hastanın yeteri kadar içmeme gafletinde bulunması olurdu.
Şen ekip ertesi gün dağıldı. Ayrılıklar okul günlerinde önemli olaylardır ancak daha sonrasında da acı vericidirler. Ölüm, çıkarlar ve kaderin oyunları her gün pek çok mutlu grubu ayırır, onları uzak diyarlara fırlatır ve kızlarla oğlanlar bir daha geri dönemezler. Bu durumda aynen bunun olduğunu söylemeye çalışmıyoruz, tek yapmaya çalıştığımız ekibin farklı üyelerinin evlerine dağıldıkları ve Mr. Pickwick ve arkadaşlarının bir kez daha Muggleton faytonundaki yerlerini aldıkları ve Arebella Allen’ın artık orası her neresiyse yaşadığı yere gittiği -eminiz ki Mr. Winkle neresi olduğunu biliyordur ama itiraf ediyoruz ki biz bilmiyoruz- ağabeyinin ve onun en yakın ve sevgili dostu Mr. Bob Sawyer’ın ilgi ve koruması altında olduğunu söylemektir.
Ancak ayrılmadan önce sözü geçen yakın arkadaş ve Mr. Benjamin Allen, Mr. Pickwick’i gizemli bir edayla bir kenara çekmiş ve Mr. Bob Sawyer, başparmağını Mr. Pickwick’in kaburgalarının arasına bastırarak hem kendine özgü bir maskaralığı hem de insan anatomisine dair bilgisini gösterip bir yandan da şu soruyu sormuştu:
“Söyle bakalım yaşlı oğlan, nerelerde tünersin?” Mr. Pickwick bu soruya son günlerde George and Vulture’da kaldığını söyleyerek yanıt verdi.
“Keşke gelip bizi ziyaret etseniz.” dedi Bob Sawyer.
“Tahmin edemeyeceğiniz kadar mutlu olurum.” diye yanıtladı Mr. Pickwick.
“İşte ikametgâhım.” dedi Mr. Bob Sawyer, bir kart çıkararak “Lant Caddesi, Borough; Guy’a1 yakın ve bu benim için elverişli bir durum. St. George Kilisesi’ni biraz geçtikten sonra sağdaki ana caddeye dön, hemen sağda kalıyor.”
“Bulurum.”
1
Londra’da bir hastane.