Oruçla Gelen Sağlık. Jimmy Moore
içinde paketlenmiş olarak geliyorsa uzak durulmalı. Eğer üstünde bir besin değeri tablosu varsa uzak durulmalı. İster brokoli ister dana eti olsun, gerçek gıdaların üstünde böyle etiketler olmaz.
Sağlıklı beslenmenin tek bir sırrı vardır: Sadece gerçek gıdalar yemek.
Şekeri ve Rafine Tahılları Azaltın
Bütün işlenmiş gıdalardan uzak durmak en iyisi ama birçok nedenden dolayı bu her zaman mümkün olmuyor. O yüzden hangi yiyeceklerin en tehlikeli olduğunu anlamak, onlardan uzak durmak önemli.
Herkesin ama özellikle de metabolik sendromu olanların şekerden, un, mısır ürünleri gibi rafine tahıllardan uzak durması çok önemli. Aynı kalori değerine sahip olsalar bile bunlar diğer yiyeceklerden daha şişmanlatıcı; düşük-karbonhidratlı diyetlerin kilo vermede etkili olmasının nedeni de bu.
Daha Fazla Doğal Yağ Tüketin
Uzun yıllar boyunca, beslenme yoluyla alınan yağlar sağlığın bir numaralı düşmanı olarak görüldü. (Düşük-yağlı diyetlere dair yanlış anlaşılmalara, kilo verme bakımından 5. Bölüm’de, kalp sağlığı bakımından 8. Bölüm’de değineceğiz.) Zamanla sağlık otoriteleri yağların haksız yere hedef gösterildiğini kabul etmeye başladı. Aslında, sağlıklı yağlar terimi bir zamanlar tezat olarak görülmüşse de bugün kabul edilen bir gerçek. Tekli-doymamış yağlar açısından zengin olan zeytinyağı; fındık, ceviz, badem gibi kuruyemişler ve avokado gibi yiyecekler bir zamanlar dışlanmış olsa da bugünlerde “süper-gıda” kabul ediliyor, çünkü çok sağlıklılar. Yabani somon gibi yağlı balıkları yemenin kalp hastalıkları riskini azalttığı kanıtlanmış durumda. Et ve süt gibi besinlerde doğal bulunan doymuş yağların sağlığımıza o kadar zararlı olmadığına dair kanıtlar da her geçen gün artıyor.
Daha Az Suni Yağ Tüketin
Ama bütün yağlar masum değil. Hamurlarda, kızartmalarda, margarinde ve unlu mamullerde bulunan, kısmen hidrojenize bitkisel yağlar bedenimizin kolayca başa çıkamadığı trans yağlar içerir. Trans yağlar LDL (kötü kolestrolü) yükselterek ve HDL (iyi kolestrolü) düşürerek kalp hastalıkları ve felç riskini artırır.
Yüksek derecede işlenmiş mısır, ayçiçeği ve kanola gibi bitkisel yağların bir zamanlar “kalp sağlığı” için iyi olduğu düşünülüyordu. Örneğin, mısır yağının kolayca doğal yağ olduğu sanılabilir. Ama aslında mısır normalde yağlı değildir. Marketten çok ucuza satın alabileceğiniz bir mısır yağı şişesini doldurmak için tonlarca mısır gerekir. Sonuç olarak, yakın zamanda ortaya çıkan verilerde bu yağların inflamatuar Omega-6 yağlarını yüksek oranda içerdiği görülmüştür. Bir miktar Omega-6 yağa gereksinim duysak da muhtemelen eskiden yediğimiz oranın on ila yirmi kat daha fazlasını tüketiyoruz ve Omega-6 yağlarının tüketimi, Omega-3 yağlarının (yağlı balıklarda, fındık ceviz badem gibi kuru yemişlerde ve tohumlarda bulunan) tüketimi ile dengede olmadığında, kalp hastalıklarını, Tip 2 diyabeti, inflamatuar bağırsak hastalığını ve başka kronik hastalıkları tetikleyen bir etmen olan sistemik inflamasyona yol açar.
Daha fazla sağlıklı yağlar yemek ve kısmen hidrojenize edilmiş yağlar ile yüksek oranda rafine edilmiş bitkisel yağlar gibi suni yağlardan uzak durmak sağlıklı beslenmenin anahtarıdır.
İyi beslenmenin temelleri şu basit kurallarla özetlenebilir:
• İşlenmemiş, tam gıdalarla beslenin.
• Şekerden kaçının.
• Rafine tahıllardan kaçının.
• Doğal yağlardan zengin bir beslenme biçiminiz olsun.
• Beslenmeyi oruçla dengeleyin.
Orucun çok farklı çeşitleri vardır ve bunu yapmanın tek bir “doğru” yolu yoktur. Mutlak oruçta hem yemekten hem sıvılardan uzak durulur. Bu dini nedenlerle yapılıyor olabilir, Müslümanların kutsal Ramazan ayında yaptığı gibi. Bu oruçta gündoğumu ile günbatımı arasında ne yiyecek ne de içecek tüketilir.
Sıvılar da yasaklandığı için orucun yemek kısıtlaması tıbbi olarak dehidrasyonla (sıvı kaybı) birleşir. Bu, mutlak orucu fiziksel olarak çok zorlaştırır ve uzunluğunu çok kısa sürelerle sınırlandırır. Mutlak oruçlar genelde sağlık amacıyla önerilmezler. Bu oruçlara eşlik eden dehidrasyonun sağlık açısından orucun zorluğundaki artışı telafi edecek herhangi bir ilave yararı yoktur. Ayrıca mutlak oruçlarda tıbbi komplikasyon riski çok daha yüksektir.
Kitabın ilerleyen bölümlerinde çok farklı oruç tiplerini inceleyeceğiz. Aralıklı oruç, kısa (yirmi dört saatten az) ya da uzun (yirmi dört saatten fazla) olarak başarıyla uygulanabilir. Uzun oruçlar da (üç günden uzun) kilo kaybı ya da sağlık yararları için güvenle yapılabilir.
10. Bölüm’de “en iyi oruç uygulamalarına” detaylı biçimde değineceğiz, ancak genel olarak bol miktarda kalorisiz sıvı (su, çay, kahve gibi) ve besin değeri çok yüksek olan ev yapımı kemik suyu tüketimini öneriyoruz.
Peki ya orucun potansiyel yan etkileri? Yüksek glikoz düzeyi? Hayır. Yüksek tansiyon? Hayır. Artan kanser riski? Hayır. Aslında, orucun tam tersi etkileri vardır – daha düşük glikoz düzeyi, daha düşük tansiyon, daha az kanser riski. Bunlara ilaveten, artan büyüme hormonu düzeyinin bütün faydalarından da nimetleniriz.
Oruç sizi yorgun düşürmez. Oruç kas yıkımına neden olmaz. Kanepenizde cenin pozisyonunda kıvrılmanıza neden olacak bir açlık hali yaratmaz.
Aksine oruç tutmak, yapay büyüme hormonu takviyesinin yaratacağı sorunlara yol açmadan, büyüme hormonunun yaşlanma karşıtı özelliklerini açığa çıkarma potansiyeline sahiptir. Önümüzdeki bölümlerde orucun kilo vermeye (5. Bölüm) ve Tip 2 diyabete (6. Bölüm), beyin gücünü artırmaya ve yaşlanmayı yavaşlatmaya (7. Bölüm) ve kalp sağlığını iyileştirmeye (8. Bölüm) nasıl yardımcı olduğuna detaylı biçimde bakacağız. Bütün bu faydalar, ilaç ve besin takviyeleri olmadan, bedavaya kazanılır.
BAŞARI HİKÂYESİ
SAMANTHA
1999’da bana polikistik over sendromu (PCOS) teşhisi kondu; bu insülin direnciyle ilişkili olmanın yanı sıra kilo alma, aşırı kıllanma, deri sertleşmesi denen bir hastalık ve diyabetin erken gelişimi gibi berbat semptomlar da içeren bir hastalık. PCOS’umu iyileştirmek için pek çok şey denedim – doğal bitkiler, progesteron tedavisi vb. Hiçbir şey işe yaramadı.
Mayıs 2015’te, otuz yedi yaşındayken bana Tip 2 diyabet teşhisi de kondu. Bundan kaçınmaya çalışmıştım ama yine de beni bulmuştu işte. Büyükannem yıllarca bu hastalığı çekmiş, ciddi kan pıhtılaşması sorunları yaşayıp elleriyle gözlerini kullanamaz olmuş ve sonunda bunun komplikasyonları yüzünden ölmüştü. Kayınvalidem altmış iki yaşında diyabetle ilişkili bir kalp krizinden öldü. İki yaşlı komşum, onun yüzünden bacaklarını kaybetti. Diyabetin çok kötü ve merhametsiz bir hastalık olduğunu çoktan biliyordum. Her gün sizden bir şeyler çalar, hayatınızı sefil bir hale dönüştürür, sonra da öldürür. Altmış –eğer şanslıysam yetmiş– yaşıma gelmeden öleceğimi anladım.
Doktorum da bana hiçbir ümit vermedi. Dedi ki: “Diyabet sürekli ilerleyen bir hastalıktır. Size yazacağım ilaçlar diyabetin sonuçlarını yaşamanızı belki on yıl geciktirir ama bu sürenin ardından, şu semptomların bir kısmına ya da hepsine yakalanacaksınız: Görme kaybı, bacaklarınızı ve/veya ayaklarınızı kullanamama ya da muhtemelen bu uzuvları tamamen