Oruçla Gelen Sağlık. Jimmy Moore
araştırma yaptım ve Dr. Jason Fung’ı buldum. O, doktor olmanın yanı sıra sadece bir beslenme değişikliğini savunmayan, ayrıca çözüm olarak oruca da işaret eden tek kişiydi.
Hemen sadece-su orucu perhizine başladım. Çoğunlukla üç ila beş gün süren oruçları uyguladım çünkü hızlı sonuçlar almak istiyordum. Kilo kaybına değil de diyabeti yenmeye odaklanmıştım – buna rağmen, ilk ay 5,5 kilo verdim, bundan bir ay sonra 2,7 kilo ve dört ay içinde toplam 14 kilo – 116 kilodan 102 kiloya düştüm. Günaşırı tutulan oruç metabolizmanızı yavaşlatmasa da çok-günlü oruçlar onu biraz yavaşlatıyor gibiydi. Ama insülin hassasiyetindeki iyileşme için uzun süreli oruç, kısa süreliye nazaran daha iyiydi.
Düzenli olarak oruç tutmanın yanı sıra beslenme biçimimi de değiştirdim. Dr. Fung, oruç tutmanın yanı sıra işlenmiş gıdayı sınırlayan bütün tam-gıda yaklaşımlarını, herhangi bir beslenme biçiminin en iyisi olduğunu dayatmadan destekliyor. Ben düşük-karbonhidratlı olanı yapmayı seçtim. Önceden pirincin ya da makarnanın olduğu her şeyi yerdim. Artık sadece et ve sebzenin yeterli olduğunu öğrendim. Gıdalarımı bulgurla, küçük küçük doğranıp sotelenmiş karnabaharla, spagetti kabağıyla ya da sadece tereyağlı mevsim sebzeleriyle birlikte yiyorum. Her öğüne peynir ve çerez eklemeye çalışıyorum çünkü beni tok tutuyorlar. Acı sos, balsamik sirke, kslitol ve pişen kanatların kendi yağıyla karıştırıp tatlı ve baharatlı acılı kanatlar pişirmeyi bile öğrendim.
Oruç perhizimin ilk ayında her gün bir multivitamin, magnezyum, B-kompleks vitamini ve D vitamini aldım. İkinci ay sadece magnezyum, bir B-kompleks vitamini, potasyum ve pembe Himalaya tuzu kullandım. Ayaklarımla ellerimdeki soğukluğu gidermeye bir şekilde faydası oldu. Üçüncü aydan başlayarak her gün 500 ila 1000 mcg krom takviyesi almaya başladım. Bu, kan şekerimin yemek yedikten dört saat değil de iki saat sonra açlık kan şekeri seviyelerine düşmesine gerçekten yardımcı oldu.
Ekim 2015’te, Tip 2 diyabet teşhisinden ve oruç perhizime başladıktan dört ay sonra kan şekerimi ölçtürdüğümde ilk kez 70’ler seviyesinde çıktı. Bu ölçüm benim için öyle sıra dışıydı ki dönüp normalinin ne olduğuna yeniden bakmam gerekti!
Bunu beklemiyordum ama oruç PCOS sorununu da çözdü. Gerçek şu ki bu kadar sağlıklı olmamıştım – hem de hiç! 20 yaşında ordudayken ve beden yağ oranım yüzde 21’ken, hafta beş gün, günde beş ila yedi kilometre koşarken bile bu kadar sağlıklı değildim.
Semptom semptom neler olduğunu yazayım:
Oruca başlar başlamaz sol ayağımdaki karıncalanma, hissizlik, şişme ve yanma kayboldu. Sol bacağımın üst kısmında, kalçama yakın bir yanmanın geçmesi daha uzun sürdü ama dört ayın ardından tamamen rahatlamıştım. Parmaklarım eskiden uyuşurdu ve artık bu nadiren oluyor ve sadece sol serçeparmağımla sınırlı kaldı.
Kronik mantar ve bakteri enfeksiyonlarından mustariptim, bunlar da artık tamamen geçti. PCOS’un yol açtığı yüzümdeki kıllanma kayboluyor ve geriye kalanlar da daha ince ve yumuşak. Kafamdaki saçlar da daha yumuşak ve kuru, kabuklu olmaktan ziyade kendi doğal yağı var. Belim daha ince ve popom daha hoş – kocam böyle söylüyor! Oruç perhizine başladıktan sadece iki ay sonra, temmüz başından itibaren âdetim yine her ay düzenli olmaya başladı.
Tansiyonum bir ayda 142/92’ den 128/83’e düştü. Eylül ayı geldiğinde 101/75’ti – hiçbir ilaç kullanmadan. Doktorun gönderdiği reçeteler hâlâ zarflarının içinde duruyor.
2
Orucun Kısa Tarihçesi
Unutulmuş olanın dışında yeni bir şey yok.
Evrimsel açıdan, günde üç öğün yemek yemek ve aralarda atıştırmak, hayatta kalmak ya da sağlık açısından bir gereklilik değil. Modern çağdan önce yiyeceğe ulaşmak öngörülemez ve büyük ölçüde düzensiz bir şeydi. Kuraklık, savaş, böcek istilaları ve hastalıklar yiyeceğin bazen açlıktan ölme noktasına varacak kadar kısıtlı olmasına yol açıyordu. Mevsimler de öyle: Yazın ve sonbaharda sebze ve meyve boldu ama kışın ve ilkbaharda nadir bulunuyordu. Yiyecek bulamadan geçen zaman haftalar hatta aylar sürebiliyordu. Mahşerin Dört Atlısı’ndan birinin Kıtlık olması boşuna değildir.
İnsan toplulukları tarımı geliştirdikten sonra bu kıtlık dönemleri yavaş yavaş azaldı ve sonunda tamamen ortadan kalktı. Bununla birlikte Eski Yunan gibi antik medeniyetler düzenli oruç tutmanın doğası gereği derin faydaları olduğunu fark etmişti. Gönülsüz açlık dönemleri sona erince antik kültürler bunu gönüllü oruç dönemleriyle ikame ettiler. Bunlar genellikle “temizlenme,” “detoks” ya da “arınma” olarak adlandırıldı. Antik Yunan’a ait en eski kayıtlar, bunların gücüne dair sarsılmaz bir inançları olduğunu gösteriyor. Aslında, oruç dünyadaki en kadim ve en yaygın sağlık geleneği. Dünyadaki hemen her topluluk ve her din tarafından uygulanmıştır. Oruç kadim ve zamanın sınavından geçmiş bir gelenektir.
Orucun beklenmedik sonuçlarından biri de kadim atalarımla, özellikle orucun günlük hayatının olağan bir parçası olan mağara kadınıyla güçlü bir bağlantı kurma duygusu. O ve devam eden bütün nesil yalnızca hayatta kalmadılar, aynı zamanda son derece güçlü ve sağlıklıydılar. Onları büyük bir muhabbet ve sevgiyle anıyorum. Uzun süre yiyeceksiz kalmak, evrimsel olarak bizden beklenen şey, işte bu.
Oruç ruhani amaçlar için yaygın bir biçimde uygulanagelmiştir ve halen dünyadaki tüm büyük dinlerin bir parçasıdır. Dünya tarihindeki en etkili üç insan da –Hz. İsa, Buda ve Hz. Muhammed–orucun iyileştirici etkileri konusunda hemfikirdi. Ruhani açıdan temizlenme ya da arınma olarak adlandırılır ama pratikte hepsi aynı şeydir.
Oruç geleneği farklı dinlerde ve kültürlerde birbirinden bağımsız biçimde ortaya çıkmıştır. Zararlı bir şey olarak değil, doğası gereği insan bedenine ve ruhuna derinden iyi gelen bir şey olarak. Oruç bir hastalık tedavi yöntemi değil, bir sağlık, zindelik yöntemidir. Düzenli oruç tutmak insanların hastalıktan korunmasına ve iyi hissetmesine yardımcı olur.
Âdem ile Havva’nın hikâyesinde Cennet’te yasak olan tek şey bir ağacın meyvesini yemektir ve Havva bir yılan tarafından baştan çıkarılır. Dolayısıyla oruç, bu baştan çıkarılmadan geri dönüp tekrar Tanrı’ya yönelmektir.
İncil’de, Matta 4:2’de şöyle yazar: “O zaman İsa, iblis denesin diye Ruh tarafından çöle yöneltildi. Kırk gün kırk gece oruç tuttu. Sonunda açlık duydu.” (Burada uzun oruçlarda açlık hissinin yok olduğuna, tarihte de bundan bahsedildiğine dair ilginç noktaya dikkat çekeceğim.) Hıristiyan öğretisinde oruç ve dua genellikle temizlenme ve ruhu yenileme yöntemleridir. İnananlar, sembolik olarak ruhlarını boşaltırlar ki Tanrı’yı içlerine almaya hazır olurlar. Oruç nefsinden feragat değil ruhani bir düzeye ulaşma, Tanrı ile bir olma ve onun sesini duymaya dair bir çabadır. İnananlar oruç vasıtasıyla bedenlerini Kutsal Ruh’un hizmetine, mütevazı ruhlarını Tanrı’nın huzuruna sunarlar ve kendilerini Tanrı’nın sesini duymaya hazırlarlar.
Ortodoks Hıristiyanlar çeşitli biçimlerde yılda 180 ila 200 güne varan oruçlar tutarlar. Ünlü beslenme uzmanı ve araştırmacı Ancel Keys, Girit Adası’ndan sık sık Akdeniz Diyeti’nin timsali olarak bahseder. Ancak diyetlerinde Keys’in tamamen gözden kaçırdığı çok önemli bir nokta vardır: Giritlilerin büyük çoğunluğu ortodoks oruç geleneğini sürdürür. Bu durum, Girit nüfusunun sağlıklı ve uzun yaşamasına katkıda bulunmuş olabilir.
Dünyadaki