Ben-Hur. Lew Wallace
sana acıyorum, benim iyi Yahuda’m. Okuldan sinagoga, oradan da tapınağa, sonra da Sandhedrim’de bir sandalye. Hiç fırsat sunmayan bir yaşam, tanrılar yardımcın olsun! Ya ben…”
Yahuda ona bakıp mağrur yüzünü alevlendiren gurur parıltısını gördü.
“Ya ben, ah dünya tamamen fethedilmedi. Denizde görülmedik adalar var. Kuzeyde henüz ziyaret edilmemiş milletler var. İskender’in Uzak Doğu’ya seferini tamamlamanın zaferi birilerini bekliyor. Bir Romalının önünde uzanan fırsatları görüyor musun?”
Kısa bir an sonra ağır ağır konuşmasına kaldığı yerden devam etti.
“Afrika’ya bir sefer, bir başkası Seythianlar üzerine, sonra da bir lejyon! Çoğu iş hayatı burada biter, ama benimki değil. Ben bir vilayet için lejyonumdan vazgeçeceğim. Roma’daki paralı yaşamı bir düşünsene, para, şarap, kadınlar, ziyafetler, entrikalar, bütün yıl boyunca oyunlar. Böyle dönüp duran bir yaşam benim olabilir. Ah benim Yahuda’m, burası Suriye! Yahudiye zengin; Antakya tanrıların başkenti. Cyrenius’un32 yerine geçeceğim, sen de kaderimi benimle paylaşacaksın.”
Roma’nın uğrak yerlerine akın edip soylu gençliğe öğretmenlik yapma işini tekellerine alan sofistler ve hatipler Messala’nın bu sözlerini doğrulayabilirlerdi, ama genç Yahudi için bu sözler yeniydi ve alışkın olduğu ağırbaşlı konuşma ve sohbet tarzına hiç benzemiyordu. Üstelik o yasaları, üslupları ve düşünce tarzları hicvi ve alayı yasaklayan bir soydan geliyordu. Tabii doğal olarak arkadaşını, kâh öfkeli kâh nasıl anlayacağı belirsiz, değişken duygular içinde dinliyordu. Üstünlük taslayan havaları başlangıçta kendisi için incitici olmuştu, sonra rahatsız edici bir hâl aldı ve sonunda şiddetli bir acı verdi. Bu noktada hepimizin içinde bir öfke bekler, işte hicivci bu öfkeyi bir başka şekilde uyandırmıştı. Herod döneminin bir Yahudi’si için vatanseverlik bildik mizacının altında saklayamayacağı kadar azılı bir tutkuydu, bu yüzden de tarihi, dini ve Tanrı’sıyla ilgili alaylara anında tepki verirdi. Bu nedenle de Messala’nın son duraklamasına kadar söylediklerinin dinleyicisi için şiddetli bir işkence olduğunu söylemek çok sert bir ifade olmayacaktır. Tam bu noktada Yahudi zoraki bir gülümsemeyle, “Geleceklerini dalgaya alabilen bazı insanlar olduğunu ben de duydum, Messala, ama ben onlardan biri değilim.” dedi.
Romalı arkadaşını şöyle bir inceledikten sonra cevap verdi: “Bir şakanın içinde gizlenen gerçek neden bir mesel olmasın? Büyük Fulvia geçen gün balığa çıktı, yanındaki arkadaşlarının hepsinden daha çok balık yakaladı. Oltasının ucundaki kanca altınla kaplı diye böyle olduğunu söyledi insanlar.”
“Demek sadece dalga geçmiyordun?”
“Ah benim Yahuda’m, görüyorum ki sana yeterince ikramda bulunamamışım.” dedi Romalı hızla, gözleri ışıldıyordu. “Yahudi-ye valisi olduğumda seni de başrahip yapacağım.”
Yahuda öfkeyle döndü.
“Beni bırakma.” dedi Messala.
Diğeri kararsızca durakladı.
“Yahuda, güneş nasıl da kavuruyor!” diye bağırdı asilzade, onun şaşkınlığını fark ederek. “Gidip gölge bir yer bulalım.”
“Artık ayrılsak iyi olacak. Zaten hiç gelmemeliydim. Bir dost arıyordum ama bulduğum…” dedi Yahuda soğuk bir şekilde.
“Bir Romalı.” dedi Messala çabucak.
Yahuda yumruklarını sıktı ama sonra kendisine tekrar hâkim olarak yoluna devam etti. Messala da ayağa kalktı, banktan pelerinini alıp omzuna attı ve arkasından gitti. Onun yanına gelince elini omzuna koyup onunla beraber yürümeye başladı.
“Çocukken de böyle yürürdük. Kapıya kadar böyle gidelim.”
Görünüşe göre Messala ciddi ve müşfik olmaya çalışıyor, ama yüzünü alıştığı alaylı ifadeden kurtaramıyordu. Yahuda bu yakınlığa izin verdi.
“Sen bir çocuksun, bense bir adam; bırak da ona uygun konuşayım.”
Romalının muhteşem bir rahatlığı vardı. Genç Telemakhos’a ders veren akıl hocası bile daha rahat olamazdı.
“Parcaelere33 inanır mısın? Ah senin bir Saduki34 olduğunu unutuyordum neredeyse. Esseniler duyarlı insanlardır; üç kız kardeşe inanırlar. Ben de öyle. Ebediyen yaptığımız her şeyde karşımıza çıkıyorlar! Oturup plan yapıyorum. Orada burada koşuyorum. Tam uzanıp dünyayı elime alacağım anda arkamda makas sesi duyuyorum. Bir bakıyorum lanetli Atropos35 orada duruyor! Peki ama Yahuda’m, yaşlı Cyrenius’un yerini alacağımı söylediğimde neden öfkelendin? Senin Yahudiye’ni yağmalayarak zenginleşeceğimi mi düşündün? Öyle düşün, bazı Romalıların yapacağı şey bu. Neden ben yapmayayım?”
Yahuda adımlarını küçülttü.
“Romalılardan önce Yahudiye’nin hâkimiyeti yabancıların elindeydi.” dedi, elini kaldırarak. “Şimdi neredeler, Messala? Yahudiye onların hepsine dayandı. Daha önce olan yine olacak.”
Messala ağır ağır konuşmasına devam etti.
“Essenilerin haricinde de Parcaelere inananlar var. Hoş geldin Yahuda, imana hoş geldin!”
“Hayır, Messala, beni onlarla bir tutma. Benim inancım İbrahim’in çok öncesinde atalarımın inancının temeli olan kayaya, İsrail Tanrı’sının ahitlerine dayanır.”
“Bu ne tutku, Yahuda’m. Hocamın yanında bu kadar ateşli olsam bana nasıl da şaşırırdı! Sana söylemem gereken başka şeyler de var, ama korkuyorum.”
Birkaç metre ilerledikten sonra Romalı yine konuşmaya başladı.
“Şimdi söyleyeceklerim seni de ilgilendirdiğine göre artık beni dinleyebilirsin sanırım. Sana hizmet ederim, yakışıklı Ganymede, iyi niyetle hizmet ederim. Seni seviyorum. Asker olmak istediğimi söylemiştim ya. Neden sen de olmuyorsun? Sana gösterdiğim gibi, yasalarının ve geleneklerinin izin verdiği o daracık soylu yaşam çemberinin dışına neden çıkmıyorsun?”
Yahuda cevap vermedi.
“Günümüzün bilgeleri kimler?” diye devam etti Messala. “Tüm yaşamlarını ölü şeyler, Baal, Jüpiter, Yahuda, felsefe ve din hakkında tartışarak tüketenler değil. Bana bir isim ver, Yahuda, ister Roma’ya, ister Mısır’a, ister Doğu’ya git ya da burada Kudüs’te bul. Eğer bu isim, ününü şimdiki zamanın kendisine sağladığı malzemeden çıkarmıyorsa, sona katkısı olmayan hiçbir şeyi kutsal saymıyorsa şeytan alsın beni! Herod nasıldı? Makkabiler nasıldı? Birinci ve İkinci Sezar nasıldı? Onları örnek al. Hemen başla. İşte Roma, tıpkı İdumealı Antipater’e36 yardım ettiği gibi sana da yardım etmeye hazır bekliyor.”
Yahudi delikanlı öfkeyle titriyordu, bahçe kapısına yaklaştıklarından kaçma hevesiyle adımlarını hızlandırdı.
“Ah Roma, Roma!” diye mırıldandı.
“Akıllı ol.” dedi Messala. “Musa’nın budalalıklarını ve geleneklerini bir yana bırak; durumu olduğu gibi gör. Bir cesaret Parcaelerin yüzüne bak, onlar sana Roma’nın dünyanın ta kendisi olduğunu söyleyeceklerdir. Yahudiye’yi sor onlara, Roma ne istiyorsa odur diye cevap vereceklerdir.”
Artık kapıya gelmişlerdi. Yahuda durdu, omzundan Messala’nın kolunu yavaşça alıp gözlerinde titreşen yaşlarla yüzünü ona döndü.
“Seni
32
Suriye Bölge Valisi için kullanılan bir İncil terimidir. Messala’nın konuştuğu dönemde bu görevi Lucius Vitellius yürütüyordu.
33
Önce çocuk doğumu, sonra kaderle ilişkilendirilen Roma tanrıçaları. Kader anlamındaki Moria bunlardan biridir.
34
Eski bir Yahudi mezhebi. (ç.n.)
35
Kader tanrıçaları olan üç Moira’dan biri. Adı “geri adım atmaz, bildiğinden şaşmaz, bükülmez” anlamına gelir ve hayat ipliğini kesen Moira’dır. (ç.n.)
36
Esau, Yakup’un oğlu, Edom’u kurduğu söylenmiştir.