Antikacı Dükkânı. Чарльз Диккенс

Antikacı Dükkânı - Чарльз Диккенс


Скачать книгу
tırnaklarını yemeğe koyuldu. Sonra, hırsla mektubu alıp bir daha okumaya başladı. İkinci okuma da birincisi kadar başarısızdı, cüceyi bir rüyaya daldırmıştı. Cüce bu rüyadan uyanıp yeniden tırnaklarına saldırdı. Gözlerini yere indirmiş, mektubun karşılığını beklemekte olan çocuğa uzun uzun baktı. Birden, çocuğu sanki kulağının dibinde tabanca patlamış gibi şaşırtan garip bir sesle haykırdı:

      – Hey, buraya bak, Nelly!

      – Efendim!

      – Bu mektupta neler yazılı biliyor musun, Nell?

      – Hayır, efendim.

      – Emin misin… Kendinden olduğu kadar emin misin?

      – İyicene eminim, efendim.

      Cüce:

      – Mektupta neler yazılı olduğunu biliyorsan Allah canını alsın mı? diye sordu.

      Kız:

      – Sahi bilmiyorum, dedi.

      Quilp, onun ciddi duruşuna dikkat ederek:

      – E, peki, sana inanıyorum, dedi. Hıh! Demek gitmiş bile? Yirmi dört saat içinde gitmiş. Peki, onu ne yapmış bu Allahın belası? İşte asıl sır bu.

      Bu düşünceler cüceyi yine kaşınmaya, tırnaklarını yemeye zorladı. Bunlarla meşgulken de yüzü onun için neşeli bir gülümseme, başka bir kimse için ise korkunç bir acının yarattığı bir sırıtma sayılacak biçimde gülümsedi. Çocuk da, yine başını kaldırıp ona bakınca, cücenin kendisini inanılmaz derecede sevgiyle, uysallıkla seyrettiğini gördü.

      – Bugün çok hoşsun, Nelly, gerçekten pek güzelsin. Yorgun musun, Nelly?

      – Hayır, efendim, hemen geri dönmek istiyorum, çünkü geç kalırsam o da beni merak eder.

      Quilp:

      – Acele etmeye lüzum yok, küçük Nell, dedi. Hiç lüzum yok. Benim iki numaram olmaya ne dersin, Nelly?

      – Neyiniz olmaya, efendim?

      – Benim iki numaram, Nelly; benim ikincim olmaya; benim Bayan Quilp’im olmaya?

      Kızcağız korkmuş gibiydi ama adamın sözlerini anlamamışa benziyordu, Quilp de bunu anladı, ne demek istediğini daha açık bir şekilde anlatmaya koyuldu:

      – Birinci Bayan Quilp ölünce iki numaralı Bayan Quilp olmaya ne dersin, tatlı Nell? Cüce böyle diyerek gözlerini kırptı, çocuğa parmağıyla yanına yaklaşmasını işaret etti. Benim karım olmaya, benim küçük elma yanaklı, kırmızı dudaklı karım olmaya ne dersin? Diyelim ki Bayan Quilp beş yıl ya da dört yıl daha yaşadı, o zaman sen de tam bana uygun yaşa gelmiş olacaksın. Hah-ha!… İyi bir kız ol, Nelly, gerçekten çok iyi bir kız ol da gör bakalım, günün birinde Tower Hill’in Bayan Quilp’i olacak mısın, olmayacak mısın!

      Küçük kız, bu hoş dileklerden heyecan, sevinç duyacak yerde, adamdan uzaklaşmış, titremişti. Quilp de, ya bir kimseyi korkutmaktan büyük bir zevk aldığı için, ya bir numaralı Bn. Guilp’in ölmesini, iki numaralı Bn. Quilp’in de onun mevkiine, itibarına kavuşmasını tasarlamak hoş olduğu için ya da o sırada uysal, neşeli olmak işine geldiği için, sadece güldü, kızın telaşa kapılmasını hiç önemsemedi.

      – Benimle birlikte doğru Tower Hill’e gidip Bayan Quilp’i göreceksin, dedi. O da, benim kadar olmasa bile, sana çok düşkün, Nell. Benimle birlikte eve geleceksin.

      Çocuk:

      – Yo, ben eve dönmek zorundayım, dedi. Mektubun karşılığını alır almaz eve dönmemi söylemişti.

      – Daha almadın ki! Üstelik, ben eve gitmedikçe de almayacaksın, alamayacaksın. Bu yüzden de, görevini yerine getirebilmek için, benimle gelmek zorundasın. Bana şuradan şapkamı uzatıver, şekerim, hemen gidelim.

      Quilp, bu sözlerle, kısa bacakları yere değinceye kadar masanın üzerinde yuvarlandı, ayakları yere basınca da önden yürüyüp yazıhaneden çıktı, rıhtıma geldi. Burada da ilk göze çarpan şeyler, başı üzerinde duran çocukla aşağı yukarı onun boyunda bir delikanlının, çocuğa sımsıkı sarılmış, onunla birlikte çamurda yuvarlanmaları oldu.

      Nelly ellerini çırparak:

      – A! Kit bu! diye haykırdı. Benimle birlikte gelen zavallı Kit! Ah, yalvarırım onları durdurun, Bay Quilp!

      Quilp yazıhaneye dönüp kalın bir sopayla geldi.

      – Onları durduracağım! diye bağırdı. Durduracağım! Hadi bakayım, çocuklarım, dövüşü bırakın. İkinizi birden döverim, ikinizi birden!

      Cüce bu sözlerle sopasını savurmaya başladı, kavgacıların çevresinde zıplayarak onlara saldırdı, sopayı başlarının üzerinden savurdu, çaresiz bir hâlde sopayı boyuna el değiştirip kafalarına nişan alarak savurdu; yalnız, bu savurmalar ancak minik bir yaratığın gücünün yetebileceği cinsten hafif savurmalardı.

      İkisinden birine sopayı hiç değilse bir kerecik indirebilmek için yanlarına yaklaşmaya çalışırken.

      – Sizi döve döve leşinizi çıkaracağım, köpekler! diyordu. Suratınız bakır rengini alıncaya kadar yaralayıp bereleyeceğim! Suratınızı öyle bir paralayacağım ki yüz diye bir şeyiniz kalmayacak! İnan olsun yapacağım bunu!

      Cüce oğlan, adamın çevresinde dolaşıp içeri kaçmak için bir fırsat kollarken:

      – Gel, sopanı bırak, yoksa senin hâlin daha kötü olacak, dedi.

      Quilp, parlayan gözlerle:

      – Sen biraz daha yaklaş da kafana şu sopayı indireyim, köpek herif! dedi. Biraz daha yaklaş… Hah! Biraz daha yaklaş!

      Küçük oğlan bu daveti kabul etmedi, efendisi onu gözlemekten vazgeçer gibi olur olmaz da ok gibi fırladı, sopayı elinden alabilmek için bileğini bükmeye başladı. Quilp aslan gibi güçlü kuvvetliydi, sopayı rahatça tutuyordu; oğlan ise olanca gücüyle sopayı almaya çalışmaktaydı. Cüce birdenbire sopayı bırakıverince de oğlan, boş bulundu, geri geri gidip başının üstüne yere düştü. Bu manevranın başarısı Quilp’i anlatılamayacak derecede çok sevindirmişti, kahkahalarla gülerek ayaklarını yere vurdu.

      Oğlan başını sallayıp ovuşturarak:

      – Ziyanı yok! dedi. Bir daha sana dünyanın en çirkin cücesi diyenleri dövmeye kalkışacak mıyım, görürsün bak!

      Quilp:

      – Yani öyle olmadığımı mı söylemeye çalışıyorsun? diye sordu.

      Oğlan:

      – Hayır, dedi.

      – Öyleyse benim iskelemde ne diye dövüşüyorsun, haydut herif?

      Oğlan, Kit’i göstererek:

      – Bu öyle söylediği için, dedi. Sen öyle olmadığın için değil.

      Kit:

      – Öyleyse o da niye Nelly’nin çirkin olduğunu, onun da benim efendimin de kendi efendisi ne isterse yapmak zorunda olduklarını söyledi? diye haykırdı. Bunu niye söyledi?

      – Bunları budalanın biri olduğu için söylemiştir, sen de zeki, kurnaz olduğun için neler yaptığını söyledin. Senin gibisinin yaşaması bile zor, Kit. Quilp büyük bir tatlı dillilikle, yalnız gözlerinde, ağzında daha da kötü bir ifadeyle konuşuyordu. Al sana altı metelik, Kit. Hep doğruyu söyle. Her zaman doğruyu söyle, Kit. Sen de yazıhaneyi kilitle, köpek, anahtarı da bana getir.

      Bu emri alan öbür çocuk da kendisine söyleneni yaptı, bu örnek davranışından ötürü de burnuna


Скачать книгу