Aytmatov Araştırmaları. Анонимный автор
için işgalciler tarafından öldürülmüştür. Kırgızlar yıldırım sesli Manasçı’dan destanı dinlemek için gizlice dağların uzak geçitlerine gitmişlerdir. Hikâyede geçen bu olay, Aytmatov’un, destanın gerçekte de maruz kaldığı baskıları, yasakları dile getirmesidir. Yazar, milletinin kültüründen sorumlu bir sanatçı titizliğiyle, Manas Destanının yasaklı olduğu yılları, Manasçıların adlarının bile ağza alınamadığı yılları eserleri vasıtasıyla nesillere yansıtmıştır. Elbette, yazarı bu kadar sorumlu davranan bir milletin Manas Destanı’nı unutması mümkün değildir. Aradan uzun yıllar geçse de uzaklara giden kervanların izlerini arar gibi Kırgızlar da atalarının izlerini Manas Destanında arayıp buldular ve kimliklerini unutmadılar, birlik ve beraberliklerini muhafaza ettiler; mankurtlaşmadılar.
Yıldırım Sesli Manasçı gibi, Cengiz Aytmatov için de Kırgız analar dua etmiş; onun eserleri de sonsuza kadar sadece Kırgızların değil, bütün Türklük ve insanlık âleminin sesi olmuştur.
Akmataliyev, Abdıldacan. Cengiz Aytmatov’un Dünyası, AKM Yayını, Ankara, 1998.
Aytmatov, Cengiz. Yıldırım Sesli Manasçı (Çev. Refik Özdek), Ötüken, İstanbul, 1993.
Aytmatov, Cengiz. “Bayırkı Kırgız Ruhunun Tuu Çokusu”, Manas Kırgız Elinin Baatırdık Eposu Sagımbay Orazbakov’dun Varyanto Boyunça, Han-teniri Yayınları, Bişkek, 2010, s.5-10.
Manas Entsiklopediya, Muras Yayınları, Bişkek, 1995.
Yıldız, Naciye. “Cengiz Aytmatov ve Manas Destanı”, Doğumunun 70. Yıl Dönümünde Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni Bildirileri, AKM Yayını, Ankara, 1998, s.214-225.
Aytmatov Anlatılarında Kadın Olgusu 110
ÜLKÜ ELİUZ111
“Adsız bir çocuk olarak kendini salıverdi, Kırgızistan’ın akarsularına ve tüm dünyanın gönlüne taht kurdu, beyaz gemisine ulaştığında.”
Cengiz Aytmatov, bitişi değil başlangıcı, tükenişi değil hazineyi imleyen eserleri ile sözün ihanetine uğramadan varoluş serüvenini tamamlamış bir sanatkârdır. O, bireye ve topluma ait düşselliği yorumlarken yatay ve dikey boyutlu olarak kendi duyumsamaları ve deneyimleri ile derin boyutta geçmişin düşselliğini buluşturur ve toplumsal tinin aktarıcısı kimliğiyle varlık bulur. Aydınlık bilincin kişisi olan sanatkârın eserleri, Çağdaş Türk edebiyatının olmazsa olmaz yaratılarıdır. İmge ve düş ürünü olan yapıtlarında, örtük anlamları somut dünyada yeni’leme ve çok boyutlu olarak geçmiş ile şimdiyi akılda tutma ve karşılaştırma aracılığıyla geleceği görme hedeflenir.
Sanatı besleyen ana kaynak, insan ve insan yaşamıdır. İnsan ise “ateş, su ve toprağın bireşimidir.”112 Kurmaca metin yaratıcısı olan tüm yazarlar bu ana kaynağı nesnel ve objektif bir değerlendirmeye tabii tutar ve kadın ile erkeğin toplumsal hayatta birlikte bir değer oluşturduğunun altını çizmeye gayret ederler. Cengiz Aytmatov, cinsiyetlendirilmiş bakış açısının ve geleneksel normların kuşatılmışlığını aşarak eserlerindeki kişi kadrosunu oluşturur. Anlatılarında kadın kendilik değerlerinin farkına varan, verili olanları aşan kimliği ile bireyleşme yolunda varoluşsal adımlar atarak yeni’den doğar; şey’ler dünyasından sıyrılıp kendilik bilincine kavuşabilmek için, tinsel varoluş kaynaklarından ödünçlediği derin anlam dizgesinde varolur. Dünyada doğmanın simgesel kişileri olan bu kadınlar, toprağın yaratıcı gücünün çağrısı/anne, su gibi yeniden dirilten ruh/ eş, ateşle varoluşu aşan kaynak/sevgili görünümleri ile yaşatıcı ve anlam aktarıcı özlerini evrene taşırlar. Dolaylı yeniden doğuşun kutsanmış adı olarak Aytmatov anlatılarındaki kadınlar, kendilik bilincini oluşturan yaratıcı ve diriltici göndergeleri ile kuran, tamamlayan, yansıtan bir norm karakter işlevi kazanırlar.
Cengiz Aytmatov anlatılarında yer alan kadınların büyük çoğunluğu norm karakterler sınıfındadır. Kadınların nitelikleri, yetiştirilme şekilleri ve hikâye içinde üstlendikleri işlevler, Türk kadın tipinin ve Türk insanının kadına bakışının bütün yönlerini ve ayrıntılarını yansıtan bir özelliğe sahiptir. Türk kültüründe kadınlar; uğurlu, tekin, asil, yiğit ve ulvi insanlardır; can vericiliğin ve bitmeyen sevginin simgesidirler; İyi kardeş, iyi ve sadık eş ve sevgilidirler; evin direğidirler; ailenin kurtulmasında etkin ve fedakârdırlar; anne olarak ocağın, ailenin, kökenin, varolanın koruyucusudurlar; “yuvanın sahibesi” ve “merhamet ilahesi”dirler. Aytmatov anlatılarında kadınlar, kadınlıklarını yadsımazlar; bu yüzden de başarılı anne, eş ve kardeş olurlar. Onlar, erkek dünyasının yaraşığı, evrene layık kişilerdir.
Aytmatov anlatılarında kadının bireysel ve toplumsal varoluş serüveni geçmiş, şimdi ve gelecek düzleminde evrenin düzeni ile örtüşür. Ötekileşme tehditi ile kuşatılan ve kendi oluş olanakları elinden alınmaya çalışılan insanlık için kadın imgesi, toprağın, suyun ve ateşin tinsel göndergeleri ile yeniden doğuşu imler nitelikte sunulur. Anne ve eş olarak bireyi kuran, düzenleyen; sevgili olarak ise yeni’lenmeye yönelik yaratıcı güçleri imleyen kadın, anne olarak toprağın, eş olarak suyun, sevgili olarak ateşin derin anlamlarının kişileşmiş görünümleri olarak edebi metne dahil olurken, yazarın tüm eserlerinin sorunsal arkaplanı netleştirici bir fonksiyon üstlenirler. “Bütün insanların yüreğine nasıl ulaşabilirim?”113 kaygısını taşıyan Aytmatov’un anlatılarında kadınlar kurmaca metnin sadece kişi düzleminde yer almazlar; hem karakter yapıları, hem işlevleri, hem tipleri, hem de açımladığı değer dizgesi bakımından sosyolojik, psikolojik ve arketipsel bakımdan dramatik aksiyonu şekillendirirler.
Toprak ve anne, kendilik bilincini kazandıran yaratıcı ve diriltici göndergeleri ile bireyi kuran, tamamlayan, yansıtan içtenlik imgeleri olarak algılanır. Bu yönüyle birey için olması gerek sesi yani norm karakter işlevindedirler. Birey şey’ler dünyasından sıyrılıp kendilik bilincine kavuşabilmek için bu tinsel varoluş imgelerine yönelmesi kaçınılmazdır. Anne toprak gibi hem yaratır, hem de sığınak, korunak, barınak olarak yaşamın sürerliliğinde etken rol alır.
“Odaklanma bilincimize seslenen” 114 anne, mananın toplamı olarak hayallerin, düşlerin, ruhun barınağıdır. Anne, doğa kadar tanıdık, sevgi ve şefkat dolu, şevkle ve bıkmadan yaşam verendir; “doğuştan içimizde olan mater natura ve mater spiritualis (doğa ana ve tinsel ana) imgesinin, çocukken de emanet ve de teslim edildiğimiz yaşamın taşıyıcısı(dır)”.115 Bütün kutsal değerleri sınırlar ve bünyesinde bulundurur. Kadının doğurganlık özelliğinin rahmiyle sınırlanamayacağının göstergesi olan anne, her türlü oluşumun ve değişimin gizemli kaynağı, eve dönüşün, her tür başlangıç ve sonun sessiz temelidir.
Cengiz Aytmatov anlatılarında “Tanrı armağanını içinde taşımakla onurlandırılmış kişi”116 yani anne, hem biyolojik hem de toplumsal kurgu nitelikleri ile yer alır. İnsan ya da hayvan, annenin doğuran/anaç/ çoğaltan/ üreyen varlığı yaşam içindeki trajedilerde belirleyicidir. Doğal annelik içgüdüsünü soylu kimliğe dönüştürerek kutsanan kadın kendisine sunulan yaşam alanında belirlenen temel vazifelerini yerine
110
111
112
Ramazan Korkmaz,
113
Cengiz Aytmatov,
114
Gaston Bachelard,
115
Carl Gustav Jung,
116
Sema Özher, “Aytmatov Anlatılarında Yüce Ana Arketipi ve Bu Arketipin Kişisel Görüntü Seviyeleri”,