Şiirler, Karasözler. Абай Кунанбаев
şerefini boşuna
Döküp saçışına.
Sevinilecek kız değil,
Parlak takılar takmaya.
Başkalarını, bizi değil,
Düşürecek kapana.
Bu da hesaba katılır mı,
Arı, itibarı bulunanlarca?
Beynin varsa yaklaşma,
Boş heves peşinde koşana.
Nadanın biriyle beşiyle onmazsın,
İnanırsan, onunu yanına katana.
Kişiliksiz, kötü olmazsın,
Kötülükten kaçana.
O, “oldum ya” deyiverir,
Berduş gezen adama.
Dikkatlice samimidir,
Gözünü diker semaya.
Hâli malum domuzun
Dürtüşünden sakınma.
Bilimden başka her şeyin
Derdi çoktur haddini aşana.
Ona kim ümit bağlar,
“Yolunu bulur” diye şaşınca?
Böyle aşanlar, kavuşurlar
Hiç gecikmeden karşılayana.
Eğitimlinin ettiği söz
Eğitimlinin ettiği söz
Meraklıya olsun gez.
Nuru, sırrı görmesi için
Sinesinde olsun göz.
Yüreği döndür, gönlü uyar,
Söz dinlemez aheste onlar.
Öz hüneri, eli belinde bakar,
Sözü tez anlamaz mı bunlar?
Akbalık tuzlar meczup gibi
Nasihate yakın gelir mi?
Mizacını düzeltmez iradesiz
Doğru söze güvenilmez mi?
“Söylesenize” diyerek yalvarırlar,
Anlayan biriymiş gibi çabalarlar.
Anlamadığı için bıkıp usanırlar,
Uykulu uyanık hımbıllar…
Genç çocuk gibi hevesli,
Bağlı değil aklı düşüncesi,
Bayram ile toy aklındaki
Sırıtkan-alaycı it mizaçlı…
Güzel kız ile ya delikanlı
Olmayınca, kıvrak zekâlı,
Çıkıp gider ya gözleri kapalı,
Onun aklı kârı salgı organı.
İyiye söylesen, canı erir,
Anlar gönül hakikate gelir,
Dert içinde devayı bilir,
Altına, niye bakır denir?
“Aklı Tanrı’dan uzak” inatçı eşek,
Kurnazlık, rezillikle dile düşecek,
Yok sanıyorsan bir hesap edecek,
İstediğin ha bez olmuş, ha ipek!
Sekiz Ayak
Uzaktan kucaklayıp,
Yürekten duygulandırınca,
Ürpertiyle bedene yayılan;
Iraktan çarpıp,
Fırsatını bulunca,
Sertliğe ulaşıp sözü bağlayan,
Tefekkürü noksan kızıl dil,
“Söyleyeceğim” dersen, kendin bil.
Keskinin bıçağı,
Kasnağın bizi,
Örneğini yapamaz senin gibi…
Bilene inci-mercan,
Bilmeyene ucuzundan,
Nadanlar lezzet alamaz ondan.
Sıkılma boşuna, dil ile yak,
Gönülsüz kulak, düşüncesize bak.
Başında beyin olmayan,
Kendinde fikir bulunmayan,
Alaycı afra-tafralı nadanın…
Çoğunluk söylerse inanır,
Yurt söylerse tamamdır,
Alışkanlığı nadan adamın…
Teninde gayret, düşüncende köz,
Olmadıktan sonra, söyleme söz.
Kaynar kanın,
Acır canın,
Huylarını görünce…
“Gayretlen, silkin,
Cesaretlen, berkin,”
Diye nasihat verilince…
Utanmaz, arsız bineğiyle
Kalkıp gider peşine.
Uzağa çıkmadan,
Fısıldar köşe bucaktan,
Hiçbir söze acımadan…
Faydasız aklı,
Yarayı sarmaz lafı,
Atadan farklı çocuğun aklı…
Sezgisiz, düşüncesiz yarım akıllı,
Ar kendi aklında değil, adamakıllı…
Dedikodu taşıması,
Kocaman palavrası,
Düşkünlükten tamamen çıkması…
Böbürlenip övünmesi,
Tabutunu çakması,
Gözlemesi, bakması…
İnsaf, utanma, derin düşünce
Düşünen can yok, merhametlice…
Olmasın kindar,
Olursa herkes sevip sayar,
Canını esirgemez meslek kılar…
Yerli yersiz sırıtmalar,
Uygunsuz alaycılıklar,
Ola mı zenginlik, nasip, bunlar?
Emek harcasan erinmeden;
Doyar karnın dilenmeden…
Ekinin