Şiirler, Karasözler. Абай Кунанбаев
acıtmadan,
Bırakır mıymış ağlatmadan?
Kuştüyünden döşek,
Taş gibi olmuş kesek,
Kalçadan batar, dalamaz uykuya…
Fiskos olursa sözü,
Mest olur yüzü gözü,
Tasalanır halkın, sırrı kalmaz ya…
Eski kurnazlık, aynı aldatmaca,
Sıkıştığı yerde çekişme-dava…
Büyükbabadan altısı,
Anadan dördü,
Yalnızlık çekecek yerim yok.
Akraba pek çok,
Söyleyeyim az çok,
Sözümü anlar halkım yok.
Ölü ozanın mezarı gibi,
Yalnız kaldım, tam gerçeği!
Nurun varsa gövdende
Nurun varsa gövdende,
Bu söze gönül veren ol…
Eğer nur yoksa teninde,
İster diri, ister ölü ol…
Tanıyamazsın, göremezsin,
Aksu gözü kaplarsa bir yol…
İmamsız namazı işitmişsin,
İşte bu, Aleviliğin açtığı yol…
Halk, patırtıyla nasıl bulsun
Kamil biri göstermese yol?
Birlik içindeyse ulusun;
Kaygı duymaz, emin ol…
Yapraklar suya karışır,
Bulanıklaşır, vurunca yel…
Her yerinden gürültüyle,
Boşalınca akan sel…
Onun malı başkalarından ayrıcalıklı
Başkasını da emer, büyür gayrı…
Bereketi kaçmış diyarı;
Bataklık göl, suyu çürük sarı…
Kuşlar ciyaklar, kıyısında yürürler,
Su içemez, ürker yazlık döller…
Onun suyunu içenler,
İshal olur, aşamaz bel…
Kıyısında kim mekân tutar, sanıp göl
Suyu kurusun, tam bir çöl…
Birlik en güzeli,
Kocaya vardığı yer, sıfır sanki…
Birlik sıfırsız hakikatte,
Kendi üstünlüğü bu herhalde…
Birlik gittiğinde,
Ne olur bütün sıfırlar, düşünsene?
Rızkını kaçırma,
Halk huzurluysa, bu güzel…
Doğru söze sataşıp,
Helalim olma, canım, gel…
Ben yazmam şiiri, meşgale için
Ben yazmam şiiri, meşgale için,
Olur-olmaz masalı dermek için.
Sinesi sezgili, dili fasih örneği,
Yazdım gençlere iletmek için.
Hoyrat değil anlar ilgili, bu sözleri,
Gönül gözü açık, uykusu hafifler için.
Dizip gel, eğri-büğrü, yeterliyse maharetin,
Dışını bilmekle iş bitmez, sırrını görmelisin.
“Çekişme” deyince kulağın yadsır-sağırlaşır
Böyle sözü, görüp duyarak büyümemişsin…
Şaşıyorum, önceki söylediğini anlamadan,
“Yine söyleyiver” diyor halk, huzur bırakmadan.
Söz söyledim “Hazret Ali, ejderhasız”,
Burda yok “altın çene, saf çilli kız”.
Yaşlılığı kötüleyip, ölüm dileyerek,
“Olsun” diyecek yerim yok, “yiğit arsız.”
“Aşırı kızıl değil” diye, iğrenmeyiniz,
Kökü derin, söz fazla, bir bakarsınız…
Bahadırdan övüngen yağmacı doğar ya,
Çapkın da, maceracı da avare candır ha…
Arsız, malsız, işsiz güçsüz, akılsızlar da,
Dangalak ayyaşlar olarak ortaya çıkar ya.
Mest olarak gülse beş-altı mizacı budala,
Sıkılma kızıl dilim, al gel dili, hür bırak ya!
Şiir yazan hünerli kardeşim, Size
Yalvarırım, böyle söz söyleme bize…
Başkasını bırak, faydası yok kendine,
Kıvrak hünerin, aşağılanıp gider tekdüze
Süslü, yağmacı, oynaşçı, asil-gösterişçiyle,
Gülüp eğlenmek, çok mu ilginç geliyor Size?
Evvel bir soğuk buz; akıl zeyrek
Evvel bir soğuk buz; akıl zeyrek,
Isıtmış bütün vücudu sıcak yürek.
Sabırlılıkla dayanıklılığa azmetmek,
Kuvvetten çıkar bunlar, bilsen gerek.
Akıl, gayret ve yüreği ahenkli tutarsan,
Tamamen özge olursun elden o zaman.
Tek tek kimseyi bahtiyar etmeyecek,
Yol da yok ki, anlayışsıza “iyi” diyecek…
Akıl da; öfke de yok, alaycılık da yok,
Gaile kılar şahlanıp kaynayan yürek çok,
Hiç biri gün göremez, diğeri olursa yok,
Bu üçünün doğrusunu bilim bilir en çok…
Âşıklık ile müptelalık ikisi iki ayrı yol
Âşıklık ile müptelalık ikisi iki ayrı yol,
Müptelalık, sadece nefs için emin ol.
“Senden üstünü yok,” vuruldum ya bir yol,
Ben ne olursam olayım, sen, sağ-salim ol…
Sen gönlümün huzuru olmuşsun,
Saklanma, nurunla can şad olsun.
Birine taraf olsan,