.
gibi pır pır ediver,
Aç yüzünü, gösteriver,
Yakına gel, yaklaşıver,
Gerdanından koklatıver…
Kız Sözü (Ahenkleştirerek översiniz)
Ahenkleştirerek översiniz,
İstediğinizi bulamaz mısınız?
Bizde irade yok, bunu bilseniz,
O halde niye başlarsınız…
Biz de herkese bakarız,
Hararet vermekten kaçarız.
Sizin gibi asil bir karşılaşma olsa,
“Hayır” dercesine nasıl baş sallarız…
Aklınıza yakışır sözünüzle,
Siz alevli kor, biz bir yağız,
Sıcak sözünüz işleyince içe,
Yağ durur mu, cızırdarız işte…
Gönlüm müsait, kabul ederseniz,
Eyvahlar olsun, terk edip gitseniz,
Var mı, çok çile çekmiş kimseniz,
Yalan dünyada benim gibi çaresiz?
Dilediğimi vermesen,
Çarem ne yerleşirsen?
Yakınlaştırma tenine,
Hakikatte sevmesen…
Kaygın olur özlemli beden,
Yaslı gönlüm yerde sürünen…
Yabancı bana, sensiz döşek,
Tıpkı mezar gibi, bir bilebilsen…
Siz, şahbaz bir sungursunuz, aç,
Yeryüzünden alırsınız haraç.
Bizim gibi nice garipler,
Kapınızda bekler, muhtaç…
Bizi alınca gönlün uyanacaksa,
İçtenlikle sevip-okşayacaksa,
Biz sülün, Siz bir doğan,
Avından tadıver, gel de alsana…
Tam ipek gibi sarmalansın,
Gül çubuk gibi bükülsün,
Ağırlığınla yoğrulup kalsın
Müptela bir doyup-kansın…
Bunu yazdım düşünerek,
Hayalden, duygulanarak…
İçinize işlerse okuyuverin,
Delikanlılar, elinize alarak…
Bunu okursa, kim bilerek,
Yüreğinde ateş yanarak…
Söz anlayan can bulunca,
Söylese yarar, türkü yaparak…
Şiir toplamış çırpınarak,
Türkü öğrenmiş ırgalanarak,
Talihsiz Kökbay, aciz oldu ya,
Bu kadarından da boş kalarak…
Bilek gibi, arkasında örülü başındaki saçı
Bilek gibi, arkasında örülü başındaki saçı,
Tokası şırıldayarak yürüse, yumuşak başlı…
Kalpağı kunduzdan, ak gerdanlı, karakaşlı,
Görmüş mü …, güzel kızın bu kadarını?
Beneksiz kara gözü, pırıl pırıldı,
Hararet bastı yüreğe kurulup kaldı,
Açık tenli, ak etli yumuşakçasını,
Görmüş mü …, güzel dişli kızın rahatını?
İnce belli, alımlı, küçük ayaklı,
Böyle kıza çok seyrek rastlanırdı.
Olgun elma gibi tap-tatlı kızı,
Görmüş gibi olur da, kalkmam mı?
Eğer, elin bir değerse bileğine,
Fokurdayarak akar kan yüreğine.
Varıp yaslasan yanağını döşüne,
Etkisi, ürpertiyle iner kemiğine…
İnançlı dost, halkta yok
İnançlı dost, halkta yok,
Dönülmez yemin, nerde var?
Evvel gördüğün, ahir yok,
Alay, gıybet, hile var.
İyiliğini unut her gün,
Bir yanılırsan, alır öcün.
Faydası bir yana,
Tek kendi dokunmasa…
Fayda, övgü kendiliğinden
Artar mı, dönersen yemininden?
Doyacaksa gıybet sözünden,
Söyleyiversin, durup dinlenmeden.
Kime çok dostluk ettimse,
Sonu bir küskünlük oldu işte.
Güzel ömrünü avare ettin de,
Düzgün bir yâr bulamadın işte.
Düşman dağıtır, kırar-döker,
Dost kararından döner, avare eder.
Kimi haşarıdır, kimi ayıp eder,
Kontrol edemeden ömür geçer.
Saygı duyulacak soydaşın,
Kim tanımaz nüshasın?
Her gün bencil eğilimlinin,
Nesini adam sayarsın?
Nerdesin, gençlik ateşi
Nerdesin, gençlik ateşi,
Dürtüp okşamaz mısın yüreği?
Faydasını bilip bilimin,
Şaşaasını yormaz mısın âlemin?
Adamın, bulup hilesini,
Düşünmeden kişiliğini.
Seçsin gönül silahını,
Büyümeden ele gelmez ki.
Kim bilir aşkı, mürüvveti,
Onun tadına bakmasa?
Başı, kökten kim verir ki,
Kaygı canına batmasa?
Esirgemez canını ardından gelir
Dost yoldaşlığını ispatlasa…
Önüne alıp kim gelir,
Erinmeden yürüyüp bakmasa…
Mal bakıcılığı faaliyeti olsa,
Helal kazansa, acele etmeden…
Boş patırtıyla avare olmasa,
Sanatın halini düşünmeden…
Şimdi ne edeceğiz,
Hepsinden de boş kaldık?
“Gel ağzıma düş” diyeceğiz,
Yaptık